Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Shakespeare’i yeniden yazmak




Toplam oy: 861
Hogarth Shakespeare, günümüzün sekiz önemli edebiyatçısına, Shakespeare’in birer oyununu seçmelerini ve yeniden yorumlayıp romanlaştırmalarını teklif ediyor.

Shakespeare’in ölümünün üzerinden tam 400 yıl geçti. Bu 400 yıl zarfında Shakespeare’in tüm dostları, ailesinin her ferdi hayata gözlerini yumdu. Bu durumda, Shakespeare’in, tarihin sayfaları arasında kaybolmuş olması gerekirdi. Lakin bunun tam tersi oldu. Gelmiş geçmiş en büyük edebiyatçılardan olan Shakespeare’in eserleri günümüzde hâlâ okunmaya ve sahnelenmeye devam ediyor. Ölümünün 400. yılının anısına Kings College of London, Shakespeare400 adlı bir program başlatmaya karar verdi. Shakespeare400, 2016 yılı boyunca, dünyanın her yerinde Shakespeare’in eserleriyle ilintili gösteriler, sergiler ve performanslar düzenleyecek ve böylece ozanın ölümsüzlüğünü kutlanacaktı. Elbette edebiyat dünyasının bu kutlamalardan uzak kalması düşünülemezdi. Virginia Woolf’un kurduğu Hogarth Press, Shakespeare400’ü duyar duymaz kolları sıvadı ve dâhiyane bir proje geliştirdi. Projenin adı Hogarth Shakespeare’di. Plan basitti. Hogarth Shakespeare, günümüzün sekiz önemli edebiyatçısına, Shakespeare’in birer oyununu seçmelerini ve yeniden yorumlayıp romanlaştırmalarını teklif edecekti. Seçilen yazarlar bu teklifi aldıklarında, kalemlerine dört elle sarıldılar. Böylece yazarların ardı ardına bastırdıkları Shakespeare romanları geçtiğimiz aylarda, raflardaki yerlerini almaya başladılar.


Shakespeare’in oyunları daha önce pek çok sanat dalında tekrar yorumlanmıştı. Ancak Hogarth Shakespeare, ozanın, edebiyatta yeniden can bulduğu ilk proje olsa gerek. Böylesine bir projeyi başlatmak için, elbette efsanevi bir yazar seçmek gerekiyordu. Bu yazar da Jeannette Winterson’dan başkası olamazdı. Winterson’ın ilk kitabı, Tek Meyve Portakal Değildir, edebiyat dünyasında bir zelzeleye yol açmıştı. Yarı-biyografik bir roman olan Portakal, okuyuculara, Winterson’ın sorunlu çocukluğundan kesitler sunuyordu. Winterson 1959’da doğmuş, 1960’da evlat edinilmişti. Aşırı dindar bir annenin psikolojik baskıları altında büyümüştü. Evlerine İncil haricinde kitap giremezdi. Buna rağmen Winterson gizli gizli kitap okumanın yollarını bulmuş, yazar olmaya karar vermişti. 16 yaşındayken lezbiyen olduğunu keşfedince evden kovulmuştu. Bir süre arabasında yaşamıştı. Edebiyat öğretmeni, ona evinin kapısını açmasaydı, orada yaşamaya devam da ederdi.


