J. K. Rowling, Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı 1997 yılında yayımlama şansı bulduysa, bunu bir ölçüde Bloomsbury’deki yayıncısının kızına, roman taslağının ilk bölümünü okuduğu sırada 8 yaşında olan Alice Newton’a borçlu. Taslağı okuyan ilk 12 yayıncının yayımlanmaya değer bulmadığı ama işte Alice’in okur okumaz devamını istediği o öykü, sonraki 10 yıla damgasını vuracak ve dünyanın en çok satan kitap serisi haline gelecekti (J. K. Rowling de 2017 yılında, Forbes’a göre, yıllık 92 milyon dolarlık geliri ile dünyanın en çok kazanan yazarı oluyordu). Serinin son kitabı olan Ölüm Yadigârları’nın ilk 24 saat içinde 15 milyonluk bir satış rakamına ulaşmasına bakılırsa, 1997 ile 2007 arasında yayımlanan yedi kitaplık serinin, milenyum kuşağı için zamanın ruhuna dahil olduğu şüphe götürmez. İlk kitapla birlikte doğanlar, bugün 21. yaşlarını geride bıraktılar bile...
Dünyada ters giden ne varsa Harry Potter evreninde de yansımalarına rastlanıyor; bu evrende de kötüler, kibirli ve korkaklar, sınıfsal, kültürel, türcü ayrımcılık yapıyorlar ve arkadaşlıktan, işbirliğinden pek anlamıyorlar. Statükoyu değiştirmek isteyenler ile korumak isteyenlerin –teoride olmasa da pratikte– işbirliği yaptığı bir dünya onlarınki. Rowling, erdem ve “güzel ahlak” olarak anladığı doğruluk, dürüstlük, sebat, dostluk ve işbirliği gibi değerlerin (biraz da şansın yardımıyla) bir savaşı kazanmaya yetebildiği bir dünya kuruyor. Harry Potter külliyatı kalabalık, adanmış ve küresel takipçi kitlesiyle, “21. yüzyılın seküler dünyasında yeni bir din” gibi, çünkü azımsanmayacak kitleler için hem ideolojik hem de ahlaki bir pusula vazifesi görebiliyor. Bunu yaparken de, ödenmesi muhtemel bedellerle ilgili her yaştan okura dürüst davranıyor üstelik. Gazetelerin okur sayılarındaki düşüş, bir dijital devrimden mi kaynaklanıyor sahiden yoksa yeni kuşağın, milenyum çocuklarının nedense hep küçümsenen dimağında çok çeşitli etkiler altında şekillenmekte olan yeni bir bilinç mi doğuyor?
Acı dersler
Harry’nin hayatında, 11 yaşına girerken ortaya çıkan hakikatler, aynı zamanda duygularındaki, düşüncelerindeki, bedeniyle ilişkisindeki değişiklikler tıpkı Hogwarts’tan aldığı daveti taşıyan baykuşlar gibi kapıdan kovulsalar bacadan giriyorlar. Hayatta kalmak için illa ki bir şeyler öğrenmenin gerektiği Hogwarts’ta Harry, öncelikle Hermione, Ron ve Drako arasındaki sınıfsal ayrımları fark ediyor. Sihir dünyasında tüm büyücülerin “iyi” olmadığını, bir karanlık tarafın olduğunu öğreniyor, sonra ölümü alt etmek isteyen Voldemort’la tanışıyor; bir kehanet yüzünden kendisini henüz bebekken öldürmeye çalışmış olan, Karanlık Lord’la. Voldemort’un başarısızlıkla sonuçlanan bu girişimiyle, kendi kaderi ile Harry’nin kaderini birbirine bağladığı, öykünün ilerleyen aşamalarında zihinleri arasında da tehlikeli bir bağ kurulmuş olduğu anlaşılıyor. Harry, küçük yaşta içine çekildiği bu öyküde kendi üzerine düşeni yapıyor yapmasına ama bu makus talihi tek başına sırtlandığını söyleyemeyiz.
