Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Filler neyi unutmaz bilir misiniz? En çok neyin acısını yaşar? Nasıl bir anne, nasıl bir aile bireyidir? Acı çeker mi? Ölümü anlar, yas tutarlar mı? Soruların hepsini, öznenin yerine “insan”ı koyarak sorabilmek mümkün ve aslında fillerden anlıyorsanız, şaşırtıcı da değil.
//php print_r ($fields); ?>
Gördüğüm şeylerin beni hipnoz etmesinden korkmuyorum; gördüğüm her ne ise karşımda, ötemde, yakınımda veya uzağımda “başka bir var olma” şeklini koruması, devinerek dönüşmesi, dönüşümünü benimle tamamlaması böyle bir etkileşime daima açık zaten.
//php print_r ($fields); ?>
Turgut Uyar’ın Veys adlı oyunu yayımlandı. Türkçenin en büyük şairlerinden birinin çekmecesinden çıkan bu eser, her açıdan ilgi çekici. Öncelikle onu yazan Turgut Uyar; diğer taraftan Veys, geçmişten günümüze gerek dili gerekse anlattıklarıyla hiç eskimeyecek bir eser gibi duruyor.
//php print_r ($fields); ?>
Narsisizm kavramının, özellikle psikanaliz kuramında oldukça işlevsel ama aynı zamanda tartışmalı bir yanı var. Tartışmalı kısmı narsisistik olanın, narsisistik olmayandan ayrılmasındaki güçlük; başka bir deyişle belirsizlik.
//php print_r ($fields); ?>
Anlatıcının da romanın karakterlerinden biri olduğu metinlerde, bu karakterin psikolojik bir üstünlüğü olur. Okur farkında olmadan olaylara onun gözünden ve bir parça da tarafından (taraf olmak manasında) bakar. Peki romanın hem anlatıcısı hem de anti-kahramanı karakterler yok mudur?
//php print_r ($fields); ?>
Alejo Carpentier, başka pek çok Latin Amerikalı yazardan daha az bilinen bir isim. Kaleme aldığı ve dünya çapında adından söz ettiren Bu Dünyanın Krallığı romanıyla aslında “büyülü gerçekçiliğe” dair tartışmanın fitilini ateşleyen edebiyatçı.
//php print_r ($fields); ?>
Josh Malerman Kafes adlı ilk romanıyla korku edebiyatına yeni bir soluk getirdiğinde, ilk merak edilen, bir devam romanının gelip gelmeyeceği ve sıradaki eserin de Kafes kadar güçlü bir kurguya sahip olup olmayacağıydı.
//php print_r ($fields); ?>
Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un Hüznün Fiziği romanı açılırken Pessoa’ya, Gaustin’e, Borges’e, Augustinus’a, Flaubert’e, Eliot’a ve Hemingway’e selam veriliyor. İlk işaretleri almış oluyoruz böylece. Roman ilerledikçe anlıyoruz ki selam verilen her yazarın üslubundan, tarzından biraz biraz var aslında bu romanın çatısında.
//php print_r ($fields); ?>
Bertrand Russell’ın, eşzamanlı olarak okunabilecek Şeytan Banliyöde ve Mümtaz Şahsiyetlerin Kâbuslar
//php print_r ($fields); ?>
Son yıllarda Yapı Kredi Yayınları’nın çoksatanlarının yıldızı, edebiyat derslerinin baş tacı, televizyondaki bir magazin programında talihsiz bir gafın müsebbini, linç etme motivasyonu uyandıracak kadar ulusça sahiplenilen – belirtmek gerekir ki hunharca linç edenlerin ne kadarının romanı okuduğu, okuduysa da nasıl okuduğu başlı başına bir meseledir – Sabahattin Ali eseri devamı