Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Kulis


Kulis

ETKİLENME ENDİŞESİ




Toplam oy: 919

Efendim geçenlerde Metis gerçekten harika bir kitap yayınladı: Etkilenme Endişesi… Kitabın yazarı Harold Bloom. Dünya edebiyatından örneklerle, özellikle şairlerden söz açarak, edebiyatta etkilenme ve etkilenme endişesini anlatıyor. Kitabı okuyun, gerçekten yazınsal üretimin ne sancılı, ne acayip bir macera olduğunu göreceksiniz. Ben Etkilenme Endişesi’ni bir solukta okudum. Fakat bir yandan bu metinler bana bir şeyler anımsatmadı da değil. Neyse efendim, kitabı bitirmiş, kafamda bin tilki Cadde-i Kebir’e çıktım, ulan nedir, bu kitap bana bir şeyler hatırlatacak ama dur bakalım diye diye bizim emektar kahveye geldim. Çok geçmedi, Nadir arkadaşımız da yetişti ki onu görünce düşündüğüm şey birden zihnimde canlanıverdi. Hem hafifçe güldüm, hem de bunu Nadir arkadaşımızla konuştum. Buyrun:

    “Nadirciğim, biliyorsun her yazar bir başka yazarın gölgesidir canım kardeşim. O gölgede büyür, göğerir…”

    “Abi sen bugün fazla mı şiir okudun yani ne oluyor?”

    “Yok yahu, hani şu sana telefonda sözünü ettiğim Etkilenme Endişesi var ya, onu bitirdim, bizim güzide yazarlarımızı düşünmeden edemedim.”

    “Nasıl yani?”

    “Şöyle ki, bizde sık sık edebiyat söyleşileri yapılır biliyorsun. Hangi gazeteyi, dergiyi açsak maşallah yazarlarımız boy boy fotoğraflar eşliğinde söyleşirler.”

    “İyi işte abi, ne var bunda?”

    “Dur şimdi, bunda bir şey yok. Ne güzel. Bu söyleşilerde yazarlarımıza sorulur: Efendim, hangi yazarları seversiniz, kimlerden etkilenirsiniz, diye. Ben de dikkat ederim. Bizimkiler nedense hep yabancı yazarlardan etkilenirler. Gelsin Dostoyevskiler, gitsin Kafkalar… İş etkilenmeye gelince çıta yüksektir yani. Bizim edebiyatımızdan da yalnızca eskileri örnek gösterirler. Yani hayatta olmayanları. İşte Tanpınar, Oğuz Atay filan…”

    “Bu doğru, bugünlerde Tanpınar’dan etkilenmeyen yok gibi. Ee abi?”

    “Sonra genç yazarlardan kimleri beğendiği sorulur yazarımıza… Burada da işi pek kolay değildir hani. İş tıfıllara geldi mi zor; bir kere onları okumuş olmak lazım değil mi? Nerdeee… Yazarımızın okumaya zamanı mı var evladım? İşte sağda solda duyduğu birkaç tıfılın adını zikrediverir. Böylece iş tamamlanmış olur. Buradan geleceğim nokta şudur: Etkilenmeye açık olmayan bir edebiyat gelişmez canım kardeşim. Etkilenmeye açık olmayan yazarın eleştiriye de tahammülü yoktur.”

    “Vallahi öyle.”

    “Öyle ya… Bugün bizim yazarlarımız arasında eleştiriden kaynaklanan pek bir soğukluk vardır.”

    “Abi haksız da değil yani. Şimdi durup dururken ne gereği var yani eleştirinin, değil mi? Misal Orhan Pamuk… Adamı tüm dünyada bilmem kaç millet kendi dilinden okuyor. Sana mı kalmış yani?”

    “Haklısın ulan. Bak sana yeni bir kavram önereyim: Pratik eleştiri… Yazar çok okunuyorsa, yani arkasında kallavi bir halk desteği varsa eleştirmen yola buradan çıksın. Yüzbinler yanılıyor olamaz. Hatta “çözümlemeci eleştiri” yerine ya da “yapısökümcülük” yerine, değil mi, “yüzbinlercilik” yaklaşımı geliştirilsin. Ne diyorsun?”

    “Valla düşünmeye değer.”

    “Tabii… Hem genç yazarlara bakarsan göreceksin, bu eleştiri anlayışı aslında somut temellerini de oluşturmuş durumda. Geçenlerde genç bir arkadaşımızla konuşuyordum. Kimleri okuyorsun, diye sordum. Okumam, dedi. Dedim, niye? Dedi ki etkilenmemek için. Dedim, nasıl olur? Dedi ki, yok yok.”

 

 



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Kulis Yazıları

 

 

 

 

Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?

 

 

 

 

 

Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.

 

 

 

 

 

İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?

 

 

 

 

 

Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?

 

 

 

 

Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.