Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Kurgusal dünyanın gariplikleri, delilikleri, dehası, dünyası, yaratıkları, mitleri... Sıralamanın sonunda gelecek isim Howard Phillips Lovecraft. Onun canavarları betimlemelerden fazlasıdır. Bu fazlalık sizin ona nasıl şekil verdiğinizle ilişkilenir. Ya kendindekinin hepsini bize vermez ya da cömert bir şekilde hayal gücünü paylaşmayı teklif eder.
//php print_r ($fields); ?>
Paolo Giordano, yeni romanı Aileden Biri'ni bir kayıp, bir yitişle açıyor. Sonda söyleyeceğini başta söylüyor bir anlamda; denklemi tersine çeviriyor. Nora ile kocası, ev işlerinde yardım etmesi ve küçük oğulları Emanuele ile ilgilenmesi için evlerini A. Hanım'a açıyorlar. Cimri, inatçı, hiçbir şeyi değiştirmeyen, değişimden hoşlanmayan ve gözleri her şeyi gören bir kadın A. Hanım.
//php print_r ($fields); ?>
Shirley Jakcson, gotik edebiyatın en önemli kalemleri arasında. Günümüzde hâlâ en çok okunan yazarlardan olan Neil Gaiman, Stephen King ve Joyce Carol Oates; Shirley Jackson’a, ilham aldıkları yazarlar listesinin üst sıralarında yer veriyorlar.
//php print_r ($fields); ?>
Friedrich Dürrenmatt’ın Dedalus Yayınları tarafından yayımlanan romanı Gözlemcileri Gözlemleyenin Gözlemi, okuyucuyu kurduğu atmosfer ve giderek uzayan yapısıyla altüst eden bir kitap.
//php print_r ($fields); ?>
“Roman ve şehir birbirine benzer. Bir sonraki sayfada ya da bir sonraki sokakta neyle karşılaşacağımızı bilemeyiz,” diyor Michal Ajvaz bir söyleşisinde. Öteki Şehir adlı romanında da, hem bir kitabın sayfalarında hem de bir şehrin sokaklarında başka dünyalara doğru çıkılan tuhaf bir yolculuğun öyküsünü anlatıyor.
//php print_r ($fields); ?>
1987 yılında Phosphore dergisine verdiği bir röportajda, “Bir yazar olarak işim, felsefenin temel meselelerini herkesin kolaylıkla anlayabileceği simgesel bir anlatımla erişilir kılmaktan ibarettir,” diyen Fransız yazar Michel Tournier’nin felsefi denemelerini içeren Düşüncelerin Aynası, yakın bir zaman önce Türkçede de yayımlandı.
//php print_r ($fields); ?>
Yazan kişinin yazdığı her metnin –bunu belirtse de, belirtmese de– öyle ya da böyle otobiyografik olduğu, onun yaşamından kesitler veyahut izler taşıdığı gerçeği bir tarafa, bir yazarın bile isteye otobiyografik –üstelik kurmaca– bir metnin başına oturması ve oradan kendini imha etmeden kalkması zor bir yolculuk. İnsanın kendi kendisinni ameliyat etmesi gibi bir şey bu.
//php print_r ($fields); ?>
Dönem filmleri ve dizileri gibi dönem romanları da bugünlerde revaçta. Bunun nedeni eskiye özlem mi, yoksa zamanı durduran bir şey mi, orası biraz muamma. Fakat fazla tartışma götürmeyen şey, geçmişin şimdilerde çoğumuzun üstüne geldiği. Vakti zamanında Fred Uhlman’ın da yüzleştiği durum buydu.
//php print_r ($fields); ?>
Sadece bizde değil, çizgi romanın endüstri olduğu ülkelerde bile olabiliyor, grafik romanla ilgili yanlış bir algı var. Sanılıyor ki, başlayıp biten bir serüveni anlatan her tek çizgi roman eseri grafik romandır. İlgisi yok; baskı niteliği, sunum, hacim veya başlayıp bitmesiyle açıklanamaz grafik roman.
//php print_r ($fields); ?>
Hiç kuşkusuz, Rus edebiyatının dünyaya armağan ettiği en büyük isimlerden biri Puşkin; Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Gogol’ü etkilemiş öncü bir yazar. Şiire, yazıya ve konuşmaya daha çocukluktan olağanüstü yeteneği olan Puşkin, tarihe de meraklıydı. Örneğin İlber Ortaylı, Puşkin’in tarihe olan ilgisini şöyle anlatır: “Hicvi kuvvetliydi. Tabiatı tasviri kuvvetliydi.