Ölüm konusu, Harry’nin hayatının odak noktasından hiç ayrılmıyor. Anne babasının ölümleri, kendi gerçekleşmeyen ölümü, Voldemort’un bertaraf etmek üzere birlikte mücadele verdiği arkadaşlarının ölümleri veya ölme ihtimalleri, Harry’nin kişiliğinin şekillenmesinde ve verdiği kararlarda belirleyici. Örneğin Harry’nin saldırı altındayken kullandığı, imzası haline gelen büyü, silahsızlandırma amaçlı Expelliarmus büyüsü; Ölüm Yiyenlerin Harry’yi anında fark etmelerine yol açar, Remus Lupin’in Harry’yi uyardığı gibi. Nitekim, Mad Eye Moody’nin ölümüyle başka arkadaşlarının yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıdan kıl payı kurtulmasından sonra bile Harry, Expelliarmus’u, öldürmek üzere yapılan Avada Kedavra’ya tercih eder. Ölüm Yadigârları’nda, Karanlık Lord’un Cruciatus büyüsü etkisi altında hareket eden Stan Shunpike’ı silahsızlandırınca, Dursley’lerin evinden çıkan 7 adet Harry’nin içinde gerçek Harry’nin hangisi olduğunu anlaşılacaktır. Gerçi Harry, sonunda Karanlık Lord’un Avada Kedavra’sını mütevazı bir Expelliarmus ile alt edecek, Voldemort’u geri tepen ölüm büyüsüyle geldiği yere gönderecektir. Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın sonunda Sirius Black’i kaybetmenin sorumluluğunu da kendi tercihlerinin acı bir sonucu olarak yaşar Harry.
Aile bağları
Harry, gerek yanlarında büyüdüğü Petunia teyzesi ve Vernon amcasının evinde gerekse de Hogwarts’ta aldığı acı derslerle ve çile çekerek olgunlaşıyor. Kendini ve dünyayı tanırken hem içeriden hem de dışarıdan gelen baskılarla, hem hayal kırıklığı, yalnızlık, öfke ile ve hem de dünyanın kendisine verdiği hikayeyle, hayatta kalmış olan çocuk efsanesiyle baş etmek zorunda. İlginçtir, Voldemort’u karanlık tarafa götüren hayal kırıklığı, yalnızlık ve öfke, Harry Potter’ın iç dünyasında daha az etkili olmamakla birlikte, genç büyücüyü dayanışmaya, yapıcı bir yaratıcılığa ve olgunlaşmaya götürüyor. Harry’nin aldığı tüm acı derslere rağmen, Voldermort’un ders almayı bilmemesi, davranışlarının sonuçlarına yönelik bir pişmanlık duymaması dikkat çekici; Voldemort yaşamaya devam etmek istiyor ama değişmeden. Benliğini parçalara ayırıp parçaları saklayarak hayatta kalmayı deniyor; zamanı geldiğinde tekrar birleştirmeyi umuyor. Fakat bütün, parçaların toplamına eşit değildir; yavaş yavaş bedenine kavuşacak kadar güçlenen Voldemort’un benliğinin parçalarını, ondan uzakta olsalar da ona ait kılan bir fazlalık var; çimentosu kötülük ve bencillik olan bir inşaat faaliyeti. Kendinden uzaklaştırdığı parçaların her biri, yalnız geçirdikleri zaman içinde birer lanetli nesneye dönüşüyorlar; Hortkuluklar, sevgi gıdasından mahrum olduklarından ve yalnızlıktan mıdır bilinmez, kendileriyle temas eden her şeyi aşındırıyor, yanlarına yaklaşanı kendi umutsuzlukları ve öfkeleriyle çöküntüye uğratıyorlar.
Potter evreninde sevgi önemli bir motivasyon ve hangi tür sevginin makbul olduğunun altı çiziliyor. Bellatrix Lestrange’in Voldermort’a duyduğu fanatik, takıntılı sevgi yerine, sonunda onu öldüren Molly Weasley’nin çocuğuna duyduğu fedakar sevgi. Ya da Harry’nin arkadaşlarıyla, ama en çok da Hermione ve Ron’la olan, zorlukların üstesinden birlikte gelmeyi önemseyen birlikteliği, Snape’in Lilly’ye duyduğu, zamanın ve yaşamın ötesine geçen saf ve sadık sevgi ya da Lilly Potter’ın Harry’yi korumak için kendini feda edişini açıklayan sevgi. Sevgisiz büyümüş bir çocuğa, Tom Riddle’a karşı, mutlak bir ölümden annesinin kendi hayatını feda etmesiyle kurtulmuş olan, sevilen bir çocuk; Harry Potter. Aile bağlarının toplum inşasında oynadığı rol, Potter evreninde merkezi önemde. Harry Potter ve arkadaşlarının jenerasyonu, önceki jenerasyonun dehşetlerini, marazlarını, travmalarını sırtlandığı gibi, ideallerini de miras alıyor. Her çocuk ebeveyninden bir parça taşımaz mı? Severus Snape, Harry’ye nasıl babası James’e olan düşmanlığını yüklemeden edemiyorsa, Sirius Black de James’le olan dostluğunu ve yakınlığını Harry’nin omuzlarına yüklüyordu. Bu evrende, armut sıklıkla dibine düşüyor; Luna Lovegood’un, Dudley Dursley’nin, Draco Malfoy’un, Ron’un ve tabii Harry’nin de doğrularını ve hassasiyetlerini ailelerinin doğruları ve hassasiyetleri belirlememiş midir?
