Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

En çok okunanlar  

Eleştiri


Isır beni edebiyat, acıt azıcık

Kediniz öldüyse eğer ve babanız da, ve o kalbinizi kıracak sonu, yaşamın bitişinin ayrıntılarını toplayarak beklediyseniz, gözyaşlarınız sayfalara düşecek. Market alışverişinde 6 rulosu bedava 32’lik tuvalet kağıdı promosyonuna sevindiyseniz, kendi ölümlülüğünüze güleceksiniz. İçinize sinene kadar -ya da bir aforizmaya benzeyene kadar- bir cümleyi bozup bozup yazdıysanız, doğru yerdesiniz.


Siz hiç Tanrı'yı öldürdünüz mü?

Verili bilgilerden, 'a priori'lerden siz de benim kadar nefret eder misiniz? Güzel! Oturun öyleyse azizim, anlatacaklarım var size. Buyrun şöyle geçin, çekin bir sandalye.


Soğuk ve karanlık

“Namlunun ucundan, filmlerdeki gibi bir ateş çıktı mı bilmiyorum; çünkü uzaklardaki geçit vermez dağların ardından yükselmekte olan güneşin doğaya bin bir can katan o pırıl pırıl ışıkları, hain gecenin karanlık hükmünün bittiği şu saatlerdeki alacakaranlıkla iç içe geçmişti. Ancak işini bilen bir usta katil böylesine incelikli yollayabilirdi bu kurşunları.


Kediler güzel uyanır

Yol kitaplarının benim için yeri ayrıdır. Yollarda okuduğum kitapların arkadaşlığı diğer zamanlarda okuduklarıma göre başka oluyor sanki. Yoldan çok önce planlamaya başlıyorum ne okuyacağımı ve her zaman planladığımdan bambaşka bir kitap okuyorum. Alıştım artık buna.

 


Küçük insanların savaşı

Hans Fallada’nın son romanı Herkes Tek Başına Ölür, Ahmet Arpad çevirisiyle Everest Yayınları’nca Türkçeye kazandırıldı. İlk olarak 1947’de yayımlanan Herkes Tek Başına Ölür, gerçek bir olay üzerinden yola çıkarak Nazi Almanya’sındaki faşizme karşı çıkmaya çalışan Quangel çiftinin samimi ve tehlikeli hikâyesini anlatıyor.

 

 


Durup düşünmek için bir mola

Yukarıdaki alıntı Ernst Jünger'den. On dokuzuncu yüzyılın son dönemecinde, 1895’te, Heildelberg’de doğan Jünger, lise çağında Fransız Yabancı Lejyonu’na katılır. Babasının araya girmesiyle hemen oradan ayrılır. Birinci Dünya Savaşı’yla, gönüllü olarak cepheye gider. Almanya’nın yenilgiye uğradığı savaştan sonra da orduda kalır.

 


Nahid Sırrı'nın kadınları

Hayatı da roman gibi geçmiş yazarlarımızdandır Nahit Sırrı Örik. 1895 yılında İstanbul‘da doğmuştu. Dedesi ve babası Osmanlı döneminde mevkilerde bulunmuş kültürlü insanlardı. Babası Hasan Sırrı bey, Hukuk Mektebi hocalığı, rüsûmât müdir-i mütercimliği, Şûrâ-yı Devlet Âzâlığı yapmasının yanı sıra  Shakespeare'den iki de oyun çevirmişti.


Akıl ideale varamayınca, hicve varıyor

Tanıtım yazısının başında, kitap eleştiricisi, yazar hakkında bildiklerini, bulduklarını bir paragrafa sığdırır. Ama, birazdan incelemeye yelteneceğim Kambur adlı kitabın  2.


eski bir gecenin sokaklarında

verimli bir yazar olan aksu bora’nın feminizm kendi arasında adlı kitabı ayizi yayınları’ndan çıktı. kitabın adının anlamı ve buna bağlı olarak kendi anlayış kapasiteniz konusunda şüpheye düşmüş olabilirsiniz; “feminizm kendi arasında bilmem kaça ayrılır” tarzı bir cümleyi akla getirme amacını taşıyor.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.