Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Televizyon // Kitap rafta duruyor işte!



İyi
Toplam oy: 792
Alınan yeni bir habere göre, 1982'den bu yana sekiz kitabı yayımlanmış olan korku- fantezi - western serisi, Stephen King'in magnum opus'u Kara Kule hem beyazperdeye hem de ekrana uyarlanmak üzere.

James M. Cain’e, 1969’da New York Times Review of Books’a verdiği bir röportaj sırasında, Postacı Kapıyı İki Kere Çalar, Çifte Tazminat ve Mildred Pierce gibi kitaplarından yapılan sinema uyarlamalarını niçin sinemada izlemediği sorulur. “Kitaplarınıza ne yaptıklarını merak etmiyor musunuz?” Sonradan Stephen King’e ve Raymond Chandler’a da atfedilecek olan ünlü yanıt, edebiyat uyarlaması denen tuhaf hayvanın doğası üzerine bir ders niteliğindedir: "Kitaplarıma hiçbir şey yapmadılar. İşte hepsi raflarda duruyor. Paramı aldım, konu kapandı."

 

Bu anekdotu, 2013 yılında web sitesinde yayımladığı bir mektupla, Kubbe’nin Altında’nın televizyon uyarlamasını kitaptan çok farklı buldukları için hayal kırıklığına uğramış fanlarına hatırlatıyordu King. Kubbe’nin Altında’nın ilk bölümü ABD’de 13.5 milyon hanede izlenmiş, başlangıçta olumlu eleştiriler almasına rağmen, sekizinci bölümden itibaren reytingi hızla düşüşe geçmişti. King, genelde kendi eserlerinden yapılan uyarlamaları kanatları altına alıyor, Kubbe’nin Altında için de fanlarına, kitabın özünün dizide muhafaza edildiğini, fakat pekala televizyonun kurallarının edebiyattan farklı olduğunu, dolayısıyla öykünün bir nebze değiştirilmesinin anlayışla karşılanması gerektiğini açıklıyordu. Chester’s Mill kasabasının üzerinde peydahlanan ve kasabanın dış dünya ile bağlantısını kesen Kubbe’nin nereden hasıl olduğunu dizinin yapımcı ve yazarları yeniden hayal etmişlerdi ve bu kabul edilebilir bir durumdu. İlginçtir, bu yeniden hayal etme meselesine Stephen King, Stanley Kubrick’in Cinnet’i söz konusu olunca şiddetli bir alerjiyle tepki veriyor.

 

B tipi canavarı


Bugün kült mertebesine erişmiş olan Cinnet filmi, 1980 yılında ilk kez gösterildiğinden bu yana Stephen King’in kimilerinin kıskançlık kimilerinin haklı bir serzeniş olarak gördüğü eleştirilerine maruz kaldı. Roman, Kubrick’in elinde senaryolaşırken pek çok değişikliğe uğramıştı. King’e göre ortaya çıkan film, diğer tüm romanlarından bir ölçü daha fazla otobiyografik olan Cinnet’in özünü yitirmişti. Son 35 yıldır, her fırsatta ve ilk eleştirilerine yenilerini ekleyerek King, Kubrick’in Cinnet’inden yakınıyor. Overlook Oteli’ne münhasır şeytani özelliklerin filmde Jack Torrance’ın alkolizminin ve ailevi sorunlarının basit birer tezahürü, sıkıcı birer metaforuna indirgendiğinden tutun, Jack’in akıl hastası gibi yansıtıldığına, dolayısıyla bir kefaret olanağından yoksun bırakıldığına kadar uzanan çok ciddi eleştirilerde bulunuyor. “Bu çok düşünen ve çok az hisseden bir adamın filmi, bu yüzden tüm o gelişmiş efektlere rağmen gerçek korkunun yapması gerektiği gibi insanı gırtlağından yakalamıyor.” Buraya dek her şey olağan görünse de, işler Stephen King’in bir intikam hamlesi yapıp Cinnet romanını televizyona adapte etmeye kalkışmasıyla (1997) sarpa sarıyor. Stephen King’in kendi elleriyle yazdığı ve Mick Garris’in yönettiği, üstelik kült bir romandan uyarlanmış bir mini dizinin, insanın aklını başından alması beklenirken, korku türünün sık başvurduğu bir anlatı aracı olan durumsal ironinin kurallarına (en güvenli görünen yer, en az güvenli yerdir) uygun olarak, bu beklenti kelimenin her anlamıyla boşa çıkıyor. Ucuz görsel efektler, ekrana adapte olurken “düzleşen” karakterler, romanı “anlatmak” isteyen senaryoda gerilim unsurlarının ortadan yok olmasıyla King, Cinnet’den bir B tipi canavarı yaratıyor. 

 

Ateş etmeye hazır fanlar


Stephen King’in eserleri, televizyon uyarlamaları için verimli bir kaynak oldu hep. İlk yapılan ve belki de hem eleştirmenlerden hem fanlardan tam not almış olan en başarılı uyarlama, Tobe Hooper’ın yönettiği 1979 tarihli Salem’s Lot. Vampir Avcısı Buffy’den Kayıp Çocuklar filmine dek ilham verdiği onca yapıtla, klasik vampirin sinema-televizyon kaderini değiştirecek kadar etkili bir yapım.  Arkasından gelen O, Mahşer ve Çağrı, sayıları neredeyse otuzu bulan televizyon uyarlamaları arasında, orijinal fikirdeki dehayı en başarılı, en “korkunç” biçimde görsel alana aktarabilen yapımlar.

 

Alınan yeni bir habere göre, 1982’den bu yana sekiz kitabı yayımlanmış olan korku-fantezi-western serisi, King’in magnum opus’u Kara Kule hem beyazperdeye hem de ekrana uyarlanmak üzere. HBO’da yayımlanacağı da duyurulan Kara Kule dizisiyle ilgili beklentiler bir hayli yüksek. Seri, King evreninden pek çok karakteri, mekanı ve unsuru epik bir atmosferde bir araya getiriyor ve yüksek dil denen özgün bir anlatım ortaya koyuyor. Stephen King’in (Cinnet’te olduğu gibi) azımsanmayacak bir duygusal yatırım yaptığı Kara Kule’yi ekrana taşıyacak bir HBO yapımının durumsal ironi kredisinin çok düşük olacağını tahmin ediyorum. Dizinin prömiyerini elinde tabancayla izleyecek, ufak bir hayalkırıklığı halinde ekrana ateş etmeye hazır fanlar uzak ihtimal gibi görünmüyor.

 

 


 

 

Görsel: Erhan Cihangiroğlu

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.