Winterson’ın eserlerinde en çok tartıştığı konular terk edilmişlik ve sevgidir. Yazarın, yeniden yorumlamak üzere Kış Masalı’nı seçmesinin sebebi de budur. Kış Masalı’nın merkezinde, terk edilmiş bir çocuk yatar. Winterson’ın çocukluğunda duyduğu terk edilmişlik hissiyle bağdaştırabileceği bir çocuk. Oyun, paranoya, kıskançlık ve sevgi üzerine kuruludur. Sicilya Kralı Leontes, eşi Hermione’yi, çocukluk arkadaşı Poliksenes’le yatmakla suçlar. Kıskançlıktan gözü dönen Leontes, hamile olan Hermione’yi hapse attırır ve Poliksenes’i öldürmeye çalışır. Oysa iki karakter de suçsuzdur. Hermione Perdita adında bir kız çocuğu doğurduktan sonra ölür. Leontes Perdita’yı ormanda terk eder. Neyse ki Perdita, bir çoban ve oğlu tarafından bulunur. 16 yıl sonra Perdita, Poliksenes’in oğluyla tanışır ve iki genç âşık olurlar. İlişkileri, Perdita’nın babasıyla yüzleşmesine, onu affetmesine ve hatta Hermione’nin tekrar hayata dönmesine sebep olur. Böylesine bir oyunu, 21. Yüzyıl'a uyarlamak bir hayli zor olsa gerek. Ancak, Winterson’ın Zamanda Bir Boşluk romanına, oyunun gizemli ruhunu ustaca işlemiştir. Leontes, Sicilyalı bir bankacı, Hermione’yse Mimi adlı bir şarkıcı olmuştur. Poliksenes, Xeno adında eşcinsel bir video oyunu tasarımcısıdır. Roman, bir araba kaçırma ve cinayetle açılır. Bundan sonra, yeni doğmuş bir bebek, hastane kapısına bırakılır. Bebek hastanede iki erkek tarafından sahiplenilir. Bu noktadan sonra da roman alır başını gider. Zamanla adeta ip atlar Zamanda Bir Boşluk. Akıllı ve komik anlatısıyla, okuyucuyu, olay örgüsünün içine çeker ve sevginin, pişmanlığın ve affın derinliklerine dalar. Roman, Winterson’ın “Aslında hiç değişmedik. Temelde aynıyız. Shakespeare’in oyunlarının hâlâ güncel olmalarının sebebi budur,” sözlerini haklı çıkarır.


Hogarth Shakespeare’e katılan bir başka yazar Howard Jacobson’dır. Jacobson hem mizahi üslubuna, hem de Yahudi kimliğine son derece uyan Venedik Taciri’ni seçmiştir. Tartışmalı bir oyundur Venedik Taciri. Zira nasıl okunduğuna bağlı olarak antisemitist bir oyun olarak algılanabilir. Bu algı, ağırlıklı olarak Shylock karakterinin yazılış biçiminden kaynaklanır. Ancak okuyucu sormaktan alıkoyamaz kendini: Shylock temelde kötü bir insan mıdır yoksa yalnızca bir kurban mıdır? Jacobson’a göre bu soruyu tartışmak, modern bir sorunu tartışmaktır. Bu yüzden, romanında Shylock’un kendi adına konuşmasına, kendi savunmasını yapmasına izin vermiştir. Shylock Gatley Mezarlığı’nda karşımıza çıkar. Zengin koleksiyoncu, Yahudi Simon Strulovich’in evine misafir olur. Strulovich Yahudi geleneklerine bağlı yaşamaz. Buna rağmen kızı Beatrice’in illa Yahudi biriyle evlenmesini ister. Kızıysa buna karşıdır. Baba-kız arasındaki bu çekişme, Shylock’un kızı Jessica’yla yaşadığı sorunlara paraleldir. Shylock, Strulovich ile konuştukça, birbirlerine ne kadar benzediklerinin farkına varır. Roman, bu iki yabancının tartışmaları üzerine kuruludur. Bu tartışmalar aracılığıyla, Jacobson Shylock’un iç dünyasını keşfetmeyi amaçlar. Yazar, empati kurarak açıklamaya çalışır Shylock’u. Bu çabanın sonundaysa Shylock’u çevreleyen sorular cevapsız kalır. Shylock yoruma açık bırakılmıştır. Tartışmalar bir 400 yıl daha devam edecektir.


Hogarth Shakespeare’e katılan en beklenmedik isim Anne Tyler’dır. Ne de olsa Tyler’ın, Shakespeare’den nefret ettiği bilinen bir gerçektir. Pulitzer Ödüllü Tyler’a göreyse bu bir çelişki değildir. Shakespeare’den nefret ettiği için, onu yeniden yazmaya karar vermiştir. Hatta onun en sevmediği oyununu, yani Hırçın Kız’ı tekrar yazacaktır. Hırçın Kız’daki Katerina, Sirke Kız’da Kate adlı bir anaokulu öğretmeni yardımcısıdır. Babası, Kate’in, bilim adamı Pyotr’la, yani Hırçın Kız’ın Petruçio’suyla, evlenmesini istemektedir. Çünkü Kate evlenirse, Pyotr vize alıp, ülkede kalabilecektir. Kate başta dirense de Pyotr’la evlenmeyi kabul eder. Lakin evlenme sebepleri romanda pek zayıf kalır. Sanki Tyler romanın bu kısmını başından savmak istemiştir. Kate’in sözde ehlileştirilmesiyse romandan tamamıyla yok olmuştur. Tyler’a göre Hırçın Kız’ın Katerina’sı da, Petruçio’su da delidir. Eserinde ikisini de yumuşatmak istemiştir.  Ancak ya karakterleri fazla yumuşattığında ya da Shakespeare’e olan antipatisi yüzeye vurduğundan, yazarın, oyuna bağlı kaldığı yerler, Sirke Kız’ın en zayıf noktalarıdır.


