Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Plajda okumak bir sanattır

Geçen hafta sevgili okurlarımdan bir tepki, bir tepki… Nerede bulacağız da okuyacağız diye bu üzeri tozlanmış sözde yaz kitaplarını diyenler mi dersiniz, beni içi geçmişlikle, zevksizlikle, rüküşlükle suçlayanlar mı dersiniz… Şöyle kolay bulunur, kolay okunur hafiflikte bir şeyler yok muydu önerecek diye arayanlar mı dersiniz… Velhasıl, bazı okurlarımın yüksek edebi kaygılarımı gözeterek önerdiğim yapıtlara hazır olmadığını acı bir şekilde anladım. Anladım da, halkın ihtiyaçlarını gözeterek kolları sıvadım, şöyle doğru dürüst, plajlarda, beach club'larda gururla taşınacak kitapları toparladım. Yemekti, diyetti, kişisel gelişimdi, bütün bu türden kitapları eledim en baştan. Zira, kişisel zafiyetleri ortalık yerde ele verecekleri çok açıktı. Kapakları öyle dallı güllü, pembeli falan olmayanlara ağırlık verdim. Bakın geçen yıllarda Elif Şafak’ın pembe kapaklı Aşk'ı yaz boyu okurda sıkıntı yaratmış, erkeklere özel kapak çıkarılmak zorunda kalınmıştı. Bu anlamda size sıkıntı vermeyecek kapaklı olanları seçtim. Sayfa sayılarına da dikkat ettim tabii, çok ince kitaplar yüzeysel durur, kalınları ise oradan oraya taşımanın zorlukları malum. O bakımdan orta kararlara yer vermeye çalıştım sizler için…  Şimdi buyurunuz bir kez daha alternatif yaz okumalarına, sahillerimizde okuyanı şık gösteren plaj kitaplarına…



 

 

Şemspare - Elif Şafak - Doğan Kitap


Elif Şafak, yazları hiç sektirmez, her ne kadar kendisi güneş-deniz-kumsal üçlüsünü sevmediğini söylese de, bu üçlüyü tamamlayacak bir kitabı her yıl okurları için plaj ortamlarına yetiştiriverir, sağolsun. Bakınız bu yaz plajlarda: Şemspare… Şems ile pareyi ayırmayı akıl edemeyen, dolayısıyla da kelimenin anlamını sökemeyen okurlar için bir kez de ben çevireyim: Güneş parçası… Aman eski Türkçe falan diyerek hiç endişelenmeyin. Şafak’ın gazete yazılarından mürekkep Şemspare. Hafif, ferah, serin ve bol resimli… Son yıllarda hep olduğu gibi olsun sizin için de: Ne plajsız ne Elif Şafaksız, kalınız…

 

 

 

Harem - Zülfü Livaneli - Destek Yayınları

 

Son yıllarda NTV Yayınları ile Everest Yayınları’nın öncüsü olduğu edebiyat klasiklerini çizgi-romana uyarlama modasının bir devamı Harem.  Zülfü Livaneli’nin, Engereğin Gözündeki Kamaşma adlı romanından bir parçayı Çağrı Çoşkun çizmiş, ortaya Harem çıkmış. Bu kitabı yanınızda taşıdığınızda bir taşla üç kuş vuracaksınız: Bir: Çizgi-edebiyat modasına uymak. İki: 2012’ye damgasını vuran Osmanlı-Harem hayatı çizgisine dair tavrınızı koymak. Üç: Kitabın metrolarda yasaklanan afişlerine karşı tepkinizi dile getirmek. Üstelik kitaba kısaca göz gezdirdikten sonra rahatlıkla Engereğin Gözündeki Kamaşma'yı okuduğunuz izlenimi verecek ipuçlarını da alıp, etraftakilere satabilirsiniz. Sadece plajlarda da değil, ben bu durum çerçevesinde yaz boyu Harem'i yanınızdan ayırmamanızı salık veririm.

