Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

DündenYarına // Nesiller boyu okunacak bir kitap


Vasat
Toplam oy: 505
Melih Cevdet Anday
Everest Yayınları
Melih Cevdet Anday gibi Türkçenin önemli bir şairinin-yazarının eserlerinin bugünün okuruyla buluşması önemli ve anlamlı bir girişim.

Melih Cevdet Anday –hikaye, oyun, roman, deneme, şiir gibi– yazının her türünde eser vermiş bir yazar, şair... Suçumuz Edebiyat kitabı da onun edebiyat yazılarında odaklanmış bir eser. (Anday'ın kitapları bir süredir Yalçın Armağan'ın editörlüğünde bizlerle buluşuyor. Ayrıca Yalçın Armağan ve Sevengül Sönmez'in birlikte hazırladıkları Tek Ciltte: Melih Cevdet Anday kitabı da onun dünyasına girmek için önemli bir girişim niteliğinde.) Oldukça hacimli bir eser olan Suçumuz Edebiyat'ta Yalçın Armağan, bir seçki ile onun dünyasının edebiyata bakan tarafını bizlerle paylaşmış. Tabii bir seçki, sonuçta seçeni de gözler önüne seren bir şey. Bunu da hep aklımızda tutmalıyız.


Seçkilerde dönemselleştirme, ele alınan kişinin eserlerindeki dönüm noktaları gibi unsurların göz önünde bulundurulması önemli bir yer işgal eder. Bu sebeple seçkiler, gerekli oldukları kadar “zor”durlar. Yalçın Armağan'ın hazırladığı elimizdeki seçkide ise, onun beğenilerinden ziyade yukarıda belirttiğim kıstaslar göz önünde bulundurulmuş görünüyor. Armağan da "Sunuş" yazısında, "tematik" seçkilerdeki zorluklardan bahsetmiş; aynı başlıkta birden çok şeyden bahsetme ve yazının konusunu belirlemedeki sıkıntılar kadar eserin yazarına has dil kullanımları, kelimelerin kavramsallaştırılması gibi... Tabii bu da ister istemez beraberinde tekrarları getirebiliyor. Örneğin kitabın ilk bölümünü oluşturan "Klasik Üstüne" kısmında sık sık tekrara düşülüyor. Buradaki yazılarda kimi zaman isimleri ve zamanı da şaşırarak anlatan yazar, “klasik” kelimesi üzerindeki köken ve anlam konusunda benzer şeyleri dile getiriyor. Sanırım bu da bir seçki hazırlamadaki zorluklardan biri olarak kaydedilmeli. Anday'ın dil hakkındaki yazıları ayrı bir yekûn tutuyor olmalı ki, Armağan, bu yazıların da başka bir kitap olarak değerlendirilebileceğini yine "Sunuş" kısmında belirtiyor.

Anday'ın "Kavramlar, Sorunlar, Tartışmalar" başlıklı bölümdeki denemelerinin sadece edebiyat üzerine değil, birey ve yaşamı hakkındaki tespitleriyle de önemli olduklarının altını özellikle çizmek gerekir. 1961 yılında yazdığı "Sırası mı?" başlıklı yazıdaki şu bölüm örneğin, güncelliğini halen korumakta: "Bana sorarsanız, bugün dünyanın en büyük sorunu, barış sorunudur. Çünkü bu sorun, yeryüzünde kalıp kalmayacağımızla, doğrudan doğruya ilintilidir. Ama buna bakarak, sevişmekten vazgeçmenin, bilimleri, sanatları yüzüstü bırakmanın hiç de gereği yoktur. Çünkü, barış bize gökten inmeyecektir, onu gene biz gerçekleştireceğiz. Nasıl mı? Sevişerek, bilimlerde, sanatlarda sonuna değin ilerleyerek, her alanda kötülüklerle savaşarak, bıkmadan, yılmadan yaşamayı güzelleştirerek...”

Diğer taraftan "B. Shaw'a, 'Nasılsınız?' diye sormuşlar, 'Shakespeare öldü, ben de kendimi pek iyi hissetmiyorum,'" lafı üzerinden bir edebiyatçının ölmesi ve değer kaybı üzerine yazdıkları, meseleye farklı yollardan bakmayı göstermesi açısından son derece ilgi çekici. Nitekim Anday'ın yazılarında dikkat çekici unsur da bu: Meseleye hem daha geniş bir perspektiften bakmak hem de daha önce bakılmadığı şekilde bakmayı mümkün kılan bir yol bulmak, bulmaya çalışmak. Ahmet Oktay ve Nurullah Ataç ile giriştiği tartışmalar, onların meseleyi ele alışını irdeleyişi, Anday'ın bir meseleyi farklı şekillerde ele almanın bir başka yolunu gösterirken o meseleyi çürütmenin ve onun hakkında fikir yürütmenin de yollarını gösteriyor.

Kavramların zaman içerisinde nasıl değiştiği de Anday'ın meselelerinden biri. Örneğin “modern” kavramıyla ilgili 1973 yılında yazdığı bir yazıda şu tanımı öneriyor: "'saçma' sayılan ile, 'ussal' olan birbirine yaklaşıyor. Bence sanatta 'modern' denilen anlayışın gizi burada yatmaktadır. Ancak, 'modern' derken ille 'yeni' demek istemiyorum."

Edebiyattaki temel unsurun "biçim" olduğu Anday'ın baştan beri savunduğu, kafa yorduğu bir mesele olarak karşımıza çıkıyor bu yazılarda. Biçimin ideolojiden üstün olduğunu da örneklerle kanıtlıyor. Bu örnekler, bugün de pek çok tartışma açmayı sağlayabilecek önemli tespitlerle dolu.

Melih Cevdet Anday gibi Türkçenin önemli bir şairinin-yazarının eserlerinin bugünün okuruyla buluşması önemli ve anlamlı bir girişim. Anday gibi biri yazdıklarıyla bizi birçok şeyi düşünmeye, sorgulamaya itiyor.

 

 

 


 

 

 

Görsel: Serkan Yolcu

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.