Basına yönelik baskılar
Gazetecilere Koruma Komitesinin (CPJ) Yıllık Hapishane Sayımı'na göre 2013'te dünya genelinde hapiste bulunan 211 haberciden 40'ına sahip olan Türkiye 2012'den sonra geçen yıl da birinci sıradaydı. Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun verdiği bilgiye göre, yasa değişikliği sonucunda süren tahliyelerle birlikte 2014'ün mayıs ayında tutuklu gazeteci sayısı 30'un altına indi. Halen tutuklu bulunan gazetecilerin büyük bölümü KCK davalarında yargılanıyor. MLKP ve Ergenekon davalarında kararlar açıklanıp Yargıtay aşamasına geçildi, süren diğer davaların durumu ise mahkemelerin değişmesi nedeniyle belirsiz.
2014 yılında ÖYM'lerin kaldırılması, davalara bakan mahkemelerin değişmesi ve tutukluluk sürelerinin kısaltılmasıyla çok sayıda gazetecinin tahliye edilmesi olumlu karşılansa da, bu durum gazetecilerin yaşadıkları mağduriyetin ve basın özgürlüğü üzerindeki baskının azaldığı şeklinde yorumlanmamalı. Zira süren davalarda gazetecilere atılı terör suçları, karara bağlanmış ve Yargıtay aşamasında olan davalarda verilmiş hapis cezaları geçersizleşmiş değil. Önümüzdeki aylarda şu anda serbest olan birçok gazeteci yeniden cezaevine girebilir, hapis cezaları uygulamaya konabilir.
Gazeteciler Gezi direnişi ve takip eden aylardaki eylemlerde giderek artan polis şiddetinden de nasibini aldı. Eylemlerde haberciler sıklıkla polisin doğrudan hedefi oldu. Pek çok gazeteci görevi sırasında biber gazından rahatsızlandı, gaz fişekleri, plastik ve boyalı mermilerle yaralanıp hastaneye kaldırıldı, eylemcilerle birlikte gözaltına alınıp sorgulandı.
Freedom House 2013 Basın Özgürlüğü Raporu'nda Türkiye dünya sıralamasında 197 ülke içinde 120'ncilikten 134'üncülüğe geriledi, "kısmen özgür ülke" statüsünden "özgür olmayan ülke" statüsüne düşürüldü. Gerilemenin sebepleri arasında muhalif gazetecilere yapılan baskı, işten çıkarmalar ve polis şiddeti sayıldı.
Gazetecilere açılan davalar
KCK soruşturması kapsamında 20 Aralık 2011'de, 8 ilde başta DİHA büroları olmak üzere haber ajanslarına yapılan baskınlarda "KCK Basın Komitesi" adı altında 44 Kürt gazeteci gözaltına alınmış, 36'sı tutuklanmıştı. KCK Basın Davası olarak bilinen ve İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinde süren davasının 3 Mart 2014'deki duruşmasında 18 tutukludan 3'ü tahliye edilmiş, 15 tutuklu gazeteci kalmıştı. ÖYM'lerin kapatılmasıyla davayı devralan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 26 Mart'ta 15 tutuklunun 8'i için tahliye kararı aldı ancak aynı süre aynı delillerle tutuklu kalan 7 gazeteci tahliye edilmedi. Kalan tutuklular için 3. Ağır Ceza Mahkemesi 12 Mayıs'ta tahliye kararı verdi, böylece davada tutuklu sanık kalmadı. Bir sonraki duruşma 10 Temmuz 2014'te Çağlayan'daki İstanbul Adliyesinde görülecek.
Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un da aralarında bulunduğu gazeteci ve yazarların yargılandığı 13 sanıklı Odatv davasının son duruşması Özel Yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde 12 Aralık 2013'te yapıldı. Duruşmada kitabı nedeniyle yargılandığını savunan Hanefi Avcı'ya kitap yayınlanmadan önce hakkında açılmış soruşturmalar soruldu. Avcı, önceki tüm soruşturmaların idari olduğunu ancak kitabı çıktıktan sonra Devrimci Karargah davasına dahil edilerek kendisine terör suçu yüklendiğini söyledi. Mahkeme tutuklu sanıklar Yalçın Küçük ile Avcı'nın tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmelerine karar vererek duruşmayı 1 Nisan 2014'e erteledi. Ancak ÖYM'lerin kapatılmasıyla birlikte, davanın mahkeme heyeti değişti. Odatv davasına artık İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi bakacak. Duruşma tarihi ise belirsiz. Diğer siyasi davalar gibi Odatv davası da son dönemdeki yasa değişiklikleri ve kadrolardaki yer değiştirmelerden ciddi şekilde etkilendi. Soruşturmayı yapan ve iddianameyi hazırlayan savcılar görevden alındı, duruşma süresince savcılar üç kez değişti. Davaya bakan üye hakimlerin bazıları başka yerlere gönderildi, bazıları itirazla geri geldi. Soruşturmada görev alan tüm polis müdürleri tasfiye edildi.
Sanıkları arasında çok sayıda gazeteci bulunan, 66'sı tutuklu 275 sanığın yargılandığı, 23 iddianameli Ergenekon davasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 5 Ağustos 2013'teki duruşmada kararını açıkladı. Ergenekon'un silahlı terör örgütü olduğunu kabul eden mahkeme gazetecilere oldukça ağır cezalar verdi. Tuncay Özkan ağırlaştırılmış müebbet, Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay, yazar Ergun Poyraz 29 yıl 4 ay, yazar Yalçın Küçük 22 yıl 6 ay, Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek 21 yıl 9 ay, Aydınlık dergisi yazarı Adnan Akfırat 19 yıl, gazeteci Ünal İnanç 19 yıl, Aydınlık dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım 16 yıl 10 ay, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Adnan Türkkan 10 yıl 6 ay hapis cezası alırken, Güler Kömürcü, Adnan Bulut, Vedat Yenerer, Serhan Bolluk, Adnan Bulut, Turan Özlü, Özlem Konur Usta, Mehmet Bozkurt, Ruhsan Şenoğlu, Ufuk Akkaya 6 ila 10 yıl arasında değişen hapis cezaları aldı. Gazeteci Caner Taşpınar ise beraat etti. ÖYM takip eden aylardaki tahliye taleplerinden yalnızca Balbay'ınkini kabul etmiş, Balbay tahliye olmuştu. ÖYM'lerin kapatılması ve en uzun tutukluluk süresinin 5 yıla indirilmesinin ardından, tahliye taleplerini değerlendiren çeşitli mahkemeler 19 sanık için tahliye kararı verdi. Tuncay Özkan, Merdan Yanardağ, Yalçın Küçük de tahliye edildi.
Özgür Radyo Yayın Koordinatörü ve yazar Füsun Erdoğan, gazeteciler Arif Çelebi ve Bayram Namaz'ın da aralarında bulunduğu 26 sanığın 12 Eylül 2006'da tutuklanarak örgüt suçlarıyla yargılandıkları MLKP davasında Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 4 Kasım 2013'te örgüt yöneticisi olduklarını kabul ettiği Erdoğan, Namaz ve Çelebi'ye "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapis cezası verdi. Davanın Yargıtay aşaması devam ederken tutukluluk süresini kısaltan ve ÖYM'leri kaldıran yasa değişikliği gerçekleşince, dava dosyası İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi ve Erdoğan, Çelebi ve Namaz'ın aralarında bulunduğu 8 tutuklu sanık en uzun tutukluluk süresinin dolduğu gerekçesiyle 8 Mayıs 2014'te tahliye edildi.
Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay, 1990'lı yıllarda işkence gördüklerini savunanların öykülerini haberleştiren gazetecilere "iftira" ve "hakaret" davaları açtı. ETHA Müdürü Goncagül Telek'e açılan dava 3. Yargı Paketi gereğince ertelendi. Avukatların beraat talebiyle karara itiraz etmesi üzerine 7 Mayıs 2014'te yeniden görülmeye başlanan davada savcı "iftira" suçunun kaldırılarak "hakaret" suçundan ceza verilmesini istedi. Duruşma 9 Eylül 2014'e ertelendi. Ay'ın Evrensel, T24 ve Marksist.org hakkında "kamu görevlisini hedef gösterme" iddiasıyla açtığı davada ise bu iddia için takipsizlik kararı çıkarken, savcı aynı dosyayı bu kez Ay'a "hakaret" edildiği iddiasıyla mahkemeye sundu. Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, T24'ün Yazı İşleri Müdürü Metin Kıvanç Yener, T24'ün Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Doğan Akın, Marksist.org'un yayın yönetmeni olan Ozan Tekin'in yargılandığı davanın 13 Eylül 2013'teki ilk duruşmasında sanıklar haber konusunun diğer basın organlarında da işlendiğini, haber metinlerinin yorum barındırmadığını, haberin kaldırılması talebi almadıklarını söylediler. İkinci duruşması 30 Ocak'ta görülen davanın bir sonraki duruşma tarihi 25 Haziran 2014.
DHKP/C'nin gençlik yapılanmasına yönelik 29 sanıklı dava kapsamında "yasadışı örgüt üyeliği" ve "yasadışı örgüt propagandası" suçlamalarıyla yargılananlar arasında Yurt gazetesi muhabiri Sami Menteş ve Tavır dergisi Yayın Yönetmeni Gamze Keşkek de yer alıyor. 2013'ün ekim ayında İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada Sami Menteş tahliye edildi, Keşkek halen hapiste. Dava sürüyor.
Türkiye'nin tek Kürtçe yayın yapan gazetesi olan Azadiya Welat hakkında yıllardır rekor cezalar isteniyor. Gazetenin eski yazı işleri müdürü İbrahim Güvenç hakkında, gazetede 2012'de 10 Haziran, 25 Haziran, 29 Temmuz, 6 Ağustos, 8 Ağustos, 17 Ağustos, 24 Ağustos, 29 Ağustos, 2 Eylül, 10 Eylül, 1 Ekim, 8 Ekim, 21 Ekim, 23 Ekim, 29 Ekim, 3 Kasım ve 4 Kasım tarihli gazetelerde yayınlanan haberlerin tümü için 2013'ün şubat ayında "basın yolu ile örgüt propagandası" ve "örgüt propagandası" iddiasıyla açılan davalarda Diyarbakır 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi Güvenç'e toplam 10 yıl 3 ay 22 gün hapis cezası, Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi 16 bin 500 TL para cezası verdi. Yeni Yazı İşleri Müdürü Aydın Atar hakkında ise yine "örgüt propagandası" iddiasıyla Diyarbakır 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 2013'ün aralık ayındaki duruşmada toplam 11 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Gazetecilerin işten çıkarılması
Son aylarda toplumsal olayları sansürsüz haberleştirmek isteyen veya dezenformasyona direnen, köşelerinde iktidara eleştirel bir dil kullanan, sosyal medya hesaplarında muhalif ifadelerde bulunan çok sayıda haberci ve köşe yazarı işinden oldu veya çalışmaları engellendiği, sansürlendiği için istifa etti. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi'nin 22 Temmuz 2013 tarihli açıklamasına göre, 27 Mayıs 2013'ten itibaren işten çıkarılan gazetecilerin sayısı 22'ye, istifaya zorlananların sayısı 37'ye ulaştı, 14 kişi ise işsizlik tehdidi altındaydı. Görevlerinde kalan gazeteciler içinse patronaj baskısı iyice arttı, sansür ve otosansür haber yayınlamanın temel bir unsuru haline geldi.
Gazeteci-yazar Kürşad Bumin'in 16 yıldır yazı yazdığı Yeni Şafak'la ilişiği kesildi. Gazete açıklama yapmazken, kovulma gerekçesinin Bumin'in Yeni Şafak'ın hükümeti destekleyen köşe yazarı Salih Tuna hakkında muhalif yazılar yazması olduğu düşünülüyor.
