Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Eylülün gelişini yeni kitaplarla kutlamaktan fazlasıyla mesut olan kelebek, birdenbire her zamanki tuhaf sorularından birini sordu bana. “Roman kahramanlarıyla biz fani okurların paylaştığı ortak zevkin ne olduğunu biliyor musun?” Ben onun kadar zeki olmadığımdan hemen cevap veremedim elbette.
//php print_r ($fields); ?>
Charlotte Brontë'nin çağının sınırlarını aşan romanı Jane Eyre'yi bilmeyen yoktur. 1847 yılında yayınlanan bu roman Victoria dönemi İngiltere'sinde aralarında sınıf farkı bulunan iki karakter arasındaki aşkı anlatır.
//php print_r ($fields); ?>
Bir zamanlar Lost dizisinden bihaberdik; televizyonla daha içlidışlı bir ifadeyle söylersek, Survivor gibi programlar da yoktu ortalarda. Dolayısıyla bir zamanlar, "Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?” sorusunu, Robinson Crusoe’nun deneyimlerini hatırlamaya çalışarak cevaplandırırdık.
//php print_r ($fields); ?>
Can Yayınları, Çev: Cemal Süreya, Tomris Uyar (12,5 cm x 19,5 cm) > 4 yıldız
Everest Yayınları, Çev: Selim İleri (14 cm x 18,5 cm) > 4.5 yıldız
Kırmızı Kedi Yayınevi, Çev: Aylin Yengin (12,5 cm x 18,5 cm) > 2.5 yıldız
Mavibulut Yayıncılık, Çev: Sumru Ağıryürüyen (11 cm x 18 cm) > 3 yıldız
Notos Kitap, Çev: Orçun Türkay (13 cm x 19,5 cm) > 2.5 yıldız
//php print_r ($fields); ?>
Orhan Kemal benim çocukluğumdur. Cümle budur, aslında gerçek de budur. Tam Orhan Kemal’i okumaya başlamışken o gidiverdi. Çocuklukla ilkgençlik arası hayli kitabını okumuştum yine de, onu sevecek ve hayran olacak kadar zaman tanımıştı bana. O zaman da büyük yazardı şimdi de büyük yazar. Tanıdıkça daha büyük yazar, ben büyüdükçe o da büyüdü gözümde.
//php print_r ($fields); ?>
Kitap okumak için sayısız gerekçe sayılabilir. Oysa kitap okumayanların gerekçeleri genellikle birbirine benzer: Vakitsizlik. Gerçekten de günlük hayatımızın koşuşturması içinde vakit ayırabildiğimiz son şeylerden biri oluyor okumak. Hatta bugünlerde birçok kişi bir romanı okumaktansa o romandan uyarlanan sinema filmini ya da televizyon dizisini izlemeyi tercih edebiliyor.
//php print_r ($fields); ?>
Bir tarafta Başbakan’ın kürtaja dair yumurtlamalarına karşı çıkıp İstiklal Caddesi’nde yürüyerek eylem yapanlar, diğer tarafta Shopping Fest açılışı için İstiklal Caddesi'nde düzenlenen karnaval yürüyüşü. Birinde “Benim Bedenim, Benim Kararım” pankartları, diğer tarafta üzerinde koca koca yüzde 50 indirim yazan ‘şey’ler…
//php print_r ($fields); ?>
Nereye gitseniz şu konuda bir fikir birliği var: İktidar yaşam alanlarını tek tek daraltıyor. Tek devlet, tek millet, tek din, tek bayrak ilkesi şaka değil. Hayatı kuşatan bir ilke. Tek bir görüş, tek bir yaklaşım 'norm'u belirliyor bu anlayışta. O tek perspektifin dışında kalan her şey ya marjinal addediliyor, ya sapkın ya ideolojik ya da terörist.
//php print_r ($fields); ?>
Cannes deyince akla auteur sineması gelir. Yani senaryolarını bir edebi kaynağa dayandırmadan kendisi yazan, tamamen biricik, kendine özgü bir dünyası ya da vizyonu olan yönetmenler yarışır Cannes’da. Terrence Malick, Apichatpong Weerasethakul, Michael Haneke, Yılmaz Güney ve Michelangelo Antonioni gibi auteurler hep bu ilkeye uyar.