Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sarayı’nda...



Toplam oy: 1023

2010 yılının Avrupa Kültür Başkenti İstanbul, görkemli bir sergiye daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor...

Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sarayı’nda...


Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olduğu 600 yıllık tarihin yaklaşık 400 yılında yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı, şu günlerde Moskova Kremlin Sarayı’nın seçkin eserlerini ağırlamaya hazırlanıyor. “Moskova Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sarayı’nda” isimli sergi tüm İstanbulluları, dünya tarihine yön veren kararların alındığı bu iki sarayın büyük buluşmasına şahit olmaya ve Topkapı Sarayı’nı yeniden keşfetmeye davet ediyor.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kültürel Miras ve Müzeler Yönetmenliği etkinlikleri kapsamında hayata geçirilecek olan “Moskova Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sarayı’nda” isimli sergi, Topkapı Sarayı Has Ahırlar bölümünde, 12 Mart 2010 Cuma günü sanatseverlerle buluşacak. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle renovasyon çalışmaları tamamlanarak düzenlenen “Onbin Yıllık İran Medeniyeti İkibin Yıllık Ortak Miras” adlı sergiden sonra Has Ahırlar’da  gösterime sunulacak bu ikinci sergi, Osmanlı - Rus ilişkilerinin barış dönemini kapsayan 16-17. yüzyıllara ait eserlerden oluşacak. Çarların, devletin başı, ordu komutanı, saray törenleri, özel hayatları ve dini yönleriyle işleneceği sergide yaklaşık 100 eser yer alacak.

Moskova Kremlin Sarayı'nın ilk atölyelerinden biri olan ve halen Silahhane Müzesi olarak faaliyet gösteren Silahhane'de çar için üretilmiş tören, savaş ve av silahları; bir diğer atölye olan Ahırlar Amirliği’nde yapılmış atlar için tören koşumları; altın ve gümüş atölyelerinde çalışan ustaların çarın özel ve kamusal hayatında kullanması için ürettikleri eşyalar; çoğu soylu Rus ailelerinin kızları olan usta terzi ve nakışçıların bizzat çariçenin gözetimi altında Çariçe Dairesi’nde hem kilise için hem de gündelik kullanıma yönelik olarak dikip, sırma ve incilerle bezedikleri örtü ve kıyafetler yer alıyor. 

16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı topraklarından ithal edilen dokumalar, silahlar, at koşumları ve altın takıların dışişleri dairesinin özel defterine kaydedildiği, en değerlilerinin devlet hazinesine ayrıldığı, Saray’ın resmi ve gündelik hayatında bazılarının asıl işleviyle, bazılarının da yerel koşullara uydurularak kullanıldığı; 16.yüzyılda Rus ordusunun süvari birliklerinin Osmanlı silah ve zırhlarıyla donatıldığı, Osmanlı koşum takımlarının Ruslar tarafından sevilerek kullanıldığı; Osmanlı kumaşlarının Rus terzi ve nakışçıları tarafından gündelik ve dini kıyafetlere, iç mekan örtülerine dönüştürüldüğü; at örtüleri, eyer ve kın kaplamaları, kalkanların ve zırh kolçaklarının iç yüzey kaplamalarında Osmanlı kumaşlarının kullanıldığı; Osmanlı mücevherlerinin de gündelik yaşam ve kilisede kullanıldığı bilinmektedir. İki ülke arasındaki diplomatik ve ticari ilişkileri sonucunda Kremlin Müzeleri envanterlerine giren Türk sanatı koleksiyonunun küçük bir bölümünü oluşturan kılıç, miğfer, hançer gibi silahlar, koşum takımları, mücevherler, cep saati, leğen-ibrik, divit gibi eserler, ilk kez üretildikleri yerde, İstanbul’da ziyaretçilerle buluşuyor.

“Moskova Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sarayı’nda” sergisi 7 Haziran tarihine kadar Salı günleri hariç her gün 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak. 

Topkapı Sarayı’nın eşsiz eserlerine de Moskova Kremlin Sarayı ev sahipliği yapacak

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteği, Topkapı Sarayı Müzesi ve Moskova Kremlin Sarayı Müzesi’nin işbirliği ile Moskova’da düzenlenecek olan sergide ise aynı dönemin Osmanlı Sarayı eserleri Çarlık Sarayı’nı ziyaret edecek.  “İstanbul Topkapı Sarayı: Osmanlı Sultanlarının Hazineleri” sergisi 26 Mayıs-15 Ağustos 2010 tarihleri arasında Kremlin Sarayı Müzesi’nde düzenlenecek sergide, Osmanlı sultanlarının saltanat sembolleri, şahsi eşyaları, saray yaşamı ile ilgili 106 adet eser yer alacak.

Topkapı Sarayı’ndaki sergiler geçmişe ışık tutarken, geleceğe yol gösteriyor


Dünyanın iki önemli sarayı Topkapı ve Kremlin'e ait koleksiyonların ilk kez karşılıklı olarak ziyaretçilere sunulacağı sergiler, Türkiye ile Rusya arasındaki kültürel ilişkilerin geçmişteki niteliğini ortaya koyarken, ileriye dönük olarak geliştirilmesi için de büyük anlam taşıyor.

Topkapı Sarayı, 2 Aralık 2009 – 5 Şubat 2010 tarihleri arasında da “Onbin Yıllık İran Medeniyeti ve İkibin Yıllık Ortak Miras” isimli sergiye ev sahipliği yapmıştı. İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası olarak iki bölüm halinde düzenlenen ve İran coğrafyasında varlık göstermiş tüm medeniyetlerin izlerinin yaklaşık 300 eserle sunulduğu sergide, İran ile Türkiye arasındaki diplomatik ve kültürel ilişkileri belgeleyen başyapıtlar da yer aldı.