Sabah gazetesi'nde kültür sanat yazıları kaleme alan Alper Bahçekapılı 2013'ün haziran ayında gazetesinin önünde "Duran Adam" protestosu gerçekleştirdi, ardından istifa etti. Bahçekapılı gazeteden "gerçekleri yansıtmadığı" için ayrıldığını açıkladı. Gazete yönetimi 6 yıldır pazar röportajları yapan Tuluhan Tekelioğlu'nu önce Twitter'daki yorumları nedeniyle uyardı ve temmuz ayında işten çıkardı. Okur temsilcisi Yavuz Baydar, gazetenin Gezi Parkı manşetini eleştiren okur mektuplarına yer verip New York Times'da "Türkiye'de medya patronları demokrasinin altını oyuyorlar" başlıklı bir yazı kaleme alınca, Sabah'taki iki yazısı sansürlendi ve temmuz ayında işine son verildi.
Milliyet gazetesi köşe yazarı Can Dündar zorunlu izne çıkarılarak işine son verildi. Mithat Sancar ve Dündar'ın oğlu Ege Dündar'ın da köşesi kapatıldı. Can Dündar ile Gezi Parkı'na gidip röportaj yapan Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak temmuz ayında bu görevinden alındı, ağustosta da köşe yazılarına son verildi. Gazetenin köşe yazarı Mirgün Cabas aralık ayında "Egemenlerin tarihi" başlıklı son yazısının ardından gazeteden istifa etti.
Vatan gazetesi, köşe yazarlarından deneyimli gazeteci ve yönetici Mustafa Mutlu'yu işten çıkardı. Köşe yazarı Zülfü Livaneli Mutlu'nun görevden alınmasının ardından gazeteden ayrıldı. Köşe yazarı Can Ataklı 23 Nisan'da yayımlanan son yazısının ardından süresiz izne çıkarıldı ve temmuz ayında gazeteyle ilişiği kesildi. Köşe yazarları Ruhat Mengi ve Güngör Mengi'nin de işlerine aralık ayında son verildi.
Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koymasının ardından temmuz ayında Akşam gazetesinde tasfiyeler yaşandı. Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya ve birçok köşe yazarı ile gazeteci görevden alındı. Küçükkaya'nın yerine bir dönem AKP milletvekilliği yapmış olan Mehmet Ocaktan getirildi. Hükümetin Suriye politikasını eleştiren Hüsnü Mahalli'nin köşesi kaldırıldı. Gezi direnişine destek veren yazı, haber ve sosyal medya yorumları nedeniyle Tuğçe Tatari, Sevim Gözay, Gürkan Hacır, Hüsnü Mahalli, Semra Kardeşoğlu, Banu Kurt, Süreyya Üstünel, Özlem Çelik Akarsu işten çıkarılırken, Çiğdem Toker'in ise işten ayrıldı.
Gezi Parkı eylemlerini tarafsız biçimde yayınlamadığı için en çok eleştirilen basın organlarından NTV'den bu süreçte çok sayıda istifa gerçekleşti. NTV Tarih dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü, Doğuş Yayın Grubu dergilerinin Sorumlu Genel Müdürü Neyyire Özkan, Doğuş Yayın Grubu'nun CEO'su Cem Aydın, NTV'de program yapan Çiğdem Anad, NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç, GQ Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mirgün Cabas, NTV Radyo programcısı Dilara Eldaş görevlerinden ayrıldı. Gezi Parkı'nı konu edinen sayısı nedeniyle NTV Tarih dergisini kapatan Doğuş Grubu bu sayıyı yayınlamadı.
İnternette yayınlama üzerindeki baskılar
Haziran 2013 - Haziran 2014'ü içine alan son dönemde basın özgürlüğünün kısıtlanmasına paralel olarak Türkiye'de internet ve sosyal medya ifade özgürlüğünün tek çıkış kapısı işlevi görürken, bu işlevi nedeniyle özellikle son aylarda iktidarın baskısını en ağır biçimde hisseden mecra haline geldi. Çok sayıda gazeteci ve devlet görevlileri kişisel sosyal medya hesapları üzerinden açıkladıkları politik görüşleri nedeniyle işlerinden atıldı, soruşturma geçirdi, dava edildi, hapis ve para cezaları aldı.
