Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Her aşk bir keşif alanıdır. Karşınızdakini keşfederken bir yandan da kendinizi keşfedersiniz. Yeryüzü ayaklarınızın altında büyür, çiçeklenir ama hayata karşı attığınız adımlar hafifler. Başlangıçlar ise insanı nedense hep korkutur. Bizim evde Çalıkuşu sendromu diye adlandırdığımız durumdur bu; sevdiğimiz insanların başına öncelikle taş atmayı neden bilinmez huy edinmişiz.
//php print_r ($fields); ?>
Mevsim Yenice'yle, ilk kez Post Öykü'de yayımlanan "Tilkiler Aç mı Kalsın?" adlı öyküsüyle tanışmış ve çok sevmiştim. Nitekim bu öykü, nevi şahsına münhasır iki karakter kurgulamayı başarmasıyla dikkat çekiyordu. Öykü kahramanları genellikle anonim, jenerik tipler olur. Yazar belirli özellikleri kümeleyerek karakterini kurduktan sonra esas hikayeyi yürütmeye başlar.
//php print_r ($fields); ?>
Çok sayıda sinema filmine, çizgi romana uyarlanan, sayısız taklidi üretilen Görünmez Adam, H. G. Wells’in kuşkusuz en tanınmış romanlarından biri ve aynı zamanda gerçek bir edebiyat fenomeni. Bilimkurgu edebiyatının kurucu ustalarından Wells’in 1897 yılında yazdığı Görünmez Adam romanı, bugün 120 yaşında.
//php print_r ($fields); ?>
Oğuzhan Yeşiltuna, biçimsel denemeleri ile edebi mekanın (kağıdın) sosyo-psikolojisi için yeni anlamlar arıyor. Sıradan bir noktalama ve biçemle, yeni bir söz söylemek elbette mümkün değil. Oğuzhan Yeşiltuna bunu çoktan biliyor belli ki. Kendi kurallarıyla, sınırlarıyla, sınır dışılıkları ve oyunlarıyla yazıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Türkiye’de pek bilinen, tanınan bir edebiyat değil Fin edebiyatı; ve görünüşe bakılırsa, çok da rağbet görmüyor. İskandinav edebiyatı, Türkiye’deki etkisini gerek polisiyeyle gerek dram türünde romanlarla genel olarak gösteriyor aslında ama özellikle İsveç ve Norveç edebiyatının bilinirliği ve okunurluğunun yanında Fin edebiyatının birkaç adım geride kaldığı apaçık görülüyor.
//php print_r ($fields); ?>
Tanrıların günün sonunda yeniden aşağıya yuvarlanacak bir kayayı sonsuz kez zirveye taşımakla cezalandırdığı Sisifos’u bilirsiniz. Onu farkındalığı yüksek bir insan olarak hayal eden Albert Camus, dünya denen kaos yumağının bir amacı bulunmadığını kabullenen bilinciyle, kaya yuvarlamanın diğer hiçbir eylemden farkı olmadığını idrak eden Sisifos’u mutlu biri olarak tasarlıyordu.
//php print_r ($fields); ?>
Trendeki Kız’ın başarısı, Paula Hawkins’in kapalı kapılar ardında domestik şiddeti yaşayan orta sınıf kadın okurla kurduğu kızkardeşlik duygusuna dayanıyordu.
//php print_r ($fields); ?>
Sherlock Holmes ve çırağı Mary Russell’ın Arıcının Çırağı’nda başlayan serüvenleri Kadınlar Alayı’nda devam ediyor.
//php print_r ($fields); ?>
Tüm modernizm ve modern hayat "tahmin edilebilirlik, tanımlanabilirlik, sayılabilirlik, nitelenebilirlik, belirlenebilirlik" üzerine kurulmuşken, modernizmin ve aydınlanmanın getirdiği kültürel değişimin hızı, bir tür travma yarattı. Rasyonel birikim, kendi karşı-bakışını üretti: Canavarlar, sisli ormanlar, hayaletler, vampirler, kurt adamlar, tüneller, şatolar, kaleler, dolunaylar...
//php print_r ($fields); ?>
Türkçeye ilk kez çevrilen 1945 Fransa (Lyon) doğumlu René Belletto, ülkesinde şair, yazar, senarist, film eleştirmeni, gitar hocası kimlikleriyle tanınıyor. Takma isimle yazdığı ilk romanı Le Temps Mort ile 1974 Jean Ray fantastik edebiyat ödülünü alan Belletto’nun, 2014 yılına kadar yirmi romanı yayımlandı.