Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
661. Aya hiç gitmediğim varsayımımda nasıl yanılabilirim?
//php print_r ($fields); ?>
“Kabullendiğimiz ‘kavramlar kalabalığı’ duyduğumuz, gördüğümüz ya da dokunduğumuz tüm önermelerden çıkıp bizim gerçeklerimizi oluşturuyordu. Gerçekleşenler isteklerimiz ya da düşlerimiz değil, kabullendiğimiz önermelerdi.
Kimse bize ölümün bir yasa değil, bir alışkanlık, bir gelenek olduğundan bahsetmedi.”
//php print_r ($fields); ?>
Herta Müller’in bu yılkı Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüldüğü açıklandıktan sonra gırgır işler olmuş.
//php print_r ($fields); ?>
Bazı kitaplar hakkında yazmak güçtür. İki açıdan. İlki yazarın birikimi ve uzmanlık alanının genişliği, ikincisi ise kitabın ilgi alanının genişliği. Elimizde her ikisini de kapsayan bir kitap varsa, varın siz düşünün.
//php print_r ($fields); ?>
Alman yazar Ralf Rothmann, Deniz Kenarında Geyikler adlı öykü kitabıyla körelmiş duyarlılıklarımıza sesleniyor.
//php print_r ($fields); ?>
Herkesin bir ölüm mevsimi vardır. Yaşayıp, atlatıp, kendinden arttırıp, hayata devam etmesi gereken... Genelde uzun süren...
//php print_r ($fields); ?>
Kayıp ruhlarımızın şifresi, hangi kayıp sembolde gizli? İçimizdeki o koskocaman manevi boşluğu dolduracak, o çok ihtiyaç duyduğumuz bilgi, hangi kayıp inanca götürür bizi?
//php print_r ($fields); ?>
Osep Minasoğlu, İstanbul Samatya'da, 26 Şubat 1929'da doğmuş. Ermeni cemaatinden bakkaliye toptancısı babası hayattayken iyi sayılabilecek bir hayatları varmış. Minasoğlu, anaokulunu İtalyan Rahibe Okulu'nda bitirmiş. O sıralarda babasını kaybetmiş. Evin büyüğü olarak ağabeyi aileyi sahiplenmiş. Osep’e adeta babalık yapmış.
//php print_r ($fields); ?>
"Güzelim mektubun, sevgili mektubun, bir kez daha,
ve daha birçok kez beni sevindirecek mektubun –“sessizlik” olmasın."
Ingeborg Bachmann
//php print_r ($fields); ?>
Yirmi yıldır babasını arayan ve sonunda hiç ummadığı bir yerde, hiç ummadığı bir şekilde bulan bakkal Cemal’in hikayesiyle başlıyor İnceldiği Yerden... İlk anda o ünlü deyimin bir parçasıymış gibi duran ismin aslında anakaraya incecik bir toprak parçasıyla bağlanan, ada olmasına ramak kalmış bir yarımadayı işaret ettiğini anlıyoruz.