Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Pek çoklarından duymuş, hikâyelerden okumuşuzdur: Hayatımı yazsam roman olur! Ne ki, kurmacanın içine bir ömrü, hadi diyelim bir ömrün parçalarını sığdırmak sanıldığı kadar kolay değildir. Evet, sahiden de, her insan anlatıcısını bekleyen bir hikâyedir; ama o anlatıcının “kendi” olması işi iyiden iyiye çetrefil hale sokar.
//php print_r ($fields); ?>
Yıllar önce bir söyleşi vesilesiyle “bilimkurgu ve fantazya arasındaki farkı” sorma imkânı bulduğum Ejderha Mızrağı serisinin yazarı Margaret Weis pek ikna olmadığım bir şekilde, “Kilitli bir kapıyı sihir maharetiyle açıyorsanız fantazya, patlatarak açıyorsanız bilimkurgudasınız” gibi bir cevap vermişti.
//php print_r ($fields); ?>
Giovanni Papini (1881-1956), İtalyan edebiyatının melankolik yaklaşımlarıyla bilinen ve siyasi anlayışı tartışmalı yazarlarından biri. Öykülerinde çağ, ölüm, kişilik temalarını odak alarak insan doğasına, yaşadığı döneme ilişkin yorumlar yapıp gelecekler öngörür. Papini, “gerçek hayat” sorunu etrafında kahramanlarıyla birlikte bir yolculuğa çıkar ve çağa ağır eleştiriler getirir.
//php print_r ($fields); ?>
Vladamir Nabokov, 1899 yılında St. Petersburg’da dünyaya gelmiş. Çocukluğu, asırlardır süren çarlık rejiminin sarsılmaya başladığı günlerde geçmiş. Burjuva bir ailenin çocuğu olarak iyi bir eğitim almış ve erken yaşlarda İngilizce öğrenmiş. Liberal düşünceleri benimseyen babası, Bolşevikler ile Çar Nikola arasındaki çekişmede dönemin diğer aristokratları gibi Çar’dan yana tavır almış.
//php print_r ($fields); ?>
Tüm dünyada 90’lı yıllara duyulan özlemin sebebi, o dönem çocukluğunu - ilk gençliğini yaşamış neslin ellerinden yitip giden zaman için tuttuğu bir yas mı, yoksa internet ile yeni bir çağa başlayan insanlığın “eski dünya”ya en yakın, tarihi “bozulmanın” henüz başlamadığı milenyum öncesi 90’lar olarak görmesi mi, veyahut bunlar dışında bir ya da birden fazla çeşitli nedenler mi bilemiyorum.
//php print_r ($fields); ?>
Mırıldandığım Öyküler’in ilk baskısı 1985’te Tomris Uyar çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıkmıştı. Tomris Uyar bu baskıda çevirdiği Cortázar’la ilgili şu değerlendirmeyi yapar: “Cortázar, öbür Latin Amerikalı yazarlara benzemiyordu. Arjantin’in ‘turistik’ özellikleri hiç ilgilendirmiyordu onu. Çağdaş bir Edgar Poe sayılabilirdi, biraz da Borges’in emmioğlu gibi biri.
//php print_r ($fields); ?>
Meksika edebiyatının en önemli yazarlarından olan Carlos Fuentes (1928-2012) Körlerin Şarkısı’nda, büyülü gerçekçiliğin parlak örneklerini verir. Kitapta; Aura, İki Elena, Kraliçe Bebek, Ne Olursa Olsun, Eski Haklar, Saf Bir Ruh öyküleri yer alır. Öykülerde özellikle anıların peşine düşerek geçmis ve şimdi karşılaştırması yapar. Yaşanmışlıklar her şeyden değerlidir.
//php print_r ($fields); ?>
20. yüzyıl hiç şüphesiz tarihteki en trajik yüzyıl olarak yerini aldı. Bu yüzyılda iki büyük dünya savaşının yanı sıra sıcak ve soğuk birçok çatışma yaşandı. Dünyada o zamana kadarki belki de en fazla sayıda masum insan katledildi, madden ve manen sakat bırakıldı, yurtlarından edilip sürgüne uğratıldı.
//php print_r ($fields); ?>
Vişnenin Cinsiyeti, Bedende Yazılı ve Tek Meyve Portakal Değildir gibi romanlarıyla tanıdığımız Britanyalı yazar Jeanette Winterson, Sel Yayıncılık etiketiyle geçtiğimiz aylarda raflardaki yerini alan devamı