Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Kütüphanelere dair yapılan her çalışmada kendine ilk sıralarda yer bulan İskandinav kütüphaneleri son olarak, Amerika’nın aylık popüler kültür dergisi Wired tarafından hazırlanan, “dünya üzerindeki en güzel görünüme sahip 10 kütüphane” listesinde karşımıza çıktı. Listenin birincisi yalnızca ülkesi Danimarka’nın değil tüm İskandinavya’nın en büyük kütüphanesi olan Dokk1.
//php print_r ($fields); ?>
Yılın kırmızı balonlu, göbeği kalpli pelüş ayıcıklı, çilek-çikolata fondü mevsimine geldik. Bu ajandaya paralel olarak, "En ölümsüz 10 aşk romanı", "Ağlamaktan helak olacağınız 15 romantik roman", "Unutulmaz aşk hikayeleri" başlıklı listeler şubat ayı boyunca orada burada karşınıza çıkmaya başlayacak.
//php print_r ($fields); ?>
Kapitalizmin üretim-tüketim ilişkilerindeki mutlak hegemonyası insan zihninde habis bir ura dönüşeli çok oldu. Sürekli satın alan, sürekli tüketen dev bir fabrika artık insan. Reklamlar bu dev fabrikanın çarklarını yağlayan birer azı dişi... İnsan satın aldıklarıyla var, satın alabildiği şeyler kadar var.
//php print_r ($fields); ?>
İnsan neyle doluysa onunla bakıyor hayata. Ne eksik ne de fazla. Şiir bu bakıştaki asaletin, derinliğin, çelişkilerin, hüzünlerin bir toplamını verir bize. Şiirle bakmaz insan, baktığı dünyanın içindeki şiiri görür. Görmekle bakmak arasındaki o malum sarkaç bize ilk elde bunu öğretir: İnsanın insana uzaklığı.
//php print_r ($fields); ?>
Emin Gürdamur, ilk öykü kitabını, 2017’de, otuz yedi yaşında iken neşretti. İlk kitabına giden yolda uzun emekler verdiği, yazıyı bir hayat memat meselesi yaptığı anlaşılıyor. Ki, 2017’de çıkan Atları Uçurumlara Sürmek ve 2019’da çıkan Herkesten Sonra Gelen kitapları okunduğunda vasat okurun işini çokça zorlaştıracak, künhüne erilmesi zor, kavranılması müşkül metinler yazdığı görülecektir.
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat, salt bize görmediklerimizi göstermeye yarayan bir araç değildir. Ya da göremediklerimizin altını çizen, tek boyutlu kalınca bir çizgi... Çoğu zaman edebi eser, bize iki-üç cümleyle anlatıp geçtiğimiz her ne varsa şu hayatta, aslında daha daha fazlasının olduğunu hatırlatır: Sesi kısık olayların, durumların, ayrıntıların, şeylerin pek de öyle olmadığını serer gözlerimizin önüne.
//php print_r ($fields); ?>
Modern İran edebiyatını, sanırım bir kısım özel ilgili okur haricinde pek tanımıyoruz. Öykü ve romanda Sâdık Hidâyet, şiirde Furuğ Ferruhzad dışında bir isim verebilmek pek de kolay değil.
//php print_r ($fields); ?>
Üzerimizde etkisi büyük olan yazarların yaşamlarını da merak ederiz. Doğduğu, büyüdüğü coğrafyayı, kültürü ayrıntılarıyla bilmek isteriz. Ömrünün geçtiği şehirleri, yürüdüğü sokakları, hatta ebedi mekanları olan mezarlarını ziyaret etmek bizim için yazara olabildiğince yaklaşmak anlamına gelir.
//php print_r ($fields); ?>
Çocukluğumun üç senesi Sivas’ın Gürün ilçesinin Çelikhan/Yazyurdu kasabasında geçti. Sekiz ile on yaşlarımdı bunlar. 1982-1985. Bunun öncesinde veya sonrasında köy, kasaba gibi yerlerde yaşamamıştım. Dolayısıyla hayatımın bu üç senesi, bana her zaman olağanüstü gelmiştir. İnanılmaz. Uzak. Yaşanmamış gibi. Ürkütücü. Masalımsı. Büyülü. Zorlu.
//php print_r ($fields); ?>
Yazdığı romanlar ya da şiirlerle ün kazanmış birçok yazarın, biri kadim diğeri modern bu iki tür arasında sıkışıp kalmış ve bir türlü hak ettiği yeri tam olarak bulamamış olan öykü türünde de eserler verdiğini biliyoruz. Fakat, eğer bir yazar sadece öykü türünde eserler vermemişse, çoğu zaman öyküleriyle anılmaz.