Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

SabitFikir'in haziran sayısı çıktı: Edebiyatçı mektuplarını niçin okumalıyız?



Toplam oy: 708

 

 

Edebiyatçı mektupları aslında her dönem ilgi uyandıran bir tür. Ama özellikle son zamanlarda, edebiyatçı mektuplarının yayımında bir artış gözleniyor. Orhan Veli, Yusuf Atılgan, Vüs’at O. Bener, Ferit Edgü, Tezer Özlü, Leylâ Erbil, Erdal Öz gibi isimlerin mektuplarının neredeyse art arda yayımlanması, arşivlerin okurla ve araştırmacılarla paylaşılması müthiş bir hazine. Peki bu aynı zamanda mahrem bir dünyaya adım atmak mı demek oluyor? Edebiyatçıların eserlerini ortaya koymalarından yaşamalarının detaylarına kadar o kadar çok ayrıntı veriyorlar ki, mektupları mahrem bir şeye dokunur gibi değil de öğrenmek ve tanımak için okuyoruz sanki daha çok. Bir de e-postalar var tabii… İşte Seval Şahin de, SabitFikir’in Haziran 2017 tarihli 76. sayısında, şu soruyu sorarak başlıyor dosya yazısına: Edebiyatçı mektuplarını niçin okumalıyız?



SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi KararsızOkur infografiği de, her zamanki gibi kapak konusunu destekliyor. Murat Can Aşlak’ın hazırladığı ve Onur Atay’ın resimlediği KararsızOkur da yazarların kaleminden çıkan mektupların peşine düşüyor. Söyleşi sayfalarında ise Ece Karaağaç, pul koleksiyonculuğu geleneğinin temsilcilerinden Ahmet Faruk Kayral’ı konuk ediyor.



Güncel meseleler ve güvenilir kitap eleştirileri için…

 

Güncel sayfalarında Zeynep Şen, yakın tarihli bir örnekten yola çıkarak edebiyat dünyasını yakından ilgilendiren davaları ele alırken; Dünyadan sayfalarında Mert Tanaydın Granta dergisinden “yazlık” bir okuma rehberi sunuyor okurlarına. ÇizgiRoman bölümünde Levent Cantek, Uçma Sanatı’nın hikayesini devam ettiren Kırık Kanat’ı incelerken; BaşkaDünyalar sayfalarında Yankı Enki, Prag’da, içi tuhaf harf ve şekillerle kaplı bir kitapla karşılaşan kahramanı takip ediyor. Sinema bölümünde Abbas Bozkurt aynı adlı kitaptan uyarlanan The Circle’ı mercek altına alırken, Ceyhan Usanmaz ise İkisiBirArada sayfalarında Stefan Zweig’ın yolculuklarına ortak ediyor okuru.

 

 

SabitFikir’in bu sayısında ayrıca Laurie R. King, Aleksandr Puşkin, Tommi Kinnunen, Kobo Abe, Michel Tournier, Fred Uhlman, Mevsim Yenice, Mario Bellatin, Paolo Giardano ve H. G. Wells’in eserlerini güvenilir eleştirmenler Özge Uysal, Kansu Şarman, Can Semercioğlu, Gökçe Gündüç, Seda Ateş, Ali Bulunmaz, Burcu Bayer, Melisa Kesmez, Kahraman Çayırlı ve A. Ömer Türkeş yorumluyor.

 

2015 yılının en çok satan kitabı olmuştu Paula Hawkins’in Trendeki Kız romanı. Sinemaya da uyarlanmasıyla birlikte daha da geniş bir kitleye ulaşmış oldu. Şimdilerde Paula Hawkins yeni bir romanla karşımızda. Üstelik Karanlık Sular romanı, orijinali ile eşzamanlı olarak Türkçede de yayımlandı. Aysu Önen’in yazısı, hem “sağlam” bir eleştiri barındırıyor yeni roman hakkında hem de bir an önce okumak için meraklandırıyor.

 

 


KuşBakışı bölümünün bu ayki konuğu ise geçen yıla iki roman sığdıran ve şimdilerde yeni bir roman üzerinde çalışmakta olan Şebnem İşigüzel.

