Sevgili okurlar, nihayet keçi gribi arkadaşımız Nadir kendini toparlayıp döndü. Döner dönmez de sorularıyla beni bunalttı. Hani sanki hasta yatağına değil de tefekküre yatmış. Fakat sorular da öyle böyle değil. Bir kere ben Allahtan eleştirmen değilim. Soruları karşımda görünce yüksek entelektüellerimizin halini düşünmeden edemedim. Bakalım Nadir kardeşimiz çay bardağını avcuna hapsederek neler sormuş, ne yanıtlar almış, buyurun:
“Cemalciğim yattığım yerden de yazıları okudum, atladım sanma. Şimdi ilk soru şu: Fanus tam olarak nedir abicim?”
“Nadirciğim bu da nereden çıktı yahu? Neyse, soru sorudur. Fanus, temelde lambadır kardeşim. Bugün daire şeklinde yapılmış cam kaplara da yuvarlak hesap fanus deniyor. Fakat geleneğe göre, yağ yakıldığı yıllarda bu camlar ateşi korurdu. Bu sebepten fanus değince başlangıçta lambayı, yani ampülü düşünebiliriz. Bir engel yok yani.”
“İlahi Cemal, pek manidar bir yanıt oldu. Neyse, diyelim ampülle edebiyat arasında böylece bir ilişki olabilir yani?”
“Niye olmasın canım kardeşim? Bir kere sözcüğün sesi güzel. Bir de tabii bu sözcük, kullanıldığı yerde hemen masalsı bir hava yaratıyor. Lambayı yakmak nerde, fanusu yakmak nerde? Yakılış biçiminde de bir görkem var mesela. Eski gece nöbetçileri ellerinde meşalelerle dolaşır, sokak fanuslarını bir bir tutuştururlarmış. Bu dünyayı düşünebiliyor musun? Tümüyle el emeği bir dünya…”
“Peki, bir soru daha: Ampül ve fanus farkı edebiyatımızda da karşılık buluyor mu peki?”
“Bulmaz olur mu? Fakat fanuslu yazarlarla ampül yazarları için örnekler isteyeceksen avucunu yalarsın. Bugün keyfim yerinde.”
“Peki, öyleyse bu konuyu geçelim. İki sorum daha var. Birincisi şöyle: Notos’un kırk şey anketi sana sorulsaydı ne yanıt verirdin?”
“Nadirciğim bu konuda o kadar hisliyim ki, ne diyeyim yani… Bak fakat bana sorulmuş olsa derim ki kardeşim ödül dediğin nedir yani? Bizim edebiyatımızın en iyi şeyi Nobel’se, vay halimize. Orhan Pamuk’un önemli bir yazar oluşu ayrı konu. Ödülü hak etmesi de ayrı konu. Fakat Nobel ödülünün siyasi mahiyeti de hani yabana atılacak gibi değil, eğri oturup düz konuşalım. Neyse. Bence bizim edebiyatımızın çok iyi şeyleri var… Yazarları. Yaşar Kemal, Sait Faik, Turgut Uyar, bak bir Gülten Akın var mesela… Tabii yine bu soruşturmadan yola çıkılarak pek çok yorum yapılabilir. Ama şimdi yerim dar.”
“Peki Cemalciğim, son soru o zaman: Taraf Kitap’ın da bir araştırması oldu: Türk Edebiyatı mı, Türkçe Edebiyat mı?”
“Nadirciğim bence tavuk yumurtadan çıkar. Zira doğumlar önemlidir kardeşim. Yazarları etnik kökenlerine göre sınıflandırmak ayıptır. Böyle bakılırsa iş Diyarbakır Edebiyatı’na, Trabzon Edebiyatı’na gider… Ne kadar ayıp. Ne kadar gereksiz.”
CEMAL KARANLIK
süpersiniz, şahanesiniz…:)bir sonarki 10 yıl meselesine gelince de 10 degil 30 yıl sonrada “taş” gibi olacagından kuzum hiçbir problem yok :)sewiyorum sizii..
Yeni yorum gönder