Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Şimdiki zamanın izinde

Usta öykücü deyip geçmek işin kolayı. Bu yazının konusu olacak Mürekkep’i de dahil edersek tam sekiz öykü kitabından bahsediyoruz. Yazarın denemelerinden oluşan kitabını, edebiyat teorisi ve kavramlar üzerine yazdıklarını saymıyorum daha.



İki yazar, iki detektif

İki yazarın birlikte kaleme aldıkları roman sayısı azdır. Daha baştan deneysel bir metin üretildiğini düşünürsünüz. “Kırmızı Balık Cinayeti”ni okuduğunuzda, düşüncenizde haklı olduğunuzu anlayacaksınız. Andrea Camilleri ve Carlo Lucarelli’nin 2005 yılında bir belgesel çekimi için biraraya geldiklerinde doğmuş böyle bir polisiye yazma fikri. 

 



Değişimden dönüşüme...

Değişim, içinde biraz reddedişi de barındırarak bir şeyden başka bir şeye geçmektir, dönüşüm ise kabullenişle var olanı işlemek, başka bir forma getirmek... Dönüşüm daha naif, daha derin, daha tanıdık olabilirken, değişim daha hoyrat, daha reddedici, daha yabancı olabilmektedir. O yüzden belki kelimelerle oynayıp değişim yerine dönüşüm demeliyiz artık.



Mutluluk ne yana düşer usta, özgürlük ne yana?

“Tanner Kardeşler”i okuduğumda, Robert Walser’i Kafka’dan, Musil’den sonra tanımak ne büyük bir kayıp diye düşündüm.



Bir yakarış için davet

Kendi yaşam alanlarımızın ne kadar bize has ve tam da bu nedenle ne kadar korunaklı olduğunu düşünsek de, dışımızda kalan dünyanın son sözü söylediği anlar, bir felaket de olabiliyor çoğu zaman…

 



Hem kurban hem zalim Markiz De Sade

Markiz, tarihin gölgesinde kalmış, ikincilleştirilmiş kadınların hikayelerini kurmacalaştırarak onlara söz hakkı tanıyan, bir kadın olarak yaşadıkları öznel deneyimi aktarmaları için alan açan Sibylle Knauss’un dilimize çevrilen ilk romanı.



Diğer işçileri biliyor musunuz?

“Bu garip bir metadır, çünkü nesne değildir. İşgücü yetisine, sadece üretim sürecinde hayatı tükenen insanlar sahiptir. Rahimde geçen dokuz aydan sonra beslenmeli, giydirilmeli, eğitilmeli ... cinselliği tatmin edilmeyip dindirilmeli, gece vardiyasından sabahın sekizinde de dönse yemeği hazır olmalıdır.



Yazar ve kahramanı ayakta bir roman

Zaman akıp giderken yaşananların, o anda yazılıp yayımlananların farkına varmak ya da onların anlamını kavramak pek mümkün olmayabiliyor. Biraz vakit geçince birileri, kıyıda köşede kalmışların eserlerini dirilttiğinde her şey yerine oturuyor ve belki de yapboza yeni parçalar eklenebiliyor. Var böyle vaziyetler. 

 



Kayıtsızlık çağı

Milan Kundera 1990’lardan beri ikinci vatanı kabul ettiği Fransa’da yaşıyor ve Fransızca yazıyor; ancak sanki Fransız okurdan intikam almak ister gibi, yazdıklarının bu dilde yayımlanmasına geç izin veriyor. Bilmemek romanı önce İspanya ve Türkiye’de yayımlanmış, ancak üç sene sonra Fransızca orijinali piyasaya çıkmıştı.



Gazozcu Mevlüt’ün oğlu Ercan…

Tatsız hikaye kotanı doldurduğunda bazen, öyle bir şey çıkıveriyor ki karşına, “Ya tamam, üzülme bu kadar,” diyor anneanne elleriyle sırtını pışpışlarken.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.