Türkiye internetteki platformları ve içerikleri sansürleme bakımından dünyanın önde gelen ülkeleri arasındaki yerini koruyor. Engelli Web verilerine göre 2013'te 15626 site yasaklandı, bugüne kadar erişime engellenen toplam alan adı sayısı ise 14 Mayıs 2014 itibariyle 39.517. Bu tarihe kadar erişim engelleme kararlarının toplam sayısı 40.851, bu kararların yüzde 89,4'ü Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından verildi, mahkeme kararıyla engellemelerin çoğunda mahkeme ve karar bilgileri yazılmıyor.
Google'ın Ocak-Haziran dönemini kapsayan Şeffaflık Raporu'na göre Türkiye'den gelen taleplerdeki ani yükseliş dikkat çekti, Türkiye içerik kaldırma taleplerinde birinci sırada yer aldı. Bu dönemde Türkiye'deki yetkililerden 1.673 içerik kaldırma talebi alındı, talep sayısı önceki altı aya kıyasla yüzde 966 arttı. Mahkemelerden gelen 184 talep üzerine 9.610, diğer kurum ve kişilerden gelen 1489 talep üzerine ise 2552 içerik yayından kaldırıldı. Mahkeme taleplerinin yüzde 42'sine, diğer taleplerin yüzde 13'üne olumlu yanıt verildi.
Facebook Şeffaflık Raporu'na göre, 2013'ün Ocak-Haziran döneminde sitedeki içeriklere en sık erişim engeli koyan ülkeler Türkiye ile Hindistan oldu. İçerik engelleme için Türkiye'deki 96 kullanıcıdan 170 talep gönderildi, taleplerin yüzde 47'sine olumlu yanıt verildi. Temmuz - Aralık döneminde ise 353 kullanıcıdan 129 içerik engelleme talebi alındı, yüzde 59.56'sına olumlu yanıt verilerek 2.014 içerik kaldırıldı. Türkiye'den en fazla başvuruyu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) yaptı, başvurular genellikle "Atatürk'e hakaret" veya "Türk devletini kötülemek" gerekçesiyle yapıldı.
Twitter'ın 2013'ün ilk altı ayını kapsayan Şeffaflık Raporu'ndaki verilere göreyse hükümetin ağır eleştirilerine karşın son dönemde içerik kaldırma taleplerinin toplam sayısı 10'un altında kaldı. Twitter bu taleplerin hiçbirine olumlu yanıt vermedi.
5651 Sayılı internet yasasına getirilen yeni düzenlemeyle internette sansür daha hızlı ve kolayca, sıklıkla mahkeme kararına gerek duyulmaksızın, yürütmeye bağlı TİB eliyle uygulanabilir hale geldi. Yeni yasal düzenlemenin ilk büyük kurbanları Twitter ve Youtube oldu. Başbakan'ın "Twitter'ın kökünü kazıyacağız" şeklindeki sözlerinden yaklaşık 4 saat sonra, 20 Mart 2014 gecesinde TİB'in girişimiyle eski mahkeme kararlarına dayanılarak Twitter Türkiye'den erişime kapatıldı. Yasağın ardından Türkiye Barolar Birliği ve Ankara Barosu kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması için Ankara 15. İdare Mahkemesine dava açtı ve yürütmeyi durdurma kararı çıktı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak 24 Mart'ta, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise 25 Mart'ta AYM'ye başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, "Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine" karar verdi. Kararın, BTK ve TİB'e ulaşmasının ardından 13 gün süren Twitter yeniden erişime açıldı. URL bazlı engellemeler yerine tüm platformu kapatma kararı Twitter yönetiminin talep edilen engellemeleri yapmaması, işbirliği sağlamamasıyla açıklanmıştı. 14 Nisan 2014'te Twitter'ın başkan yardımcısının BTK, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığında yaptığı görüşme sonucunda mahkeme kararına konu "zararlı" içeriklerin buzlanarak etkisizleştirilmesi konusunda anlaşıldı. İzleyen günlerde Twitter kişilik haklarının ve özel hayatın gizliliğinin ihlali gerekçeleriyle "başçalan" ile "Haramzadeler333" hesaplarını etkisizleştirdi.
