Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) Kütüphanesi, 2006 yılında kuruldu. İdari olarak Koç Üniversitesi merkez Suna Kıraç Kütüphanesine bağlı olan kütüphane Türkiye’nin arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık ve kent tarihi alanlarındaki en önemli akademik araştırma merkezlerinden biri olan ANAMED’in ihtiyaçları doğrultusunda şekillenerek gelişiyor.
//php print_r ($fields); ?>
Bir yazarın bilinmezlikle örtülü olması, geriye tek bir eser bırakması onu anmak için herhangi bir sebebimiz olmadığı anlamına geliyor mu?
J.D. Salinger’ın 100. Doğum Günü
//php print_r ($fields); ?>
“Yatağımda uzanırken dağ tırmanışıyla ilgili bir kitap okumak hoşuma gidiyor” diye yazıyor Jeanette Winterson. Nan Shephard’ın The Living Mountain (Yaşayan Dağ) adlı biyografik-coğrafi keşif kitabından söz ediyor.
//php print_r ($fields); ?>
Serkan Üstüner, Hükmen Mağluplar adlı ilk hikâye kitabının ardından Ötüken Neşriyat’tan çıkan ikinci kitabı Fazilet’in Tımarhanesinde Sekizinci Senfoni ile okuruyla buluştu.
//php print_r ($fields); ?>
Benliğin keşfine çıkmak heyecan verici değil midir her zaman? Çünkü “ben”in anatomisidir karşımıza çıkacak olan. Bu keşifle “ben”in mizacı, davranışları, yönelimleri, bilinçdışı olmak üzere çoğu şeyine vakıf olabiliriz. Keşfin bu incelik bilgisine kimi yazarlar öyle numuneler sunar ki, onların bu tahlil yeteneklerine hayran olmakla kalmaz, peşlerine düşeriz daha fazlası için.
//php print_r ($fields); ?>
Kelimeler, Türkçenin insanı gerçekleştiren olağanüstülüğünün temsilcileri olarak “varlığımın evidir.” Her gün düzenli Türkçe sözlük okuyorum. Büyük bir coşkuyla. Gündelik hayatın insanı aciz bırakan sınırlarını unutup dilin her şeyi mümkün kılan gücünün yerli yerinde olduğunu gördükçe rahatlıyorum.
//php print_r ($fields); ?>
İlk karşılaşmamızda ne benim henüz yayımlanan bir metnim vardı ne de Aykut Ertuğrul’un ilk öykü kitabı raflara düşmüştü. Yayın yönetmenliğini üstlendiği “Ğ” dergisine değerlendirilmesi için gönderdiğim bir öyküyle başlayan edebiyat sohbetimizde yılları devirdik. Sanırım en kıdemli okurlarından biriyim. Bir eleştiri yazısına da bu kadar duygusallık yeter.
//php print_r ($fields); ?>
John Berger ve Selçuk Demirel işbirliğine daha önce Kıyıdaki Adam (1998), Katarakt (2011) ve Duman (2016) gibi kitaplarla tanık olmuştuk.
//php print_r ($fields); ?>
A-
Mecnun one night
B-
Ben bu tarzı benimsedim. Elim belimde vakaların önünde bekler, sakallarımı sıvazlar, sosyolojik birtakım çıkarımlarımı dile getiririm. ‘Ne güzel bir toplum simit yiyor.’ ‘Toplum koşma oğlum beş dakika sonra tekrar gelecek tren.’ ‘Toplum şuradan geçerken az sessiz ol uykuya uzağım zaten.’
//php print_r ($fields); ?>
Arthur Schnitzler (1862-1931) ülkemizde az tanınmasına rağmen Alman dilinin en güçlü öykücülerinden biridir. Erken dönemde bilinç akışı tekniğini, iç monolog anlatım imkânını ustalıkla kullanan yazar, aşk ve ölüm üzerine derinlikli öyküler ortaya koyarken özellikle XIX. yüzyıl sonu Avrupa ve Viyana’nın çöküş dönemini belgelemiştir.