Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Josh Malerman Kafes adlı ilk romanıyla korku edebiyatına yeni bir soluk getirdiğinde, ilk merak edilen, bir devam romanının gelip gelmeyeceği ve sıradaki eserin de Kafes kadar güçlü bir kurguya sahip olup olmayacağıydı.
//php print_r ($fields); ?>
Anlatının vaat ettiği özgüleştirici okuma biçimi, okurun deneyiminde ruhsal bir gelişme, iyileşme sürecini de besleyen, sürekli kılan yaşam pratiğine dönüşüyor. Dilin çoksesliliğini rehber edinen büyük bir oyunun kurallarını yıkarak, bozarak, onu ciddiye almadan kendisini var eden neşeli bir oyuna…
//php print_r ($fields); ?>
Karşısına geçip durduğum ya da elime aldığım her müzik aleti evrenin en uzak noktalarından, hatta aklın en uzak noktalarından buralara gelmiş başka bir canlıymış hissi uyandırır bende. Dokunmadığım sürece hareket etmemesi, ses çıkartmaması kendi beceriksizliğimdendir; eğer gerçekten doğru bir iletişim aracı bulabilirsem, anlatacağı çok şey olduğu gibi, mutlaka fiili tepkiler de gösterecektir.
//php print_r ($fields); ?>
“Fikir Behçet’indi,” diyerek başlıyor Barış Bıçakçı önsözde: “Onun bir iş için Ankara’ya geldiği günlerden birinde, hep oturduğumuz pastane pek çok benzeri gibi içinde yiyecek içecek her şeyin olduğu ama bir tek pastane hüznünün olmadığı bir yere dönüştüğünden, başka bir mekanda eğreti oturuyorduk.
//php print_r ($fields); ?>
Ömrü boyunca sisteme direnmiş, sistemin sunduklarını şiddetle reddedip kafasının dikine gitmiş, göreceli “ahlaksız” bir yaşamın peşine düşmüş biri, ihtiyarladığında neler düşünecektir? Bedensel yorgunluğu, gölgelerinden sıyrılıp gerçeklik kazanan hastalıkları ve en yakınlarının ölmüşlüğü onu yalnızlığıyla imtihana mı sürükler?
//php print_r ($fields); ?>
Son yıllarda Yapı Kredi Yayınları’nın çoksatanlarının yıldızı, edebiyat derslerinin baş tacı, televizyondaki bir magazin programında talihsiz bir gafın müsebbini, linç etme motivasyonu uyandıracak kadar ulusça sahiplenilen – belirtmek gerekir ki hunharca linç edenlerin ne kadarının romanı okuduğu, okuduysa da nasıl okuduğu başlı başına bir meseledir – Sabahattin Ali eseri devamı
//php print_r ($fields); ?>
“Ben Witcher’ım. Yapay olarak yaratılmış bir mutant. Para karşılığında canavar öldürürüm. Anne babaları bedelini öderlerse çocukları korurum. Parasını Nilfgaardlı anne babalar öderlerse Nilfgaardlı çocukları da korurum. Dünya harap olsa bile –ki bunu hiç sanmıyorum– bir canavar beni öldürünceye kadar bu dünyanın harabeleri üzerinde canavar öldürmeyi sürdürürüm.
//php print_r ($fields); ?>
Stephen King’i kalın romanlarıyla, o romanlardaki başkarakterler kadar önem verdiği yan karakterlerle, satır arasında anlattığı yan hikayelerle, üzerinde çok çalıştığı diyaloglarla, korkunç olayların arasına sıkıştırdığı kara mizahla tanıyoruz genellikle.
//php print_r ($fields); ?>
Kendinizden emin olarak aldığınız hayati bir kararın eşiğinde, sizi o kararı almaya iten geçmişinizin bambaşka bir gerçekliğe sahip olduğunu öğrendiğinizi düşünün. Üstelik bu gerçekliği bir türlü aslına ulaştıramıyorsunuz, çünkü bilinciniz, size oynadığı oyunlarla onu sürekli değiştiriyor... Hâlâ aynı kararı alır mıydınız?
//php print_r ($fields); ?>
Arkasında Dracula gibi ölümsüz bir kahraman bırakırken, kendisinden önceki vampir edebiyatını altüst edip sonra gelecekler için de bir popülerlik yolu açan Bram Stoker, bir kasım günü doğmuştu.