Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Bırakın Ejder bir kez daha zamanın rüzgarlarına binsin!




Toplam oy: 872
Kahramanın yolculuğu üzerine kurgulanmıştır Zaman Çarkı. Robert Jordan, dünyasını kelimenin tam anlamı ile bir dantel gibi dokur.

Zaman çarkı döner ve çağlar geçer… Olmuş olan, olacak olan ve olmakta olan gölgeyle mücadelesine hep devam eder. Çünkü bu ışığın ve gölgenin, zaman çarkının dünyasıdır… Yani gelmiş geçmiş en uzun, en görkemli epik-fantastik serilerden birinin dünyası… Zaman Çarkı’nın yaratıcısı Robert Jordan 1977’de açmıştı bize bu dünyanın kapılarını ve 2007’de aramızdan ayrılana dek yazmıştı. Bu ayrılışın en kötü taraflarından birisi yazarın seriyi tamamlayamadan gitmesiydi… Ancak iyi haber kısa süre içinde gelmiş, Jordan eşine büyük hikayeyi tamamlayacak notları bırakmıştı. Brandon Sanderson, Jordan’ın notlarından yola çıkarak serinin sonunu tamamlamaya başladı: “Fırtına Toplanıyor” ve şimdi Türkçeleşen “Geceyarısı Kuleleri” ile. Peki Zaman Çarkı, “Geceyarısı Kuleleri” ile gerçekten sonlanıyor mu? Bu tartışmayı ileriye bırakıyorum.

 

Bilenler bilirler, unutulmuş, mütevazı köylerinden gönülsüzce çıkan beş karakterimiz vardı ilk başta. Rand, Egwene, Perrin, Mat ve Nyneve… Zaman çarkı döndü döndü, 13 cilt ve yaklaşık on beş bin sayfa boyunca onları değiştirip kahramanlaştırdı. Egwene basit bir köylü kızından dünyayı yöneten Amrliyn Makamı’na; Matrim Cauthon yün kafalı bir ahmaktan Kuzgunlar Prensine; Nynaeve bir köy hikmetinden gelmiş geçmiş en güçlü ‘Aes Sedai’lardan birine; Perrin Aybara kaba bir demirci çırağından Kurtların Lorduna dönüştü. Ve Rant Al’Thor, o genç koyun çobanı, kendisi bilmese de, zaten bir kahraman olarak doğmuştu; Yeniden Doğan Ejder olarak…

 

Kazanılabilir bir beceri olarak, olağanüstü

 

Kahramanın yolculuğu üzerine kurgulanmıştır Zaman Çarkı. Robert Jordan, dünyasını kelimenin tam anlamı ile bir dantel gibi dokur. Onun diliyle söyleyecek olursak büyük deseni ilmek ilmek yaratır. Klasik fantastik edebiyatın pek çok özelliğini taşır hikaye: Temelde iyinin ve kötünün savaşına odaklanır, teknolojiden azade bir dünyada geçer, olağanüstü yetilere sahip kahramanları ve türlü çeşit canavarları vardır. Robert Jordan’ı diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri kahramanlarının gelişimine, ruh hallerine geniş ölçüde yer vermesi, onları gerçek anlamda kahramanlaştırmasıdır. Diğer özelliği ise bize olağanüstü gelen öğeleri sıradan insanlara atfetmesi, olağanüstünü çoğu zaman kazanılabilir bir beceri olarak işlemesidir. Dünyasının ve kahramanlarının ruhlarının merkezinde “güç” vardır. Gücü kullanmayı, onu kavramayı, işlemeyi öğrenmek, gücün neresinde duracağını bilmek tüm karakterlerinin temel meselesidir aslında. Hikaye de zaten buna göre şekillenir; gücün insan ruhundaki tezahürlerinde,  gücün etrafında…

 

