Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Fransız burjuvazisine giriş



Toplam oy: 1308
Michel Houellebecq
Can Yayınları
Harita ve Topraklar, Fransız burjuvazisine büyük ölçekli göz atmak isteyenler için ideal bir harita

"Ah sanatçı olmak vardı aslında
Dünyayı baştan yaratmak için
Anarşist olup bir yandan da
Milyonerler gibi yaşamak için!"

 

Zenginlik ilginçliktir biraz da. En azından istenilen zamanda istenileni ilginç kılabilme yetisidir. İlginç olanı ünleyebilmenin refahı, mülkiyetin karşı konulamaz cesaretidir. Harita ve Topraklar da bu bakımdan ilginç bir kitap. Fransız burjuvazisine kusursuz villalar yapmakla namlı mimar babanın oğlu Jed Martin'in, bir yolculukta rastladığı Michellin yol haritalarından sanat şaheserleri yaratabileceği kadar ilginç. Şans eseri karşılaşılan 1/150000 ölçekli Creuse, Haute Vienne bölgesi haritası ve görsel sanat mezunu Jed Martin'in 'bu kadar göz alıcı, duygu ve anlam yüklü bir nesne görmediğine' ikna olarak Michellin haritalarını fotoğraflama cesareti.

 

 

Doğuştan üst sınıf Jed Martin'in cesaretinin 'Harita topraktan daha ilginçtir' iddialı bir sergiyle yeni ve ilginç bir akım yaratması; ''Hiç göze çarpmamış, yararlı bir nesne olan Michellin haritası da aynı haftalar içinde Liberation'un utanıp sıkılmadan 'toprağın büyüsü' olarak adlandıracağı şeyi insanlara öğreten bir araca dönüşmüştü.''


Michellin firmasının maddi ve manevi övgüsüne mazhar olan Jed Martin daha sonra bir bourbon viskisinin etkisiyle resme dönüş yapacak kadar zengin. Bill Gates'ten Steve Jobs'a ünlü şahsiyetlerin resimleriyle huzura erecek kadar ilginçtir; ''Zenginlik birdenbire bir kıvılcım yağmuru gibi yağmıştı üstüne, onu her türlü parasal boyunduruktan kurtarmıştı.''

 

 

Michel Houellebecq, ses getiren, çok satışlı Temel parçacıklar'ın ardından Türkçeye çevrilen bu üçüncü romanında Fransız Burjuvazi geleneğine ayna tutarken istemeden de olsa sermaye ve sanat ilişkisine de değiniyor. Fransız üst sınıfının tipolojisini, araba seçiminde gösterdiği hassasiyete kadar derinlemesine irdeliyor yazar; ''Elli yılı aşkın bir süredir Toyota’nın ticari vurucu gücüne, Audi'nin mücadeleciliğine karşın dünya üstündeki kentsoylular genele bakıldığında Mercedes'e bağlı kalmışlardı.''

 

Houellebecq, markaları detaylı bir sosyo-ekonomik süzgeçten geçirmesine karşın üst sınıfın sanat üretimindeki rolünü, ilginci ve önemliyi belirleme ayrıcalığını, kısa vakitte zenginliğe açılan kapılarını ise sadece romanın akışı gereği aktarmak zorunda kalıyor. Bu zorunluluk kendini roman akışındaki kopukluklar, zaman diliminin ani ilerleyişi veya duraksaması olarak açığa vuruyor.

 

Temel Parçacıklar'daki gibi tanınmış kişilere romanında yer vermeyi sürdürüyor Houellebecq. Fransız yazar Frédéric Beigbeder'in yanı sıra kendisi de eleştirmen olarak romanın belirleyici karekterlerinden birini temsil ediyor. Öyle ki Michel Houellebecq, olay örgüsünün doruk noktası olarak düşünülmüş polisiye cinayetin kahramanı olarak karşımıza çıkıyor. Üç bölümlük romanın son bölümündeki cinayetin ilgi uyandırabilecek tek yanı dışavurumcu ressam Jackson Pollock'un bir tablosundan esinlenerek işlenmiş olma ihtimali. Romanın doruk noktası olarak tasarlanan ama inceliksiz kaleme alınmış, romana hiçbir katkı sunamayan, dedektif romanlarından rol bile çalamayan bu zoraki bölüm romanın da uzatmaları oynadığını okuyucuya duyuruyor.

 

 

Fransa'nın en önemli ödüllerinden biri kabul edilen 'Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Harita ve Topraklar Fransız burjuvazisi temelinde bir burjuvazi methiyesi. Burjuvazi sınıfına bir saygı duruşu. Fransız burjuvazisine büyük ölçekli göz atmak isteyenler için ideal bir harita. Fazlasını arayanlar içinse bu harita topraktan daha ilginç değil.

 

 



 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.