Erginleşmelerini yakından izlediğimiz bu çocukların, Hogwarts Savaşı’ndan sonra kurdukları dünya, statükonun yeniden tesis edildiği, işlerin eskisi gibi olduğu bir dünya. İlginçtir, 2016’da prömiyerini yapan (ve sonradan serinin 8. Kitabı olarak yayımlanan) tiyatro oyunu, Harry Potter ve Lanetli Çocuk, savaşın bitişinden 19 yıl sonra, Harry’nin küçük oğlu Albus Potter’ın eline bir zaman döndürücü geçirmesiyle, bir alternatif tarih çalışması yapıyor. Ron ile Hermione’nin evlenmesinin önüne geçilen veya Harry’nin öldüğü ya da Cedric Diggory’nin hayatta kaldığı versiyonların hiçbirinde barış ve huzur bulunamıyor. Yine de, öykünün sonu ile ilgili tüm olasılıkları, fantazileri sahneye taşıyarak okuru-izleyeni rahatlatan Lanetli Çocuk, Harry Potter evrenine bir katman daha ekliyor, Harry Potter’ın yaşanmamış tarihi bile yazılıyor. Geçmişe müdahaleye izin verecek bir anlatı aracı olarak zaman dönüştürücünün kullanımını Rowling pek çok kurala bağlıyor; Azkaban Tutsağı’nda Hermione’nin kullandığı, Hogwarts’ta bulunan tek zaman dönüştürücü. Bu nesnenin tehlikesi, tercihlerin sonuçlarını kabullenmeyi bir mecburiyet olmaktan çıkarmasında, sorumluluk bilincini ve çileyi boşa çıkarmasında yatıyor şüphesiz. Ama en önemlisi, bir önceki jenerasyonun seçimlerine müdahale etme fırsatı vereceği için, zaman dönüştürücü, istismar edildiğinde hatalardan ders çıkarma fırsatını ortadan kaldırıyor. Hogwarts’ta öğrenci oldukları dönemde, babasının Snape’e eziyet edişini gören Harry için iyiler ile kötüler arasındaki ayrım muğlaklaşıyor. Harry, Luna Lovegood’un bakış açısını kavrıyor; hem orada olup hem de orada olmayan şeyler vardır; gri alanlarda.
Sevgiyle çoğaltılan hikaye
21. yüzyılın sosyolojik ve kültürel hegemonyası olan internet kültürünün, filmlerden, romanlardan, tiyatro oyunlarından, bilgisayar oyunlarından, daha nice mecraya yayılmış çok detaylı ve katılımcı bir metin haline gelmiş olan Harry Potter ile ilişkisi kayda değer. Felsefe Taşı’nın sinemaya uyarlandığı 2001 yılında, Amerika’daki her iki evden birinde internet erişimi bulunuyordu. 2000 yılında Ateş Kadehi yayımlanmıştı, Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın yayımlanması 2003’ü bulacaktı. İşte bu aralıkta, internette zaten önceleri özellikle fan kurgusu temelli bir fan kültürünün, Joss Whedon’un Vampir Avcısı Buffy’si, ya da Gizli Dosyalar (X-Files) gibi televizyon dizilerinin etrafında oluşmaya başladığı bir dönemde, Harry Potter evreni de internette yaygın bir varlık göstermeye başlamıştı. Bahsi geçen tv dizilerinin yayıncısı Fox, telif hakları kavramının hızla flulaştığı bir ortamda ve her şeyden önce yayımlamak üzere finanse ettiği içeriğin türetilerek yaygınlaştırılmasından rahatsızdı. Joss Whedon’ın fan kurgusunu teşvik etmesi, Fox’un hayran sitelerini kapatma tehditlerine karşı koyması, Harry Potter fanlarının internet sitelerinin Warner’a karşı verdikleri Potter Savaşları’na benzer bir durum. Fanlarının internette ne kadar iyi organize olduklarını ilk etapta anlayamayan stüdyo, Polonya menşeili birkaç hayran sitesine dava açacak oluyor ve Amerika’daki hayranların ivedi tepkisiyle karşılaşıyor. İnternetle birlikte doğan kuşak için iletişim ve örgütlenme biçimlerini şekillendiren unsurların en önemlisi, Harry Potter internet fanlığı oluyor. Mümkünse stüdyoya düşman olmamasını sağlamak gerektiği hızla anlaşılmış olan kitle de internet fanları aynı zamanda.