Twitter'dan birkaç gün sonra, Suriye ile ilgili tapelerin yayınlanması nedeniyle kapatılan Youtube'a erişim engeli ise raporun yayına hazırlandığı günlerde halen kaldırılmadı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Gezi direnişi sırasında hükümet ve devlet görevlilerine eleştiri içerikli tweet'ler ve Facebook mesajlarını paylaşanların tespiti amacıyla haziran ayında 5 milyon tweet ve Facebook mesajını inceledi. 35 şüphelinin IP'leri İstanbul Cumhuriyet Savcılığına gönderildi. Ulaştırma Bakanlığı da sosyal medyayı yakın takibe aldı, "illegal faaliyetler"in deşifre edilmesi için Ulusal Siber Müdahale Merkezi (USOM) ve Siber Olaylara Müdahale Merkezi'nin (SOMA) oluşturulması için girişim başlattı.
Facebook'un Gezi direnişi sürecinde Ötekilerin Postası, Barış ve Demokrasi Partisi, Sırrı Süreyya Önder, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De gibi siyasi içerikli ve popüler birçok grup ve kişinin sayfalarını uygunsuz içerik barındırdıkları gerekçesiyle kapatması büyük tepki doğurdu. 16 ülkeden 225'i aşkın akademisyen Facebook'taki bu sansüre karşı ağustos ayında kampanya başlattı.
TRT personelinin, çeşitli okullardaki öğretmenler ve müdürlerin Gezi eylemleriyle ilgili sosyal medya paylaşımları incelendi, bazılarının haklarında soruşturma açıldı, savunmaları istendi.
Yöneticilerle ilgili tweet atan çocuklar ve gençler de gözaltına alındı, sorgulandı, haklarında dava açıldı.
Ekşisözlük yazarlarına dine hakaret davası
Ekşisözlük'ün yöneticisi Sedat Kaplanoğlu ve 39 sözlük yazarı hakkında, başlık ve yorumlarda "dini değerleri aşağıladıkları" iddiasıyla 9 aydan 1,5 yıla kadar hapis istemiyle Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Yazarlarının "Allah, peygamber, cennet, cehennem, Kuran, İncil" gibi din kavramları hakkında yazdıklarının "kamusal tartışmaya katkıda bulunur" nitelikte olmadığı, yazarların "üç büyük dinin ortak değerleri olan kavramlara yönelik hisleri nedensiz yere incittiği" ileri sürüldü. Ocak ayında görülmeye başlanan davada yazarlar aşağılama ve hakaret kastıyla yorum yazmadıklarını, yazılanların ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğunu belirtti. 15 Mayıs 2014'teki karar duruşmasında mahkeme, sitenin kurucusu Sedat Kapanoğlu ve yazar Özgür Kuru'nun "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" suçunu işlediklerine karar vererek Kaplanoğlu'nu 10 ay hapis cezasına, Kuru'yu 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Cezalar usulen ertelendi. Sanıklardan Altuğ Şahin'in suçu kendisi işlediği sabit olmadığından beraatine, diğer 37 sanık için 3. Yargı Paketi gereğince davanın ertelenmesine, 3 yıl içinde tekrar aynı suçun işlenmesi halinde yargılanmaya devam edilmesine karar verildi.
İzmir'de tweet'lere toplu dava
İzmir'de 5 Haziran 2013'te Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü 38 kişi hakkında, Gezi direnişi sürecinde attıkları tweet'lerle insanları "yasadışı davranmaya teşvik ettikleri" iddiasıyla soruşturma başlattı. 7 ay süren soruşturmanın sonunda, birbirini tanımayan 29 kişi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Soruşturmanın Başbakan'ın Twitter'ı "başbelası" olarak tanımlamasının ertesi günü açılması ve iddianamede tek mağdur olarak Başbakanın yer alması dikkat çekti. İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen davanın 24 Şubat'taki ilk duruşmasına 20 sanık ve avukatları katıldı. Bazı sanıklar tweet'lerin kendilerine ait olduğunu ancak nefret ve şiddet içermediklerini söylerken diğer bazı sanıklar da Twitter adreslerinin hacklendiğini iddia etti. İkinci duruşmada Erdoğan'ın hakaret suçu bakımından davaya müdahilliği kabul edildi. Dava sürüyor.
