Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KuşBakışı // Şebnem İşigüzel'in masasından




Toplam oy: 735

Şebnem İşigüzel, geçen seneye iki roman “sığdırmıştı.” Çalışma masasının fotoğrafını çekmek üzere, bu üretkenliğinin devam ettiğini düşünerek ziyaret ettik kendisini. Yanılmamışız!

 

 

 

(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız)

 

İşte bu masadan çıkmış bir metin. İşigüzel’in halen üzerinde çalıştığı, adı şimdilik “Yaşamak İstiyorum” olan romanından tadımlık bir bölüm:

 

Amerikan Hastanesi’nden çıktıktan sonra Şakayık Sokak’taki evimize uğramadım bile. Ne eşya, ne anı, ne aşk. Bunların hepsi tuzak. Nerede ölmeyi gözüme kestirdiysem oraya böylece gidebilirdim. (…)



Fazla uzağa gitmeyecektim. Ölmek için fazla uzağa gitmeye gerek yoktu çünkü.



Bu tuhaf bir his. Hissetmiştim diyorsunuz. Doktora gitmeye korktum. Bu kadar basit, bu kadar saçma.



Teşvikiye Caddesi’ne Akkavak Sokak’dan girilen pasajdan çıktım. Bu pasajı çok severdim. Nişantaşı’nın zarif camisinin önünden geçtim, Maçka’ya doğru kıvrıldım. Karşı kaldırımda bir meslektaşımı gördüm. O da beni gördü. Görmezlikten geldim. Çantamdan telefonumu çıkardım, uçak moduna aldım. Aramasını istemezdim.



“Hadi gel bir kahve içelim.”



Oysa benim içim yanıyordu. Buz gibi biralar, şaraplar, sodalar, bol buzlu cin tonikler içmek istiyordum. Öyle bir his. Maçka’dan aşağı yürüyecektim. Bu basit insani eyleme her yere yürüyerek gidecek kadar sevdalıydım. Bay bay Nişantaşı. Bay bay bana çok şey katan ve her şeyimi elimden alan güzel semt.



Sabah hava rüzgarlıydı. Trençkotumu giymiştim. Burberry. Ayağımda loaferlerim vardı. Orjinal Lumberjack. İyi kesim paçaları bilekte biten pantolonum, Max Mara, pamuklu düz kazağım, Stella Mc Cartney, omzumda Tods’um. Bileğimde Cartier çivi bileziğim diğer kolumda Seiko saatim. Gözlüğümü hastaneden çıkar çıkmaz takmıştım belki ağlarım diye. Bana baktığınızda göreceğiniz şey buydu işte. Derli toplu bir kadın. Fiziği düzgün. Yakından baksanız gayet iyi halde. Temiz. Bir gram fazlalığı yok. Bakmış kendisine. Uğraşmış. Bütün ömrü eğilip bükülerek geçtiği halde o omurgasını güçlendirmiş. Dimdik. İyi yüzmeyi öğrenecek vakit bulamamış ama tedavi parasını ödeyemeyen pilatesçi sayesinde muayenehanesinde aldığı özel derslerle, hiç kafa yormayın şantajla alakası yok bunun, omuzlar geride, göğüs açıklığı yerinde, çene ileride, baş dik. Bir ipin ucunda asılı kavun gibi doğal salınımında baş. Ama içini görseniz o kadının… Hasta. Çürümüş. Yazık olmuş ona. Çok yazık olmuş.


İnsan nerede yaşar? Baktığımız ve gördüğümüz yüzünde mi? Yoksa daha derinlerde mi? Yiyerek içerek beslediği kanlı canlı organlarında mı yoksa nefes gibi görünmeyen ruhunda mı?


İnsan iç dünyasında yaşar.

 

 

 

 


 

 

 

Fotoğraflar: Pelin Ulca

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.