Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Yıldızın tozu Türkçede dağılıyor mu?



Toplam oy: 1184
Neil Gaiman
İthaki Yayınları
Sanırım böyle şahane bir kitabı böyle bir Türkçe’yle basmak Türkiye’deki “çok satan” kitap anlayışından kaynaklanıyor. Sanki bestseller okuyan okur kitabın diliyle, edebi değeriyle hiç ilgilenmiyormuş gibi.

Neil Gaiman kimdir? Önce buradan başlayalım: Neil Gaiman 1960 İngiltere doğumlu, bir sürü kitabı ve pek çok ödülü olan, şu sıralar Amerika’da yaşayan ve Amerika’da da Avrupa’da da oldukça kabul gören, hatırı sayılır bir okur kitlesi olan bir yazar. Bir bilimkurgu ve fantezi yazarı. Bilirsiniz, bilimkurgu zor zanaattır. Bilimkurgu ve fantastik romanların okuyucusu da ayrıdır, yazarı da. Edebiyat metinleri içinde belki de en karakteristik türlerden biridir bilimkurgu. Sizi bu dünyadan alır, bir başka dünyaya savurur. O yepyeni ve hayaller içindeki dünyada her şey size gerçek görünür ama. İyi bir bilimkurgu romanı okuyorsanız, hikayeden şüphe etmezsiniz. Hayal dünyası içinde de olsa ayakları çok sağlam bir şekilde yere basmak zorundadır bilimkurgu yazarının. Bu yüzden de, yineleyelim, bilimkurgu zor zanaattır. Ve çok kıymetli bir edebiyat eseridir bu yüzden.

 

Ama Türkiye’ye gelince işler değişir. Bilim kurgu ve fantezi romanları Türkiye’de genellikle yalnızca “bestseller”lar olarak görülüyor belli ki. Neil Gaiman’ın Yıldız Tozu isimli başyapıtı da bu yüzden Türkçe çevirisinden okunduğunda hiç de bir “başyapıt” gibi gelmiyor okura. Yalnızca “çok satan” bir kitap. Ve çok satan kitapların kaderini belirleyen yayıncılar, anlaşılan o ki, bu kitapların taşıdığı edebi değere pek de önem vermiyorlar. Çünkü çok satan bu tür kitapların çevirileri genellikle kötü, şanslıysanız “şöyle böyle” oluyor.

 

Neil Gaiman’ın İthaki Yayınları’ndan çıkan Yıldız Tozu isimli romanı şanslı çeviriler arasında bile değil.  Kitabı büyük bir hevesle alıyorsunuz ama daha ilk sayfalardan canınızı sıkmaya başlıyor. Çünkü belli ki yapılan çeviri ikinci kez okunmamış bile. O denli özensiz. Cümleler baştan savma, bazı cümlelerin yapısı bozuk... Burada tabii ki suçu çevirmende değil yayınevinde aramak gerekiyor. Neil Gaiman gibi önemli bir yazarın en önemli eserlerinden biri sayılan bir romanı nasıl bu kadar özensiz bir çeviriyle basmışlar, benim aklım almıyor.

 

Hikaye özetle şöyle başlıyor: Neil Gaiman’ın o muhteşem hayal gücünün eseri bir köyde, Tristran Thorn adında bir delikanlı gönlünü bir güzele kaptırır ve ona bir yıldız sözü verir. Sevdiğine kayan bir yıldızı getirmek için düşer maceranın kollarına... Buradan sonrası, klasik bir deyişle, “ve olaylar gelişir” şeklinde tanımlanabilir.  Kitap o özensiz çevirisine rağmen akıcı ve okunabilir bir kitap. Ama bu kadarı sanırım Neil Gaiman’ın marifeti.

 

Sanırım böyle şahane bir kitabı böyle bir Türkçe’yle basmak Türkiye’deki “çok satan” kitap anlayışından kaynaklanıyor. Sanki bestseller okuyan okur kitabın diliyle, edebi değeriyle hiç ilgilenmiyormuş gibi. Evet belki gerçekten de tüm bunlara rağmen bilimkurgu ve fantezi edebiyatının kendine has bir okur kitlesi vardır, ama düşünün, bir de özenle yapılsa şu çeviriler, bir de o canım kitapların edebi bir değeri olduğunu kavrasa, kavrayabilse okur, elinde bunu kavrayabileceği türde iyi çeviriler olsa... O zaman herkesin yararına olmaz mı sizce de? Bilimkurgu okurunu bu kötü çevirilere mahkum etmek neden?