Whedon, Twitter öncesi internet dünyasında, 2002’den bu yana hayranlarıyla, yapıtları üzerine anlamlı bir ilişki kuracağı bir online platform olan Whedonesque’in yaratıcısı ve aktif bir kullanıcısıydı. Rowling’in bir eğlence, haber ve e-ticaret sitesi olarak Pottermore’u açması 2012’yi bulmuştu fakat, 2007’de Twitter’ın popülerleşmesiyle Whedon’un gelişini sezdiği katılımcı ve etkileşimci paradigma iyiden iyiye yerleşik hale geldi. Rowling, dünyanın gidişatıyla ilgili görüşlerini, serinin fan kitlesinden başlayarak Harry Potter’ın etki alanıyla ve onun da ötesiyle Twitter üzerinden paylaşıyor. Voldermort’un bile Trump kadar kötü olmadığını söyledi örneğin. Ya da Dumbledore oyunu Brexit’ten yana kullanmazdı, dedi. Dünyanın çeşitli yerlerinde protestoların yapıldığı meydanlarda, “Hermione bunu savunmazdı,” yazılı dövizler ortaya çıkıyor.
Theresa May seçim kampanyası sırasında Harry Potter kitaplarını okuduğunu, çok sevdiğini söylemişti. İngiltere’de politikacılar arasında artık elzem ve o yüzden yaygın bir söylem. May’in kendisini hangi karaktere yakın bulduğu sorusuna cevap veremeyince, internette fanları tarafından kaçınılmaz olarak Dolores Umbridge’e benzetilmişti. Çünkü Harry’nin, Ölüm Yadigârları’nda Umbridge’e hatırlattığı gibi, “yalan söylememek gerekir.”
Harry Potter ve Ölüm Yadigârları filminden
Komplo teorilerinin ve gerçeklerin çeşitli versiyonlarının adresi “Dırdırcı” dergisini yayımlayan Xenophilius Lovegood, Diriltme Taşı’nın gerçek olup olamayacağını soran Hermione’ye Diriltme Taşı’nın gerçek olmadığını kanıtlamasını söylediğinde, aldığı yanıt, Hermione’nin örneğin düz dünya savunucularını ya da “post-truth” dönemi medyasını sağduyuya davet eder nitelikteydi. Ölüm yadigârları efsanesindeki taşın gerçek olmadığını kanıtlamak için, dünyadaki bütün taşları denemek gerekirdi. Kimsenin varolmadığını ispatlayamaması, bir şeyi gerçek yapmaz, yani her zaman yapmaz çünkü ne de olsa ölüm yadigârları gerçekti. Efsanelerdeki gerçeklik payı umulmadık yerlerde ortaya çıkar, çıkabilir ve Xenophilius Lovegood’un yayıncılık anlayışı aslında her yaştan okurlarını okudukları her şeye inanmadan önce düşünmeye ve hayal etmeye, yani zihinlerini işletmeye; “zihinlerin yeni olasılıklara açılmasına” çağırmaktadır.
Tekzip ve teyit düşmanı Tez Tekrar Tüyü ile gazeteci Rita Skeeter, sansasyonel ve gerçeklik payı şüpheli haberleri ve biyografileriyle tanınıyor. Ateş Kadehi’nde, Cedric Diggory’nin ölümüyle ilgili gerçeği haber yapmayan basının en büyük görevi dedikodular yaymak ve gerçekleri değil de, olup bitenin resmi versiyonunu yazmak. Aslında Harry Potter’ın öyküsü boyunca basının insanların düşüncelerine yön verme kuvveti ve bu kuvvetin istismar edilmesi belirleyici bir tema; 2016’da yapılan Brexit referandumunun oylarının demografik dağılımda, 18-24 yaş arası kesitin, yüzde 75 oranında Avrupa Birliği’nde kalma yönünde oy vermiş olmasına veya aynı yıl geçekleşen Amerikan başkanlık seçimlerindeki dezenformasyon kampanyasının sosyal medyayı değiştirmekte olduğuna bakarak, medyanın yöntemleri ve etiği üzerine dönüştürücü bir tartışmanın araçlarının, Harry Potter ile büyüyen kuşağın elinde bulunduğunu söyleyebiliriz.
Harry Potter ve Lanetli Çocuk'un Broadway'deki galasından
Rowling, Nisan ayında, Lanetli Çocuk’tan sonra yeni bir Harry Potter hikayesi yazmayı düşünmediğini açıkladı. Voldemort kendini nefretle 7’ye bölerken, Harry Potter’ın 6 arkadaşı çoközlü iksir marifetiyle Harry’ye dönüşerek onu bir tuzaktan kurtarmışlar; Harry’yi sevgiyle çoğaltmışlardı. Harry’nin öykülerini sevgiyle çoğaltan bir diğer kitle, Harry Potter fan kurgusu külliyatını da oluşturan çevrimiçi fanları olsa gerek ve tabii Rowling’in öyküsünü 80’den fazla dilde okuyan, çevrimiçi, çevrimdışı tüm dünya çocukları.
Görseller (sırasıyla): Gizem Satılmış, Sanem Karadayı, Kibele Yarman
Yeni yorum gönder