Şimdi Topkapı Sarayı’nı yeniden keşfetme zamanı:

Fatih Sultan Mehmed'den itibaren, otuzbirinci padişah Sultan Abdülmecid'e kadar Osmanlı Sultanlarının resmi ikametgâhı olan Topkapı Sarayı, yaklaşık dört yüzyıl süreyle İmparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmıştır.

Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesinden bir süre sonra, 1460-1478 yılları arasında, Bizans akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik saha üzerinde kurulmuş olup, birbirinden geçilen dört avlu sistemine göre planlanmıştır. Bu plana göre, en dışta Ayasofya’ya yakın bir konumda olan Bâb-ı Hümayun 'dan (saltanat kapısı) Sarayın I. yer (Alay Meydanı) denilen avlusuna girilir. Avlunun sağında bugünkü jandarmanın bulunduğu yerden aşağıya inen yokuş (Çizme Kapısı) Cebehane meydanına ve Sarayın has bahçelerine gider. Gülhane Hatt-ı Hümayun'u burada okunmuştur. Çizme Kapısı geçilince sağda bulunan bugünkü Kimyahane, Sarayın eski fırınıydı. Bunun tam karşısında Aya İrini Kilisesi ile sur arasında sarayın odun ambarı, hasırcılar ocağı ve darphane bulunuyordu. Bugünkü Arkeoloji Müzesi'nin bulunduğu yerde ise, Saray'ın bir parçası olan ve Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan Çinili Köşk yer almaktadır. Sarayın surlarla çevrili alanında çeşitli bahçeler, farklı dönemlere ait köşkler bulunuyordu. Bugün, bunlardan surlar üzerindeki Alay Köşkü ve sahildeki Sepetçiler Köşkü ile İncili Köşk'ün sadece kaidesi günümüze ulaşmıştır.

Sarayın II. avlusuna Bab’üs-Selam (Orta Kapı) ile girilir. Müzenin giriş kapısıdır. Avlunun  etrafı revaklarla çevrili olup, sarayın devlet işlerinin görüldüğü yer olan Kubbealtı (Divan) ve Adalet Kulesi burada yer alır. Divan Meydanı da denilen bu avlunun sağ tarafında Sarayın mutfakları vardır. Bab’üs-Selam'dan girişte sola uzanan yol, sarayın Has Ahırları’na (Istabl-ı Amire) gider. Burada ayrıca Beşir Ağa Camii yer alır. Avluya geri dönüldüğünde, solda Kubbealtı (Divan-ı Hümayun) gerisinde Harem dairelerinin girişi, Zülüflü Baltacılar Ocağı  bulunur. Kubbealtının yanında Sarayın dış hazine binası (Divan-ı Hümayun Hazinesi) yer alır.

Bu avludan Akağalar kapısıyla (Bab'üs-Saade) Enderun da denilen, III. avluya, girilir. Akağalar kapısından girişte, karşıda Arz Odası bulunmaktadır. Arkasında, avlunun ortasında müstakil bina, Sultan III. Ahmed'in yaptırttığı ve Enderun ağalarına vakfettiği kütüphanedir. Avlunun sağ tarafında Seferli Koğuşu ve Hazine binasıyer alır. Bugün burada padişah elbiseleri sergilenmektedir. Avluda, Müze Müdürlüğü olarak kullanılan eski Kilerli Koğuşu ve eski Hazine Koğuşu ile Padişahın özel dairesi olan Has Oda ve müştemilatı bulunmaktadır. Has Oda yani padişahların özel dairesi 19.yüzyıl başlarından itibaren Kutsal Emanetler'in muhafaza edildiği mukaddes bir kimlik kazanmıştır. Günümüzde de bu hüviyetini sürdürmektedir. Bu yapı grubunu, bugün Kütüphane olarak kullanılan Enderun ağalarının mescidi Ağalar Camii izler.

Üçüncü avlu, Müze Müdürlüğü yönündeki iki açıklıktan IV. yere açılır. Bu avlu, diğerlerinin aksine teraslar halinde düzenlenmiştir. Setin en yüksek terasında mermer bir taşlık etrafında Sünnet Odası ile Sultan IV. Murad'ın yaptırttığı Bağdat ve Revan Köşkleri yer alır. İkinci setteki Lâle Bahçesinde Hekimbaşı Odası, Sofa Köşkü (Mustafa Paşa Köşkü) ve Enderun temizliğinde görevli hizmetliler için yapılmış Sofa Camii yer alır. Bu camiinin yanındaki denize nazır Mecidiye Köşkü, Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmış Saray'ın son köşküdür.
Topkapı Sarayı'nın en önemli bölümlerinden birisi II. ve III. Avlulara girişi olan Harem dairesidir. Harem, 16, 17 ve 18. yüzyıllardan  çeşitli köşkler, odalar, koğuşlar hamamlar ve hizmet binalarını içeren yapılar topluluğundan oluşur.

Topkapı Sarayı, 3 Nisan 1924 yılında Atatürk’ün emriyle MÜZE haline getirilerek halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Asar-ı Atika Müzeleri Müdürlüğüne bağlanmış ve 1924 yılında bazı küçük onarımlar yapılarak bir bölümü halkın ziyaretine açılmıştır.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.