 

Yıldız Tozu, tüm talihsizliğine rağmen elbette hâlâ tavsiye edilebilir türden bir kitap. En azından Neil Gaiman’ın dünyasının tadına varabilmek için. Ama eğer kitabı orijinalinden okuma şansınız varsa, Türkçesinden okumayı düşünmeyin bile derim ben. Ana dili Türkçe olan, talihsiz bir bilimkurgu okuru olarak naçizane önerim bu. Umalım ki yayınevleri yakın zamanda bilimkurgu ve fantezi romanlarını biraz daha yakından ve biraz daha “ticari olmayan” yollardan değerlendirsinler...

 

Bu kadar bahsettiğimiz çeviriden noktasına virgülüne dokunmadan, çeviri programıyla çevrilmiş gibi duran, yapısı İngilizce kokan bozuk cümlelere ve “sopa gösterileri” gibi fazla üzerinde durulmadan aktarılmış kelimelere birkaç örnek:

 

“Çocuklara sopa gösterileriyle engel olurlar basitçe. Gezginler ve ziyaretçiler söz konusu olduğunda, fiziksel gücü ancak yeni ekilmiş çimler ya da ipini koparmış tehlikeli bir boğa öyküleri yetmezse son bir çare olarak kullanmak suretiyle, daha yaratıcı davranırlar.”

 

“Birkaç kişi, köylüler ve onlardan farksız biçimde yeni gelenler izlemek amacıyla dışarı çıktılarsa da, hiç kimse adamları durdurmak için kılını kıpırdatmadı.”

 

“Evlenmemişti daha, sırılsıklam âşık olmakla beraber.”

 

Gül Korkmaz


Yorumlar

Yorum Gönder


"...Yaşayan oğullar hiç bir şey söylemiyor fakat sırasıyla beklentili,ihtiyatlı ve boş boş bakıyorlardı(Ne var ki bu aldatıcı bir boşluktu,tırmanılamayacağı yarı yolda anlaşılan ve o andan sonra aşağı inmenin hiç bir yolunun bulunmadığı kayalık bir suratın aldatıcı boşluğu)..."
böyle betimleme yapan bir yazara yapılan haksızlık..özensiz çeviri..

47%
53%

kitabı hiç beğenmeyip sonuna ulaşamadan bırakmıştım. demek sıkıntı yazarda değil çevirideymiş.

30%
70%

Sayın Çok Ziyaretç;

Bazen linki eklerken gecikebiliyoruz. Bu da öyle olmuş ve siz o arada bakmışsınız. Yoksa tüm eleştiri yazılarını ekliyoruz. Bunu da ekledik pek tabii ki. Üzerimizde reklam gelirlerinden kaynakli bir yaptırım yok, öyle bir politikamız da yok.

45%
55%

Reklam gelirleri nelere kadir. İdefix'teki "Yıldız Tozu" sayfasında bu yazıya bir link yok nedense. Çok acayip.

40%
60%

Bu çeviri işine ben de çok takılıyorum. Bir de üstüne imla ve yazım hataları eklendi mi çekilmez oluyor. Çoğu zaman okumamayı tercih ediyorum böyle bir durumda. Alternatif baskılara yöneliyorum -varsa- ki o durumda bile bazen aynı kötü çeviri birebir alınmış olabiliyor. Dünya Klasikleri serilerinin çoğu içler acısı. Bu konuda bir iki yayınevinin basımlarını alıyorum sadece. İthaki'nin bu kitabına şaşırdım doğrusu, genelde belli bir kalitenin üstündedir yayınları. Kafka kitaplarını en iyi ben çeviririm diye tekrardan basan İthaki düzenli olarak Neil Gaiman kitaplarını çıkarmaya devam ediyor iyi de satıyor belli ki. Bu eseri nasıl böyle harcamışlar hayret ettim. Kanımca şöyle bir durum söz konusu Yıldız Tozu yazarın Türkçe'de ilk basılan kitabı, on sene var sanıyorum. O sıralar pek ilgi görmediği için sadece bir kitabı piyasadaydı, yayınevi de yeniydi ve çeviriye o kadar önem göstermiyorlarmış demek o zaman. Bilim kurgu serisini kaldıran İthaki bütün küçük bilimkurgu kitaplarını kaldırırken bunu da eritti piyasada. Neil Gaiman tekrar parlayınca bu eski özensiz baskıyı kontrol etmeden aynen sayfa boyutunu değiştirip piyasaya sürdüler.

29%
71%

Alkışlıyorum. Kötü çeviriler ve kötü yayıncılık örnekleri böyle afişe edilmeli.

Ayrıca kötü çeviriler okurun kaderi değildir. Okur bu konuda ne kadar seçici olursa ve yayınevlerine özensizce yayınladıkları kitaplarla neler kaybettiklerini gösterirse o kadar iyi hizmete kavuşacaklardır.

32%
68%

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.