Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Yazarlar


Seda Ateş

1980'de Balıkesir'de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi'nde okudu, Robinson Crusoe Kitabevi'nde çalıştı. Okuyor, yazıyor.

Tüm Yazıları

Görülmeme durumu kurmacada epeyce işlenmiştir, fiziksel bir görünmezlik değil de karakterin ve temsil ettiklerinin görünmez olduğu durumlar, ana karakterin adının olmayışı, etraftakilerin karakteri silikleştirmesi ve sonucunda genellikle varılan birey-toplum çatışmasına dayalı toplumsal eleştirinin örneği çok.

İlhami Algör romanlarından inceden bir segah geçer, kopkoyu bir hüzzam geçer, meyus suzidil geçer. Sarayburnu çayhaneleri, yuvarlak ekmek satan fırınlar, saray kalıntılarını çevreleyen metrukhaneler, podima zeminli avlular, şehir hatları vapurları, üçgen alınlıklı ahşap evler, banliyö trenleri süzülerek geçer.

Sanat hikayeler anlatır. Masallardan, destanlara, mağara resimlerinden, İlkçağ heykellerine dek geriye gittiğimizde hem edebiyatta hem de görsel sanatlarda hikaye anlatma geleneğinin inanç, iktidar ve kahramanlık anlatılarının tasviriyle başladığını ve edebiyat ile görsel sanatların daima bir etkileşim içinde olduklarını söyleyebiliriz.

Hiçbir şey ve her şey hakkında üç kitap: Kuşku, Dogma ve Göç. Newcastle Üniversitesi’nde felsefe dersleri veren Lars Iyer’in bir internet günlüğünde anlatmaya başladığı ve daha sonra romana dönüşen hikaye, bizi edebiyat tarihinin en absürt çiftlerinden biriyle tanıştırıyor. W.

Kurmacayı felsefi soruşturmalarda bir araç olarak kullanabilir miyiz? Şüphesiz evet. Peki, dil kurallarını mantık kurallarına göre açıklayarak kusursuz bir dil kuramı geliştirmeye çalışan 20. yüzyılın en önemli filozoflarından Ludwig Wittgenstein’ı felsefi soruşturmamıza araç olan kurmacada bir karakter olarak kullanabilir miyiz?

Yıllar yıllar önce Türkçeye çevrilen Bartleby ve Şürekâsı kitabıyla tanıdığımız İspanyol yazar Enrique Vila-Matas hatırı sayılır bir okur kitlesine ulaşmış, pek popüler olmasa da ismi okurlar arasında kulaktan kulağa fısıldanıp kitabı elden ele dolaşmış, yeni bir kitabının çevrilmesi içten içe umutla beklenir olmuştu.

Ankara’da bir teras. Bir avukat, bir de Burak. Arkadaşlar, sevgililer, bazen rakı bazen bira, yıldızlar, terasın üzerinden meclise doğru uçan kırlangıçlar, pişmanlık, güzel filmler ve müzikler, aşk, leziz yemekler, ihanet, ayrılık, hergelelik, vicdan azabı ve futbol. Tabii bir de avukatın dedesi.

Hakan Bıçakcı’yı okuma kılavuzu minvalinde bir kitapçık olsa elimizde; rüya, kabus, tuhaflık, muğlaklık, fantastik, korku, yalnızlık, gerçeklik algısı, klostrofobik mekanlar, distopya ve yabancılaşma ana maddelerini oluştururdu şüphesiz.

Yüz Kitap’ın farkında mısınız?

1987 yılında Phosphore dergisine verdiği bir röportajda, “Bir yazar olarak işim, felsefenin temel meselelerini herkesin kolaylıkla anlayabileceği simgesel bir anlatımla erişilir kılmaktan ibarettir,” diyen Fransız yazar Michel Tournier’nin felsefi denemelerini içeren Düşüncelerin Aynası, yakın bir zaman önce Türkçede de yayımlandı.

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.