 

 

 

 

Sultanı Öldürmek - Ahmet Ümit - Everest

 

Sultanı Öldürmek'in Ahmet Ümit’in en iyi romanı olmadığı kesin. Ama gerek hikayenin geçtiği tarih, gerek romanın yayımlanma tarihi göz önüne alındığında zamanlama bakımından pek yerinde olduğu açık. Elinizde bu kitapla plajda gezinirken hem tarihe ve güncele farklı açılardan bakıyormuş izlenimi vereceksiniz hem de bir cinayet romanına kendinizi kaptıracak kadar tutkulu ve külyutmaz bir tabiatınız olduğunu hissettireceksiniz. Şansınız yaver gider de çevrenizdekiler Sultanı Öldürmek'i okumuş olurlarsa, bir adım ileri giderek baba-oğul katli üzerinden derin psikanalitik yorumlar yapma fırsatı bile bulabilirsiniz. Kitabın tek olumsuz yanı bir parça kalın olması, taşımada zorluk yaratması. Ama taşıdığınıza değecek, derim…  

 

 

 

Aşkın Cep Defteri - Murathan Mungan - Metis

 

Türk dilinin yaşayan en büyük şairlerinden Murathan Mungan, aşka dair yazdıklarını toplamış Aşkın Cep Defteri'nde. Biliyorsunuz Mungan, şairliği, yazarlığının yanı sıra başarılı derlemeleriyle de meşhur bir isim. Şairin kaleminden çıkma şiirler, öyküler, aforizmalar… Bu kitap elinizdeyken güneş-deniz-kumsal üçgenini, şair-aşk-kumsal üçgenine çevirme fırsatını bulabilirsiniz rahatlıkla. Aşk her zaman ardında okunacak bir şeyler bırakır, yazsa konuşulacak ve hatırlanacak şeyler ne de olsa…

 

 


Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk - İletişim

 

Ah, biliyorum tabii Masumiyet Müzesi yazılalı yıllar oldu, eski bir kitapla plajda boy gösterilmez. Yıllar oldu tabii ama bir dönüp de bakın geçmişe, bu romanın gündemden düştüğü bir an oldu mu? Olmadı tabii… Müzesi, açıldı, açılacak, açılamadı falan derken roman hiç unutulmadı. Üstelik şimdi yazarın el emeği göz nuru müze de açılınca Masumiyet Müzesi'ni kütüphanelerden çıkarıp yazlıklara götürmek, tatillere çıkarmak farz oldu. Hem güncel hem aşk hem de yakın tarih dolu bir Pamuk kitabı, hiç tereddüdünüz olmasın, herkese yakışır. Yazı taçlandırır.
 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Yazıları

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.

Roman türü denilince aklıma hemen Lukacs’ın ünlü sözü geliyor: “Roman, tanrının bırakıp gittiği bir dünyanın destanıdır.” İlk büyük roman diyebileceğimiz Don Kişot da aslında Tanrı’nın olmadığı bir dünyanın romanıydı. Roman 18 ve 19. yüzyıllarda siyasi politik bir etki alanına sahipti. Bana kalsa siyasi politik etki alanından hiç vazgeçmedi roman.

Edebiyat en basit tanımıyla malzemesi insan olan bir sanattır. Çünkü insanı anlatmada aracısızdır edebiyat. Tarihin insanı anlattığı söylense de, bu bana hep kocaman bir yalan gibi gelmiştir. Öyle ya, insanı tarih değil, edebiyat anlatır. Tarih ise insanı anlatmada yine edebiyattan faydalanır. İnsanın kendini bulması için önce araması gerekir sanırım.

Doğu Batı sorunu yalnızca bizim edebiyatımıza özgü bir sorunlar yumağı değildir aslında, Rus edebiyatında da benzer bir tartışma söz konusudur. Bütün bir 19. yüzyıl romanı daha sonra şiddetlenecek bu tartışmanın ilk alevinin yakıldığı metinlerle doludur.

“Ev ki ayrıntıdır. Susmalar, küçük sevinçler, küçük acılar, küçük konuşmalar, küçük yalnızlıklar...Hepsi hepsi.” Tüm dünyayı eve sığdırmaya çalıştığımız şu günlerde İlhan Berk’in evle ilgili metnine bile küçük şeyleri konu etmesi o kadar güzel ki. Siz nasıl düşünürsünüz bilmem ama bana göre de evle ilgili olan her şey “küçük”tür.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.