Hogarth Shakespeare’in çıkardığı en yeni roman Margaret Atwood’un Kocakarı Tohumu. Kocakarı Tohumu, Shakespeare’in son romantik oyunu Fırtına’yı bir hapishane dramına dönüştürür. Romanda Felix, yani oyunun Prospero’su, uzun zamandır direktörlüğünü yaptığı Shakespeare Festivali’nden kovulur. Bunu takiben şehir dışında bir kulübeye yerleşir. Üç yaşındaki kızı Miranda’yı kaybedince, yalnızlığından kurtulmak için hapishanede tiyatro dersleri vermeye başlar. Aralarında, festivalden kovulmasından sorumlu kişilerin yer aldığı devlet adamlarının, hapishaneyi görmeye geleceğini öğrenince, Felix Fırtına oyununu, mahkûmlarla sahnelemeye karar verir. Böylece hem eski pozisyonuna kavuşabilmeyi, hem de eski düşmanlarının harksızlıklarını ortaya koyarak intikamını almayı amaçlar. Felix Miranda rolünü oynaması için bir oyuncu bile tutar. Bu, ölü kızının ruhunun dikkatini çeker. Böylece Hayalet Miranda, oyuna katılmaya karar verir. Tüm bu karakterlerin bir araya gelmesiyle de hapishane, gerçek bir fırtına misali, birbirine girer. Yazarların şu ana kadar seçtiği oyunlara arasında, Atwood’unki belki de yorumlaması en zorudur. Atwood ise bu zorluğu mutlulukla karşılamış, hem romanın olay örgüsünü, oyununkine paralel tutmuş, hem de Fırtına’ya romanın içinde fiziksel bir yer vererek kurgu içinde kurgu yaratmıştır.


Hogarth Shakespeare bu sene dört yazarın daha romanlarını basacak. Bu romanlar sırasıyla Norveçli yazar ve müzisyen Jo Nesbo, İnci Küpeli Kız eseriyle ün kazanan Tracy Chevalier, babasından gördüğü şiddetti tasvir ettiği Patrick Melrose serisiyle okuyucularını şok etmiş olan Edward St Aubyn ve Kayıp Kız gibi kitaplarıyla tanıdığımız Gillian Flynn. Eserleri hevesle beklenen yazarlardan Nesbo, Macbeth’i, Chevalier, Othello’yu, St Aubyn Kral Lear’i ve Flynn Hamlet’i seçmiş. Maalesef kalan yazarlar, basılacak kitaplarıyla ilgili çok az ipucu veriyor. Buna karşın Nesbo kitabının, diğer eserleri gibi, karanlık bir polisiye romanı olacağını belirtiyor, Chevalier ise Othello’nun bir çocuk parkında geçeceğini ve tüm karakterlerin 11 yaşında olacağını açıkladı. Anlaşılan o ki bu yeni yorumlamaları görebilmek için sabırla beklememiz gerekecek. Neyse ki bekleyişimiz çok da uzun sürmeyecek. Zira St Aubyn’in Kral Lear’i bu ay çıkıyor. Aralık ayının sonundaysa Hogarth Shakespeare serisi tamamlanmış olacak. Bu romanlar hakkında şahsi fikirlerimiz her ne olursa olsun, serinin Shakespeare’in günümüz edebiyatında ne kadar farklı yorumlanabileceğini ve insan hayatıyla hâlâ ne kadar derin bir diyalog içinde olduğunu gösterdiği tartışılmaz bir gerçek.

 

 

 


 

 

 

* Aldığımız bilgilere göre, Hogarth Shakspeare projesi kapsamındaki kitaplar Türkçede Doğan Kitap tarafından yayımlanacak.

 

Görsel: Onur Aşkın

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.