Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Hermann Broch'un Vergilius'un Ölümü’nün çevirisi hiç kuşkusuz 2012 yılının en önemli edebiyat olaylarından birisidir.
//php print_r ($fields); ?>
Ayfer Tunç’un ilk romanıydı “Kapak Kızı”. 1992 yılında yayımlanan roman Sedat Simavi Ödülü’ne değer bulunmuştu.
//php print_r ($fields); ?>
Derinlemesine bir analiz yapıyor Bir Maskenin İtirafları. Ölüm, yaşam, cinsel kimlik, modern yaşamla, zamanla hesaplaşma etrafında dönüyor. Biraz daha sadeleştirirsek, yaşamın kendisiyle insan gerçeğini karşı karşıya getiriyor.
//php print_r ($fields); ?>
“Temmuz Çocukları”, edebiyat kariyerine öyküleriyle adım atan Menekşe Toprak’ın ilk romanı. 1970 yılında Kayseri’de doğan Toprak, ailesinin Almanya’ya göç etmesi nedeniyle ilk ve ortaöğrenimini Köln’de ve Ankara’da tamamlamış, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiş.
//php print_r ($fields); ?>
"Avcının iyisi uçarı vurur. İyi öykücü akıp giden zamanın ritmine, onu durdurmadan kalemini uydurandır. –Onat Kutlar"
50 kuşağı yazarlarından olan Onat Kutlar, iyi bir edebiyatçı, önemli bir düşünce insanıydı. Onu 1995 yılında kaybettik. Ardında, yazarı yitirdiğimiz anın üzüntü veren görüntüleri ve değerli yapıtları kaldı.
//php print_r ($fields); ?>
Kır havası almak için kentten kaçtığım zaman, adeta başka bir insana dönüşüyorum. Hepimiz için öyle değil midir? Gün bitmek bilmez; günlerin ne kadar uzun olduğuna şaşarak uzayıp giden zamanın tadını çıkarırız. Doğanın dilini keşfetmeye başlarız. Gerçekten, insan ne de olsa doğanın bir ürünüdür ve oraya döndüğü zaman çok sürmez, o eski dilin uğultusunu yeniden duymaya başlar içinde.
//php print_r ($fields); ?>
Birkaç yazarı, hatta kendini yazdıklarımdan farklı gören herkesi tenzih ederek söyleyebilirim ki, benim de içinde yer aldığım kuşak çeviri edebiyatla yetişti, Türkçe edebiyatı ancak bazılarımız okudu, bazılarımız ise bu kitapları eline bile almak istemedi.
//php print_r ($fields); ?>
//php print_r ($fields); ?>
2010’un sonunda başlayıp 2011’de şiddetlenen, kimilerince “Arap Baharı” ya da “Devrim Rüzgârı” diye adlandırılan; Tunus’tan Libya’ya, Mısır’dan Yemen ve Suriye’ye uzanan hareketliliğin heyecan yarattığı doğru. Sanal dünyada örgütlenip meydanlara taşan kalabalıkların ilgi çektiği de açık. Tamam ama bunları hemen “devrim” diye nitelemek de ne ola?
//php print_r ($fields); ?>
Balzac’ın karakterleriyle dolu bir salon düşünün. Goriot Baba kızlarının saadeti için çırpınıyor, kızlarıysa hiç oralı değil, Madame Vauquer’nin pansiyonerleri bir masanın etrafında oturmuş sohbet ediyorlar, ötede Felix ile Henriette uzun bir sessizliği paylaşıyorlar, Eugenie Grandet taşra sıkıntısını yanında getirmiş etrafı seyrediyor...