Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Kazuo Ishiguro'dan yazarlık üzerine öğrenebileceğiniz 5 şey




Toplam oy: 271

Bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü kazananı Kazuo Ishiguro çağımızın üretken isimlerinden de biri aynı zamanda. Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasıyla bir anda gündeme oturan Kazuo Ishiguro yazarlık serüveni boyunca verdiği birçok röportajda yazma süreçlerinden de sık sık bahsediyor. Ishiguro'nun yazma süreçleri hakkında söyledikleri genç yazarlar için de oldukça kıymetli. İşte Kazuo Ishiguro'dan yazarlık üzerine öğrenebileceğiniz 5 şey:

 

1. Türler arasında gezinmekten çekinmeyin.

 

Kazuo Ishiguro'nun kendisi de farklı türlerde eserler vermekten hoşlanan bir yazar. Gömülü Dev ile şövalyeler arasında gezinen yazar Beni Asla Bırakma ile distopik bir evrene götürür okurlarını. Yine de henüz yazarken hangi türde yazdığı konusunda emin olamıyormuş Ishiguro. "Yazarken ne olacağını bilmiyordum," diyor ünlü yazar. "Okurlar benim peşimden gelecekler miydi? Ne yapmaya çalıştığımı anlayacaklar mıydı, yoksa yüzeysel faktörler hakkında önyargılı mı davranacaklardı? Bunun fantazi türünde olduğunu mu söyleyeceklerdi?"

 

Yine de bu kuşkular yazarı yazmaktan alıkoymamış olacak ki bugün hem Gömülü Dev'i hem de Beni Asla Bırakma'yı okuma şansına sahibiz.

 

2. Kağıda ve kaleme daha dost canlısı davranın.

 

Kazuo Ishiguro romanlarının ilk taslaklarını kağıt ve kalem kullanarak yazmayı tercih ediyor. Bu tercihini ise şöyle açıklıyor Paris Review'a verdiği röportajda:

 

"İki masam var. Birinde yazmak için bir eğim var, diğerinin üzerinde de bilgisayarım duruyor. Bilgisayarım 1996'dan kalma ve internet bağlantısı yok. İlk taslak için eğimli masada, kalemle yazmayı tercih ediyorum. Benim dışımda kimse tarafından okunabilir olmasını istemiyorum. Kaba taslak büyük bir karmaşa. Stil ya da tutarlılıkla alakalı hiçbir şeye konsantre olamıyorum. Sadece her şeyi kağıda dökmem gerekiyor. Aniden daha önce yazdıklarımla uyuşmayan bir fikre kapılsam bile yine de yazıyorum. Sonradan geriye dönüp halletmek için bir not düşüyorum. Ondan sonra her şeyi planlıyorum. Bölümleri numaralandırıyorum ve yerlerini değiştiriyorum. Bu sırada ikinci taslağı yazıyorum, nereye gittiğime dair daha açık bir fikrim oluyor. Bu süre boyunca daha özenli bir biçimde yazıyorum."

 

 

3. Yazmak her zaman keyifli bir uğraş olmayabilir.

 

Her ne kadar Booker Ödülü, Whitbread Ödülü ve hatta Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış olsa bile Kazuo Ishiguro yazma eylemini her daim keyifli bir uğraş olarak görmüyor. Oxford'da yaptığı bir konuşmada kendisine sorular yazmayı nasıl bulduğu sorusuna yazamamaktan mustarip olanları oldukça rahatlatacak bir cevap veriyor Ishiguro: "Bu keyifli bir iş değil ama bunca zamandır da yaptığım bu. Her gün yazmam."


4. Mükemmel konsantrasyon için kendinizi soyutlayın.

 

Kazuo Ishiguro'nun Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığı ilan edildikten sonra Ishiguro hakkında pek çok şaşırtıcı bilgi de tekrar gün yüzüne çıktı. Bu bilgiler arasında en dikkat çekicilerinden biri de Ishiguro'nun kendisine Booker Ödülü kazandıran romanı Günden Kalanlar'ı yalnızca dört haftada yazdığıydı. Ishiguro bu romanın ilk taslağını gerçekten de dört haftada yazmıştı ve bunu nasıl başardığını da açıklıyordu:

 

"(Eşim) Lorna ve ben bir plan yaptık. Dört hafta boyunca günlüğümü acımasızca temizleyip biraz gizemli bir şekilde 'Çarpışma' olarak adlandırdığımız şeyi sürdürecektim. Çarpışma boyunca sabah dokuzdan akşam ona kadar yazmak dışında bir şey yapmıyordum, pazartesiden cumartesiye dek. Öğlen yemeği için bir saat, akşam yemeği içinse iki saat boşluğum vardı. E-postalar da dahil hiçbir şeyi yanıtlamıyordum, telefonumu yakınımda bulundurmuyordum. Eve kimse gelmeyecekti. Lorna, yoğun programına rağmen, bu süre boyunca yemek pişirmeykle ve evle ilgili sorumluluklarımı üzerine aldı. Bu sayede, umduğumuz gibi, sadece niceliksel olarak daha fazla işi tamamlamakla kalmayıp, kurgusal dünyamın gerçek dünyadan daha gerçekçi olduğu zihinsel bir duruma eriştim."

 

5. Deponuzu tamamen boşaltmayın.

 

Her ne kadar kendizini sayfalar dolusu yazabilecek gibi hissetseniz de yazma sürecini devam ettirebilmek için bazen kalemi kağıdı elinizden bırakmak gerekir. Sadece Kazuo Ishiguro'nun değil, başta Ernest Hemingway olmak üzere birçok yazarın da uyguladığı bir yöntem bu.  Kazuo Ishiguro bu konudaki yaklaşımını şöyle ifade ediyordu:

 

"Her gün yazmıyorum, projede bulunduğum yere bağlı. Kaba taslak üzerinde çok uzun çalışırsam zarar verici olur. Günde 5-6 sayfa daha fazla yazarsam sonrasında ortaya koyduğum iş kendi standartlarımın altında olur. Eğer kendimi dizginlemezsem kafa karıştırıcı olur. Tıpkı caz müzisyenlerinin en iyi işlerini çıkarıp sonra tüymesi gibi."

 

 


 


 

 

Kaynak: Medium

 

Görsel: Güneş Engin

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.