Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
"Kadınlar gerçekten muhteşem şeyler midir? Kadınlar belki de muhteşem şeylerdir, evet, kadınlar kesinlikle muhteşem şeylerdir ama son tahlilde kadınlar aslında 'şey' değildir…" (Sima Ku)
//php print_r ($fields); ?>
“Eğer ben ölürsem ne diyecekler ardımdan/ Birisi ölmüş, herifin biri/ hayatı seven ve iyi eğlenen/ Aman aman/ Eğer ben ölürsem tekne üstünde, atın beni denize/ kara balıklar ve tuzlu su beni tüketsin diye aman.”
Bu bir Rebet şarkısının sözleri. Diktatörlük karşısında müzikte temsil bulan bir direnişin, özgürlüğün şarkılarından birinin...
//php print_r ($fields); ?>
"Ah sanatçı olmak vardı aslında
Dünyayı baştan yaratmak için
Anarşist olup bir yandan da
Milyonerler gibi yaşamak için!"
//php print_r ($fields); ?>
Thomas Mann'ın son büyük eseri Doktor Faustus'u İngilizceye çeviren Lowe-Porter, bu romanı, “Katedral gibi bir kitap,” olarak tanımlamış. Gerçekten de 20. yüzyıl edebiyatının en yoğun metinlerinden biri. Tarih, felsefe, teoloji, sembolizm ve müziğin iç içe bir nakış gibi işlendiği; kinayeler, alegoriler, metaforlar içeren bir roman.
//php print_r ($fields); ?>
Adam karısının şaşkın bakışları altında evin sandık odası ile küçük tuvaletinin arasındaki duvarı yıkarak bir hücre oluşturur. Yatağıyla, lavabosuz musluğu ile, valizindeki bir kaç parça eşyasıyla, kazıdığı kafasıyla o artık hücredeki mahkumdur.
//php print_r ($fields); ?>
Yeni yüzyılda kamuoyunu en çok meşgul eden konulardan birisi tarihimizdeki Ermeni yarası. Son tahlilde sanırım kimsenin bir "yara" olduğunu inkar edecek hali yoktur. Tartışma bu yaranın neden, niçin, nasıl açıldığı çerçevesinde sürüyor.
//php print_r ($fields); ?>
Holden'ı özlemişim. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli. En son "Gönülçelen'i bir de İngilizcesinden okuyayım" dediğimde hasret gidermiştik. Shane Salerno'nun Salinger belgeseli (ve kitabı) gündeme geldiğinde Gönülçelen'in çevirilerine dair güzel bir makale çıkmıştı New Yorker'da. Holden'ın sesi başka bir dile, Rusça'ya nasıl çevrilir, yazının mevzusu buydu.
//php print_r ($fields); ?>
Yol kitaplarının benim için yeri ayrıdır. Yollarda okuduğum kitapların arkadaşlığı diğer zamanlarda okuduklarıma göre başka oluyor sanki. Yoldan çok önce planlamaya başlıyorum ne okuyacağımı ve her zaman planladığımdan bambaşka bir kitap okuyorum. Alıştım artık buna.
//php print_r ($fields); ?>
Karmaşaya gerek yok, sadece okumak için; hatta düşünmeye gerek yok, biraz yaşamak için. Yazar James Sallis’in 2005 yılında yazdığı Sürücü (Drive), şimdi bizimle. Öyle çok fazla marifetli kitaplar yok, hakkında sayfalarca konuşmak yerine sadece okumanız gerektiğini söyleyebilecek. Bu bir marifet değil, bu bir seçim.
//php print_r ($fields); ?>
Marcel Proust, Okuma Üzerine adlı eserinde "Bize yaşanmamış gibi gelen çocukluk yıllarımızda, çok sevdiğimiz bir kitapla geçirdiğimiz günler kadar dolu dolu yaşanmış başka bir zaman belki yoktur," der. Peki ya çocukken çok sevdiği bir kitabı olmamışsa insanın, kitaplarla bir dostluk kuramamışsa?