Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Yazarlar


Ali Bulunmaz

Eskişehir'de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Eskişehir'de tamamladı. 1998'de İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde başladığı lisans öğrenimini 2002'de bitirdi. Aynı yıl girdiği Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji, İnsan Bilimleri ve Felsefe Anabilim Dalı'ndan 2005'te Prof. Dr. Betül Çotuksöken yönetiminde hazırladığı "Çağımızın Bir Tanığı Olarak Albert Camus ve Albert Camus'nün İnsan Anlayışı" isimli teziyle yüksek lisans derecesi aldı. 2000-2002 yılları arası, kurucuları arasında yer aldığı Sosyal Bilimler İletişim Platformu'nun başkanlığını yaptı. Yazı ve makaleleri Cumhuriyet, Radikal, Cumhuriyet Kitap, Felsefelogos ve Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi'nde yayımlanan Ali Bulunmaz, halen Cumhuriyet Kitap ekinde görev yapıyor.

Tüm Yazıları

Edebiyatı veya edebiyat tarihinde yer etmiş ürünleri yemekle; yazarlarını da aşçılıkla eşleştirmek, nereden bakarsanız bakın ilginç bir yaklaşım.

Andrey Platonov, pek çok yazarın başına geldiği gibi zamanının iktidarıyla ayrı düşen, takibe alınan ve baskı gören bir edebiyatçı. Sovyetler Birliği'ndeki komünist yönetimi eleştirdiği için romanları 1990'lara kadar KGB'nin “edebiyat arşivi”nde saklanmış.

Sosyal ağlar hayatımıza girdiğinden beri belimizi doğrultamaz olduk; bir an ayrı kaldığımızda kakalak misali ne yapacağımızı şaşırmaya başladık. Üstelik zorla bile vermeyeceğimiz bilgileri, sosyal ağ uğruna altın tepside sunmakta da herhangi bir sakınca görmedik. Peki, nedir bizi bu kadar açık seçik olmaya iten şey?

Baştan söyleyeyim, benim kahramanım Chopin. Onun parçalarını dinlerken aldığın keyfin haddi hesabı yok. Ama eğri oturalım doğru konuşalım, Johann Sebastian Bach müziği okuyup üfleyenlerin üzerinde hemfikir olduğu bir dahi.

 

Ne zaman Camus’yle ilgili elimde bulunmayan ya da bulunmadığını sandığım bir kitap, belge ya da fotoğrafa rastlasam, hem kendimi hem de belgeyi ufak bir sorguya çekerim.

Beat Kuşağı’nın yaratılarına teğet geçen ya da bunları kavrayamayanların sığındığı en önemli bahane “bu heriflerin kafası güzel, kafası güzel olmayan okur ne etsin Beatleri” biçiminde.

Mizahın ve yalakalık yapmayan, yani gerçek karikatürün, itinayla tu kaka edilmeye başlandığı bugünlerde, elimizden ağız dolusu eleştiri ve güldürüyü almaya yeltenenler var. Haybeye uğraştıklarını söylemek gerekiyor mu, bilinmez. Onlar tüm ucubeliğiyle ortalıkta fink atadursun, mizahı cesaretle savunanlar da yoluna devam ediyor. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz Birol Bayram.

Şimdi bu yazıya “Barthes’ı Sevmek İçin Bilmem Kaç Neden” minvalinde bir başlık atsaydım, hem Grillet hem de Barthes, öte taraftan sunturlu küfürler savururdu eminim. Hem böyle bir hareket, eleştiri ve kuramın baba isimlerinden Barthes’ın; yazar, yönetmen, “Yeni Roman” akımın kurucusu ve en önde gelen temsilcisi Grillet’nin ağırlılığıyla ters düşerdi.

 

Nerede kalmıştık?.. Çılgın yazarımız Burroughs, “cut-up” tekniğiyle kaleme aldığı roman dizisinin ilk kitabı Yumuşak Makine’de bünyemizi epey hırpalamıştı. Art arda eklediği bant kayıtları, bizi hafif şizofrenik tatta ufaktan “zehirlerken” ikinci kitap Patlamış Bilet’te deneyselliğini sürdürüp kafamızı dumanlamaya devam ediyor. 

 

Türkiye’de can sıkan her durumda “yargı kararı” denerek hakkı hukuku alaturkalaştırıp blogları toptan kapataduralım (yani hakaret ve hukuka aykırılığın yanında yasal ve iyi olan da yansın) ve basılmamış kitap kopyalarını, “siline” ve “yok edile” emriyle ortadan kaldıralım; sonra o kopya, intikam alır gibi internetten yayıladursun, blog ve internetin dünyada haberleşmenin ve neredeyse haber y

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.