Brandon Sanderson’un toparladığı son iki cilt “Fırtına Toplanıyor” ile “Geceyarısı Kuleleri” , her ne kadar Jordan’ın edebi betimlemelerinden, dokunaklı karakter çözümlemelerinden yoksun olsa da, temelde dizinin takipçilerini hayal kırıklığına uğratmayacak düzeyde. Sanderson “Fırtına Toplanıyor”da, gücün eril tarafını temizleyerek tüm geçmiş yaşamlarıyla birlikte kendi varlığını kabullenen Rand’a ve gücün dişil tarafını siyasi olarak toparlamaya çalışarak en yüksek makama ulaşmaya çalışan Egwene’ne odaklanıyordu. Ve son derece etkileyici, şık bir sonla nihayetlendiriyordu hikayesini. Dizinin son kitabı olduğu söylenen “Geceyarısı Kuleleri”nde ise son savaşın başlamasına bir adım kala hemen tüm kahramanlarımızın önce kendileri sonra da gölgeyle mücadelelerine tanık oluyoruz. Perrin Aybara, son savaş gelmeden artık içindeki kurtla barışmak ve onun öğreteceklerini öğrenmek zorunda. Ancak bütün bunları önüne çıkan o engeli aşmadan yapması imkansız. Söz konusu engel ise Terkedilmişlerden biri olan Greandal’ın ta kendisi… Perrin hem içindeki kurda yenilmemek, yani delirmemek zorunda hem gizemli Katil’ini bulup mümkünse öldürmek hem de peşine takılan binlerce askeri ve mülteciyi son savaşa götürmek.

 

Artık iyiden iyiye Kuzgunlar Prensi olarak kabul görmeye başlayan Mat’in son savaştan önce yapması gereken iş ise, Zaman Çarkı okuru için beklenen bir sürpriz. Bu büyük hikayeyi başlatan Moiraine’i gittiği hiçlikten dışarı çıkarmak, yeniden desene, hikayenin içine sokmak… Amrliyn makamı olarak otoritesini sağlamlaştırmaya çalışan Egwene ve Andor tahtına geçen Elayne ise Rand’ın Karanlık Varlık’ın zindanının mühürlerini kırmasını engellemeye çalışıyorlar tüm güçleriyle. Ancak, kehanetleri de dediği gibi kırılışın önüne geçemeyecekler gibi, ejder zamanın rüzgarlığına bir kez daha binecek belli ki…

 

Gelelim sona… Pek çok kahramanımız son savaş için Rand’ın istediği meydanda toplanmış olsalar da son savaş henüz gerçekleşmedi. Elayne karnında yeniden doğan ejderin ikizleri, Nynaeve kocasına kavuşamadığı halde oradalar. Aviendha, bilgelik yolunu tamamlasa da henüz savaş meydanına ulaşmış değil. Üstelik Rand, Karanlık Varlık’ın zindanını açıp büyük düşmanıyla yüzleşmedi. Sanırım bu hikayenin bitmesi için daha önümüzde tıpkı “Geceyarısı Kuleleri” gibi şahane bir bin sayfa daha olmalı. 

 

Zaman Çarkı’nın Türkçesi için son bir not: Başta da dediğim gibi on beş bin sayfayı bulan bir çevirinin altından kalkmak kolay bir iş değil. Çevirmenin hakkını yemek istemem ama birinci ciltten itibaren serinin editöryal olarak zayıf kaldığını düşündüm hep. Çeviri özellikle edebi açıdan zengin bölümlerde yetersiz kalıyor, tatsızlaşıyor. Bir de İngilizce basımlarının ince sayfaları, düşük puntoları, cep kitabı formatı göz önüne alındığında Türkçe versiyonlarının o yerinden kalkmayan, okurunu yoran ciltleri, dikkat çekiyor. Ve tam bu noktada özellikle bu upuzun seriler için e-kitabın nimetinden ne zaman faydalanılacak acaba diye sormadan edemiyor insan. Ne zaman? 

Yorumlar

Yorum Gönder


Oylum Hanım "birinci ciltten itibaren" diyerek, çevirinin zayıflığı konusunda sadece son iki cildi değil, serinin tamamını kastetmiş, görünüşe göre. Bu da, Robert Jordan'ın yazdığı on bir cildi kapsayan bir eleştiri demek.

55%
45%

Artık yazarın Robert Jordan olmadığını göz önüne almış olmalıydınız. Gözlemliyorum ki, yazarın edebi yeteneğini hesaba katmadan, doğrudan çevirmeni suçlamak gibi bir eğilim var. Sizce çevirmenin, sırf metin daha iyi olsun diye, niteliksiz ya da kuru anlatımı renklendirmek, düzeltmek, yeniden yazmak gibi bir sorumluluğu var mı? Yoksa bu, mesleğe ihanet mi olur?

28%
72%

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.