Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // Jane Austen’ı hâlâ okumak için sebebimiz var mı?



Gayet iyi
Toplam oy: 522

Tüm zamanların en sevilen romanlarından biri olarak gösterilen, neredeyse her on yılda bir ya bir sinema filmi ya da bir televizyon filmi veya dizisi haline getirilen Gurur ve Önyargı’nın yayımlanışının 200. yıldönümüydü 2013 yılı. Jane Austen’ın, edebiyat tarihine unutulmaz Elizabeth Bennet ve Bay Darcy karakterlerini kattığı bu romanın 200. yıldönümünde, özel olarak yayımlanan kitaplar bir yana, çeşitli etkinlikler de düzenlendi dünyanın birçok şehrinde. Hiç kuşkusuz, Açık Radyo’daki özel programı da, dünya çapında düzenlenen “etkinliklere” Türkiye’den bir katkı olarak değerlendirebiliriz. Özgür Çiçek ve Irmak Ertuna Howison, 2013’te Açık Radyo’da, Gurur ve Önyargı’nın yıldönümünü kutladıkları bir program hazırlayıp sundular; mayıs ayında başlayıp ağustos sonuna kadar hiç bitmeyen bir enerjiyle Jane Austen konuştular...

 

Sonrasında da, doğrudan bu radyo programının basılı hali olarak değil belki ama, ondan yola çıkarak, Jane Austen ve Adab-ı Muaşeret isimli kitabı hazırladılar. (“Söz uçar yazı kalır” ne de olsa!) Bu yıl başında Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitap da bir yıldönümüne denk getirilmiş oldu böylelikle; Jane Austen’ın ölümünün 200. yıldönümü.
İşte şimdi Jane Austen’ı bir kez daha hatırlama vakti; 18 Temmuz 1817’de hayata gözlerini kapayan Jane Austen’ı hâlâ okumak için sebebimiz var mı? Özgür Çiçek ve Irmak Ertuna Howison, SabitFikir’in bu sayısındaki dosya yazılarında bu sorunun cevabını arıyorlar. Ve başka soruların da peşine düşüyorlar: Nedir bu taşralı kadın yazarı bu kadar önemli yapan? İngiliz edebiyatı tarihinde onca yazar ve şair varken, neden Austen’ın resmi banknotlara basılıyor? Neden dünyanın her yerinde Jane Austen’ın romanları sinema, tiyatro, televizyon gibi mecralara ve çok farklı türlere uyarlanmaya bitmeyen bir enerjiyle devam ediyor? Jane Austen ilk bakışta zannedildiği gibi “hafif” okurların yazarı mıdır? Kitaplarının Türkçedeki durumu nasıl?


Sonuç olarak, kendi toplumunun beklentilerine cesurca karşı çıkan bir portre var karşımızda... O halde yeniden sorabiliriz: Romanlarını “Bir Lady” olarak imzalayan, kafasındaki beyaz bonesi ve temiz suratıyla hatırladığımız, oldukça mütevazı, hatta taşralı ve dışarıdan hanım hanımcık görünen bu kadının 21. yüzyılda bize söyleyecek neyi olabilir?

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.