Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

10 alıntıyla Umberto Eco




Toplam oy: 930

Dünyanın her yerinde merakla beklenen ve ilgiyle okunan romanların yazarı, göstergebilimci, filozof, denemeci, edebiyat eleştirmeni… Umberto Eco, insan davranışlarının karmaşıklığını, aşkı ve edebiyatı incelikli bir zarafetle keşfetmiştir. Biz de yakın zamanda kaybettiğimiz bu kıymetli yazarı kendi cümleleriyle anmak istedik ve Umberto Eco’dan 10 alıntıyı sizin için derledik:

 

 

 


 

 

“Nedir aşk? Sanmam ki şu dünyada bir şey olsun da aşk kadar nüfuz etsin insan ruhuna; ne insan, ne şeytan ne de başka bir şey. Kalbi aşk kadar saran ve dolduran başka hiçbir şey yoktur. O yüzden, eğer ona boyun eğdirecek silahlardan yoksunsanız, ruh aşk ile derin bir uçuruma dalar.”

 

Gülün Adı

 

 

 


 

 

“Bana kalırsa bir kitap on yıl sonra, okunduktan ve tekrar okunduktan sonra değerlendirilmeli. Ben her zaman fazla bilgiç, fazla filozofik ve fazla zor biri olarak tanımlanmışımdır. Daha sonra Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi adında, hiç bilgiç olmayan ve sade bir dille yazılmış bir roman yazdım ve bu roman romanlarım arasında en az satılanı oldu. Yani muhtemelen mazoşistler için yazıyorum. Sadece yayıncılar ve bir kısım eleştirmenler inanıyor insanların basit şeyler istediklerine. İnsanlar basit şeylerden bıkmışlar. Onlar meydan okuyan şeyler istiyorlar.”

 

The Guardian röportajı / 2011

 

 

 


 

 

“Odamdayken bana rahat vermeyen hikayeler yazmak isterim. Sanki etrafımı sarmış gibi görünürler, küçük şeytanlar. Ve biri kulağımı çekerken diğeri burnumdan makas alır ve her biri bana şöyle der: ‘Bayım, yazın beni. Güzelim ben.’”

 

 

 


 

 

“27 Temmuz 1943 sabahı radyo haberlerinde faşizmin çöktüğü ve Mussolini’nin tutuklandığı söylendi. Annem beni gazete almaya gönderdiğinde en yakın gazete bayiindeki gazetelerin farklı başlıkları olduğunu gördüm. Dahası başlıkları gördükten sonra bütün gazetelerin farklı bir şey söylediğini fark ettim. Rastgele bir tanesini aldım ve ilk sayfada aralarında Democrazia Cristiana, Komünist Parti, Sosyalist Parti, Partito d’Azione ve Liberal Parti’nin de olduğu beş-altı partinin imzaladığı mesajı okudum. O zamana kadar her ülkede tek bir partinin olduğunu ve İtalya’dakinin de Nasyonal Faşist Parti olduğunu sanıyordum. Şimdi ise ülkemde birçok tarafın aynı anda var olabileceğini keşfediyordum.”

 

1995 tarihli "UR-Facism" adlı makaleden

 

 

 


 

 

"Kitaplar inanılmak için değil, sorgulamalara konu olmak içindir. Bir kitabı değerlendirirken onun bize ne söylediğini değil ne manaya geldiğini sormalıyız.”

Gülün Adı

 

 

 


 

 

 

 


 

 

“Barış içinde olmalıyım. Bunu anladım. Kimileri barışın anlayıştan geldiğini söylemez mi? Ben de anladım. Şimdi barış içinde olmalıyım. Kim demiş barışın düzenin sağlanmasından geldiğini... Düzen anlaşıldı, ondan hoşlanıldı, onun farkına neşe ve zaferle varıldı, çöküntüyle değil; daha fazla çabalamaya gerek yok mu artık?Her şey açık ve duru: Göz kendisini bütünün ve parçaların üzerinde gezdirerek dinlendirir ve parçaların bir bütün nasıl oluşturduğunu görür; kanın aktığı merkezi algılar, nefesin, tüm nedenlerin köklerinin...” 

 

Foucault Sarkacı


 


 

 

“Gerçek kahraman hep kazara kahramana dönüşmüştür. O da herkes gibi dürüst bir korkak olmayı düşler.”

 

 

 


 

 

Da Vinci Şifresi’nin yazarı Dan Brown Foucault Sarkacı’ndan bir kahraman. Onu ben uydurdum! Karakterlerimin cazibesini paylaşıyor; haçlıların, masonların ve cizvitlerin dünya komplosu. Tapınak Şövalyeleri’nin rolü. Anlaşılması zor sır. Prensip gereği her şey birbiriyle bağlantılıdır. Dan Brown’un gerçekte var olmayabileceğinden şüpheleniyorum."

 

The Paris Review röportajı / 2008

 

 

 


 

 

“Charlie Brown şimdiye dek bir çizgi romanda görülmüş en hassas çocuk. Ruhsal çalkantıları Shakespeare düzeyinde, Schulz’un kalemini ekonomik biçimde kullanarak bu varyasyonları oluşturması mucizevi bir şey. Metnin nazik dili (Bu çocuklar neredeyse hiç argo kelime kullanmıyor) her bir karakterin gizli psikolojik nüanslarının tasviri bu çizimlerle geliştiriliyor. Böylelikle Charlie Brown’un gündelik trajedisi örnek bir açıksözlülükle gözler önüne serilir."

 

The New York Review of Books /1985

 

 

 


 

 

“Bir insan gökyüzüne bakarken ne hisseder? Gördüğü şeyi betimleyecek lisan-ı münasibe sahip olmadığını düşünür. Yine de insanlar gökyüzünü betimlemekten geri durmazlar, sadece basitçe gördükleri şeyleri sayarak listelerler… Bizim bir sınırımız var. Cesaret kırıcı ve aşağılayıcı bir limit bu: Ölüm. Bu yüzden de sınırı olmadığını düşündüğümüz her şeyi severiz. Bu ölümden kaçmak için bir yoldur. Listeleri severiz, çünkü ölmek istemeyiz."

 

Der Spiegel röportajı / 2009

 

 

 

 


 

 

* Kaynak: The Guardian

 

* Görsel: Burak Dak

 

EK


Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.