Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Carlos Fuentes'in Körlerin Şarkısı




Toplam oy: 170
Carlos Fuentes Körlerin Şarkısı’ndaki öykülerinde, şiirsel, lirik bir dil kullanırken, imgenin, fotoğrafın gücünden alabildiğine yararlanır. Düş ve gerçek, geçmiş ve şimdi geçişleri en sevdiği anlatım tarzlarındandır.

Meksika edebiyatının en önemli yazarlarından olan Carlos Fuentes (1928-2012) Körlerin Şarkısı’nda, büyülü gerçekçiliğin parlak örneklerini verir. Kitapta; Aura, İki Elena, Kraliçe Bebek, Ne Olursa Olsun, Eski Haklar, Saf Bir Ruh öyküleri yer alır. Öykülerde özellikle anıların peşine düşerek geçmis ve şimdi karşılaştırması yapar. Yaşanmışlıklar her şeyden değerlidir. Ama insan bir şekilde bu değerli anlardan kopar. Bu anlamda öyküler içinde nostaljik öğeler taşırken yaşama/kaybedilene yönelik bir ağıda dönüşür.

 

Fuentes’in Aura öyküsü, gerçek ile düşün iç içe anlatıldığı öykü sanatının başyapıtlarından biridir. Öyküde, büyülü, düşsel bir anlatımla fanilik, gençlik-yaşlılık konuları, insanın ölümsüzlük, kalıcı güzellik arayışındaki beyhudeliği gündeme getirilir. İhtiyar kadının ölmüş kocasının anılarını Fransızcaya çevirmek için ise baslayan Felibe Montero, evde büyülü, değişik insanlar ve durumlarla karşılaşır: Evin sahibesi Senora Consuelo, onun ölmüş eşi General Llorente’nin anıları, yaşlı kadının yeğeni Aura ve gizemlerle dolu ev… Kediler, tavşanlar ve gizemli insanlar… Çevirmen Felibe Montero yaşlı kadının yeğeni Aura’ya âşık olur. Bu arada generalin anılarını okudukça ihtiyar kadının da gizemli biri olduğunu ögrenir. Giderek genç Aura ve yaşlı kadın Senora Consuelo, General Llorente ile Felibe Montero iç içe geçer.

 

Eşinin notlarından Senora Consuelo’un çocuk istediği ama çocuklarının olmadığı, bahçede bitki yetiştirerek ruhunu dölleyeceğini düşünür, daha sonra gençligine doğru gittiğine, gençliğinin de kendine doğru geldiğine inanır. Öyküde belli belirsiz, genç Aura’nın ve yaşlı kadın Senora Consuelo, General Llorente’un ise Felibe Montero olduğu ima edilir. Consuelo, Felibe’ye gençliğini geri getireceğine söz verir.

 

HER ŞEY IŞIK VE KARANLIK ETRAFINDA ŞEKİLLENİR 

 

Öykünün merkezinde gençlik-yaşlılık sorunu yanında zaman konusu vardır: “Artık saatine de bakmıyorsun, geçici insan ömrüne bağışlanmış olan zamanı yanlış olarak ölçen bu yararsız şeye, gerçek zamanı, hiçbir saatin ölçemeyeceği atak, ölümcül bir hızla koşan zamanı kandırmak için icat edilmiş, uzun saatleri esneyerek gösteren bu akreple yelkovana. Bir ömür, bir yüz yıl, elli yıl: bu aldatıcı ölçüleri anlayamazsın artık, bu cisimsiz tozu ellerine almak olanağı yok artık.”

Aura öyküsünün en büyük başarılarından biri bakış açısı tercihi olarak ikinci sahış anlatımın seçilmesidir. Burada anlatıcı, karşısındakinin bütün zihinsel durumlarını, hayatını, hayata bakışını bilmekte ve kahramanın öyküsünü ona ve okura anlatmaktadır. Bu onun konuşmak isteyip de konuşamadığı iç sesi, yüzleşmenin sesi gibidir. İfade ettiği, etmediği duyguları, izlenimleri onun yüzüne açık etmektedir. Ikinci sahış anlatımda geçmiş, gelecek, içinde bulunulan an iç içedir. Bu anlatımda hem birinci tekil şahısın hem de tanrısal anlatımın imkânları kullanılabilmektedir. Okur böylece kahramanın hayatına, bilincine tanıklık etmektedir. Bir başka deyişle anlatıcı sesi hem okur hem de kahraman dinlemektedir.

 

Öyküde ışık ve karanlık adeta bir leitmotif işlevi görür. Her şey karanlık ve ışık etrafında şekillenir. Karanlık kabalığı, çıplak gerçekliği örter ve düşü, çagrışımları imler. Işık ise aydınlığı, kaba gerçekliği. Aslında karanlık ve ışık düşsel anlatımın en büyük enstrümanıdır. Bu ev hep karanlıktır, ev içinde şamdanla yürünür ve ancak her şey dokunarak tanınabilmektedir. Öykü tüm buralarda görsel bir şölene dönüşür ve tablomsu görüntülerle düş ve gerçek resimleri çizilir.

 

ŞİİRSEL, LİRİK BİR DİLİ VAR

 

Fuentes İki Elena’da, cinsellik, hayat ve modern algılara karşı tartışmaları metne yansıtır. Diyaloglara yaşlı öyküde, hayata bakış arayışlarını tartışır. Kraliçe Bebek’te, geçmiş notları karıştırırken çocukluk sevgilisinin anılarına ulaşan anlatıcı onun peşine düşer. Araştırmalarını ısrarla sürdürürken dramatik bir tabloyla karşılaşır. Çocukluk arkadaşı tekerlekli sandalyeye mahkûmdur. Ne Olursa Olsun’da öyküsü, parlak, gelecek vadeden bir ressamın hayatı anlatılırken, eleştiri ortamı ve sanatta “şöhret” konusu öne çıkarılır. Saf Bir Ruh, kitabın en başarılı öykülerinden biri. Bir hesaplaşma, yüzleşme öyküsü giderek bir dil şölenine dönüşür: “Bilir misin, Jan Luis, pek az insan vardır on dört yaşın ötesine geçebilen -o bizim olmayan on dört yaşınaptal erkeklik bütün ömrünce ön dört yaşında olmaktır.”

 

Carlos Fuentes Körlerin Şarkısı’ndaki öykülerinde, şiirsel, lirik bir dil kullanırken, imgenin, fotoğrafın gücünden alabildiğine yararlanır. Düş ve gerçek, geçmiş ve şimdi geçişleri en sevdiği anlatım tarzlarındandır. Cinselligi zaman zaman merkeze koysa da, o da fanilik gerçegi karsışında paramparça olur.

 

 

KÖRLERİN ŞARKISI
CARLOS FUENTES

ÇEV: Müntekim Ökmen
CAN YAYINLARI

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.