Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Kahvenin anavatanı Habeşistan’dır. Efsaneye göre Khaldi adında Habeşli bir çobanın keçileri tatmıştır ilk olarak bu kara-kırmızı meyvelerden. Keçilerin kemirdiği çalı bir arabica ağacıdır aslında.
//php print_r ($fields); ?>
Kobayaşi Takici, Japonya’da işçi edebiyatının başlangıcı sayılan Yengeç Konserveleme Gemisi romanında güç koşullar altında av yapan bir gemi mürettabatının isyanını anlatıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Bugün uluslararası bir şöhret sahibi olan Haruki Murakami, Rüzgârın Şarkısını Dinle’de yazarlığa adım atışının hikayesini anlatıyor. Kısa ve sıcak bir anlatı.
//php print_r ($fields); ?>
İngiliz dilinde “spy-fiction” olarak adlandırılan casusluk romanları, dünya edebiyatında kurgu romanlarının gerilim türü içerisinde, siyasi gerilim alt türünün bir çeşidi olarak kategorize edilir.
//php print_r ($fields); ?>
Melih Cevdet Anday –hikaye, oyun, roman, deneme, şiir gibi– yazının her türünde eser vermiş bir yazar, şair... Suçumuz Edebiyat kitabı da onun edebiyat yazılarında odaklanmış bir eser. (Anday'ın kitapları bir süredir Yalçın Armağan'ın editörlüğünde bizlerle buluşuyor.
//php print_r ($fields); ?>
‘’Tarih dersleri mumya müzesine
ya da Ölüler Diyarına gezilere benziyordu.
Geçmiş, cansız, boş ve dilsizdi.
Bize içi boşaltılmış vicdanlarla
bugüne boyun eğmemiz için
geçmişi öğretiyorlardı;
tarih zaten yapılıp bitmişti, biz tarihi yapamayacak, onu kabullenecektik.
Zavallı Tarih artık soluk almıyordu: bilimsel metinlerde ihanet edilmiş,
//php print_r ($fields); ?>
19. ve 20. yüzyıl başında yazılmış Türkçe klasik eserlerin Latin harflerine aktarılarak yayımlanması son zamanlarda hız kazanarak devam ediyor. Birçok yayınevi klasikleri gündeme taşımaya başladı. Bu eserlerin bugünün okuru için nasıl yayıma hazırlanacağı da yavaş yavaş bir tartışma konusu halini aldı.
//php print_r ($fields); ?>
Alman edebiyatının efsaneleşmiş yazarı Unica Zürn’ün parçalı metinlerden oluşan otobiyografik romanı Yasemin Adam, yakın bir zaman önce Türkçede de yayımlandı. Takıntının, deliliğin, mutsuzluğun, uyumsuzluğun, şizofreninin, sanrıların, hayallerin öne çıktığı roman kurtulmanın, mutluluğun, iyileşmenin ve ideal aşkın imkansızlığını kapkara bir dille anlatıyor.
//php print_r ($fields); ?>
“Neyi kaybetmişlerdi? Farkında olmadan eski anıları konuşmak onlara iyi gelmemişti. Keyifle anlattıkları anılar bilmeden boğazlarında düğümlenmişti. Hiç yokmuş gibi yaşamak kolaydı. Her ikisi de geçmişle yüzleşmek istemiyordu. Çözümü, hiç olmamış gibi davranmak, duymamak, hissetmemekti.”
//php print_r ($fields); ?>
Geçmiş, gelecek ve şimdinin dürülüp tortop olduğu, başlangıçların sonlara, nihayetlerin bidayetlere dönüştüğü, zamanın parçalanmasının bir bakış kusuru olduğu, yalnız ebedi bir şimdi halinin hüküm sürdüğü bir öykü evreni, Aykut Ertuğrul’un eserlerinde karakteristik bir unsur olarak ön plana çıkıyor.