Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Mahallenin orta yaşlı rock müzisyenleri: the Guts




Toplam oy: 832
Yalnızca Britanya'nın özgür kuzey komşusunda geçerli değil anlatılanlar, bu topraklarda -Kadıköy’de ya da Taksim'de- ömrünü geçirmiş, bir bakıma "Kaybedenler Kulübü" mensuplarının aile kurmuş halleri olarak da düşünülebilir.

Dublin’de bir pub’dayız, tanıdık birilerinin sohbetine kulak misafiri oluyoruz: Yıllar önce “The Commitments” adlı grubun menajeri sıfatıyla aşina olduğumuz Jimmy Rabbitte, onun mahalleden en yakın dostu ve The Van romanında eninde sonunda batacak bir karavan- restoran işleten babası Jimmy Rabbitte konuşuyor... Facebook’un, internetin, Rabbite ailesinin son dedikodularını paylaşırlarken –birdenbire- 47 yaşındaki, dört çocuk babası, karısıyla birlikte eski Kelt rock- metal-punk gruplarının diriltmesi işiyle uğraşan oğul Jimmy’nin bağırsak kanseri olduğunu öğreniyoruz; Roddy Doyle’un Barrytown üçlemesinde ele aldığı Rabbitte ailesini yeniden okurlara sunduğu The Guts’ın açılış sahnelerinde. Mahalleden aşina olduğumuz “serseri” kadrosunun yetişkinlikten orta yaşlılığa geçerken sosyal, ekonomik, sağlıkla alakalı çöküşlerine tanık olacağımız bir kırklı yaşlar romanı yazmış İrlandalı Doyle ve kanımca sadece Britanya’nın özgür kuzey komşusunda geçerli değil anlatılanlar, bu topraklarda -Kadıköy’de ya da Taksim’de- ömrünü geçirmiş, bir bakıma “Kaybedenler Kulübü” mensuplarının aile kurmuş halleri olarak da düşünülebilir.

 

 

The Commitments ile 1980’lerin sonunda İrlanda edebiyatında ve 1990’ların başında sinemada (bizde Gençlik Ateşi adıyla yayımlanmıştı) esmiş işçi sınıfı gençlerinin ekonomik çöküntü sürecinde müzikle çıkış aramalarını ele alarak kendi kariyerini
de başlatmıştı Roddy Doyle. Barrytown adını verdiği Kuzey Dublin’de, zamanında Dublinliler’de James Joyce’un da ele aldığı mahallelerde, İrlandalıların müzikle, yoksullukla, aileyle, arkadaşlıkla, içkiyle ve cinsellikle yoğrulmuş seküler gündelik hayatında ayakta kalma çabalarını The Snapper ve bahsi geçen The Van romanlarında da devam ettirmişti. Sıkı diyaloglardan oluşan, pek tasvirlere ve hatta aksiyona yer vermeyen, seri okumaya imkan sağlayan ve tabii alışık olmayanlar için “bozuk” gözüken argo diliyle kendine özgü bir üslup da geliştirmiş Doyle, hem bu üçlemeyle hem de Booker kazandığı Paddy Clarke Ha Ha Ha ya da Türkçede de Sel Yayıncılık tarafından yayımlanmış öykü kitabı Boğa Güreşi gibi yapıtlarıyla, İrlanda’nın en saygın yazarlarından biri durumunda. Hatta 1994 yılında yazdığı Family adlı senaryosu BBC tarafından filme alındığında genç bir yönetmene de uluslararası kariyer açısından el vermişti: Orta sınıf bir İrlanda ailesinin bir karakteri üzerinde duran dört bölümlük diziyi yöneten genç isim, bizim artık 24 Hour Party People, I Want You, 9 Songs, Code 46 gibi yapımlardan ustalığına aşina olduğumuz Michael Winterbottom’dı.

 

Üçlemeyi okumamış olsanız bile, geçen sene yayımlanan The Guts’ı okumaya başladığınızda, hiçbir yabancılık çekmiyorsunuz ve çok hızlı biçimde, bir televizyon sitcom’u izliyormuşçasına, bu neşeli ama düşündürücü anlatıya dahil oluyorsunuz. Müzik endüstrisiyle ilgili pek çok dedikoduyu öğrenmenin yanı sıra kanser tedavisinin kimi zaman dramatik ama çoğu zaman komik yanlarını görüyorsunuz Jimmy Rabbite’ın hikayesinde. Kitabın zirvesi, dört orta yaşlı adamın romanın sonlarında gittikleri büyük rock müzik festivali... En az bizim kadar söyleniyorlar ve tadını çıkarıyorlar müziğin!

 

 

 


 

 

* Görsel: Levent Y. İnce

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.