Raziye romanının büyük bir roman olması dışında yazınıza genel olarak katıldım. Raziye romanı karakterlerin konuşmalarında geçen toplumsalcı-bireyselci tartışmaları, bir kasabadaki bağnazlık - ilericilik halleri sebebiyle sanırım büyük addedilmiş, oysa ki o konular bile derinlikle ve romanın kurgusuna yedirilerek verilmemişti bana kalırsa.

Konuya gelecek olursam, ille de roman olmasın, hatta öyküler daha çok olsun. Ama öyküler de öykü gibi olsun. İnsan birilerinin anı defterini, günlüğünü okumak istemiyor açıkçası allanıp pullanılan bir öykü kitabını aldığında. Yahut bir roman, olanı olduğu gibi anlatmasın, yazar bir şeyler de kursun, bunun için şiirden besleniyorsa beslensin hatta görsel malzeme kullanıyorsa kullansın amma o iş hakkıyla yapsın. Yani çok satsın diye biraz Alevi-sunni tartışmaları, biraz eşcinsel aşk, biraz kürt sorunu katıp formül kitaplar yazılmasın, yani keşke, yani bir dilek.

Onun dışında öykücülerin roman yazması bana kalırsa edebiyat sevdasından değil de daha görünür olmakla ilgili. Ne de olsa kitaba para vermek bizim için zor bir şey, hele "incecik" öykü kitaplarına para vermek iyice zorken bir öykücünün öykü kitabıyla popüler olması pek mümkün olmuyor. Onun için ille de roman olsun diyorlar bana kalırsa. Yoksa öyküye gönül verenler için asıl sorun bir sonraki dosyam nasıl bir öncekinden farklı olur gibi bir şey sanırım. Yani bence.