Yasa değişiklikleri
6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 6 Mart 2014'te yürürlüğe girdi. Kanunla, daha önce kaldırılan ancak ellerindeki dosyalar sonuçlanıncaya kadar görevlerine devam etmesi hükme bağlanan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250'inci maddesiyle görevli Özel Yetkili Mahkemeler de tümüyle kaldırıldı. Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesinin yürürlükten kaldırılması nedeniyle, yasa kapsamına giren suçlara ilişkin davaların Ağır Ceza Mahkemelerinde görülmesini öngören yasa değişikliğiyle çok sayıda gazeteci, yazar, çevirmen ve akademisyenin tutuklu yargılandığı KCK, Ergenekon, Odatv gibi siyasi davaların mahkemeleri değişti, yeni baştan görülmeleri gündeme geldi. Avukatlar yeni mahkemelere önceki kararlara dair itirazlarını sunarak tahliye taleplerinde bulundu ve birçok tutuklu yeni mahkemelerin kararlarıyla serbest bırakıldı.
Kanuna göre, gözaltına almada, kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emareler değil suçu işlediğini gösteren somut delil aranacak. ÖYM'lerde görevli hakim ve savcılar HSYK tarafından uygun göreve atanacak. Görevli Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılarınca yürütülen soruşturma dosyaları, yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına devredilecek. Yargılaması devam eden dosyalar, bulundukları aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere yetkili ve görevli mahkemelere devredilecek. Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtayın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam edilecek. Bu mahkemelerce verilip henüz gerekçesi yazılmamış olan hükümlerin gerekçeleri, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 gün içinde yazılacak.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
AİHM'nin 2013 yılı istatistiklerine göre 31 Aralık 2013 itibarıyla Mahkeme önünde derdest başvuru sayısı bakımından Türkiye 10 bin 931 başvuru ile 47 üye ülke arasında beşinci sırada yer aldı, başvuru sayısında yüzde 35 azalma gözlendi. Türkiye "10 bin kişiye düşen başvuru sayısı" bakımından ise 2012'de 15'inci iken 2013 sonunda 30'unculuğa düştü. Türkiye'nin listede gerilemesinde 6384 sayılı Kanunla İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun kurulmasıyla birlikte AİHM tarafından çok sayıda başvuruya kabul edilmezlik kararı vermesinin etkisi büyük. İnsan Hakları Daire Başkanlığının, yasal reformlar ve yeni iç hukuk yollarının oluşturulması da bu olumlu gelişmenin nedenleri arasında sayılıyor. 2013'te Türkiye 118 davada mahkum oldu, bunlardan 9'u ifade özgürlüğü ihlaliyle ilgiliydi.
AİHM yazdığı bir makalede bölgede Kürtlerin soykırım ve asimilasyon kurbanı olduklarını iddia ederek hükümeti eleştirdiği için Türkiye'de mahkum olan Hatip Dicle'nin başvurusunu değerlendirdi. Mahkeme ekim 2013'te verdiği kararda Türkiye'nin AİHS'nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. maddesini ihlal ettiğini bildirdi. Karara göre, Türkiye Dicle'ye 4 bin 500 Euro ödeyecek.
Mahkeme 2014'ün ocak ayında sonuçlandırdığı Mezopotamya Yayınları'nın başvurusu için, Türkiye'nin kamu düzenini bozma suçlamasıyla kapattığı yayınevine 5 bin Euro para cezası ödemesine karar verdi. Mezopotamya Yayınları'nın Urfa, Diyarbakır ve İzmir şubeleri 1997'de basılmış, yasadışı olduğu iddia edilen kitap, gazete, dergi, kaset ve çeşitli belgelere el konmuştu. Urfa şubesi yetkilileri yasaklanmış kitap bulundurmakla, valilikçe kapatılan Diyarbakır Şubesi yayın kurulu ve İzmir şubesi yöneticileri PKK propagandasıyla suçlanmıştı. AİHM, yayınevinin kapatılmasının orantısız olduğu ve demokratik bir gereklilik olmadığından AİHS'nin 10. Maddesinin ihlal edildiğine karar verdi.
* Raporun birinci bölümü için tıklayınız.
* Raporun ikinci bölümü için tıklayınız.
Yeni yorum gönder