 

SabitFikir'in kapak illüstrasyonu Servet Kesmen’e ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil; iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda yetenekli ve genç çizerle de karşılaşıyor.

 

Editörden

 

Ceyhan Usanmaz

 

"Sevdiğimiz, yakından takip ettiğimiz bir yazarın bir anı kitabı yayımlandığında elbette ilgi gösteririz. En azından merak ettiğimiz bölümlerini mutlaka şöyle bir karıştırırız. Peki ya pek de yakından takip etmediğimiz bir yazarın, şairin –ya da genel anlamda herhangi bir ismin– anılarını da okumalı mıyız? İlk bakışta çok da “gerekli değilmiş” gibi geliyor olabilir ama zamanında Mîna Urgan’ın Bir Dinozorun Anıları kitabı, biraz da bu anlayışı kıran bir kitap olmuştu zamanında. O zamana kadar belki daha çok İngiliz dili ve edebiyatıyla ilgililerin bildiği bir ismin “yaşantı” kitabı, tahmin edilemeyecek kadar ilgi gördü. Kensini neredeyse herkes tanımış oldu! (En son baktığımda Bir Dinozorun Anıları’nın 85. baskısı yayımlanmıştı.)" 

 

(Yazının tamamı için tıklayınız.)   

 

Dosya yazısından

 

Seval Şahin

 

"Hikayelerini, romanlarını, şiirlerini okuduğumuz edebiyatçıların mektuplarını okumak, edebiyat tarihi meraklılarına ne sağlayacaktır? Örneğin, kimi zaman mektuplar, gazetelerde “açık mektup” ifadeleriyle yayımlanarak bir polemik başlangıcı olur ve dönemin edebiyat ortamına dair bize bilgiler verir. Beşir Fuad ve Muallim Naci’nin Victor Hugo ve romantizm üzerine yaptıkları polemik, mektuplardan meydana gelir ve İntikad adıyla yayımlanır. (Beşir Fuad, Şiir ve Hakikat, haz. Handan İnci, YKY) Bu sayede romantizme ve dönemin hâkim edebiyat anlayışına nasıl eleştiriler getirildiğini görebiliriz. (Ya da mesela Ahmed Midhat Efendi’nin ne vakit canını sıkan bir şey olsa, birden bire bir “rahatsız okur” ortaya çıkar ve onun yazdığı mektup gazete sütunlarında yayımlanır!) Ancak sanırım hiçbir edebiyat tarihi meraklısı, bir edebiyatçının mektuplarını okurken sadece edebiyat tarihinin sayfalarında gezindiğini düşünmez, mahrem bir dünyaya adım attığının da pekala farkındadır. Yayıncılar açısından da işin en zor kısmı buradadır; bu mahrem dünyanın ne kadarı açılacaktır ve açılacağı zaman nasıl bir yöntem uygulanacaktır?"

(...)

Ahmet Faruk Kayral ile söyleşi

 

Ece Karaağaç

 

"11-12 yaşlarında, o yıllarda gümrük müdürü olan babamın çalıştığı daireye gidip gelen mektup zarflarını kağıt sepetinden alarak suya atıp çıkan pulları kurutarak başladım. Bu pulları deftere dizdiğimde ve her pul hakkında ansiklopedik bilgiler edindiğimde çok mutlu olduğumu gördüm. Zamanla damgasız pulları PTT’den aldım ve üniversiteye başlayıncaya kadar biriktirdim. Üniversite yıllarında babamdan her ay gelen paranın gecikmesi üzerine pullarımdan bir kısmını satıp yemeğe gittiğimde ya da yurt parasını ödediğimde ilk defa bu işin ticaretini yapabileceğimi düşündüm. Dolayısıyla fakültenin ikinci yılında Ankara’da, Serçe Sokak’ta (şimdiki adı Strazburg Caddesi) 20 metrekarelik küçük bir dükkan açtım ve hem okudum hem de ticaret yaptım." 

 

(...)

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.