Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Durakta




Toplam oy: 1161

Bütün kurumlar, tanıdığımız herkes, annelerimiz, babalarımız, patronlarımız, iş arkadaşlarımız ve hatta çok samimi arkadaşlarımız da sürekli aynı komutu veriyorlar: İlerle, geç bunları, geride bırak.
Oysa, belki durmak istiyoruz, biraz dinlenmek.
Ertelemek değil durmak: Geriye değil, ileriye değil, sağa değil, sola değil, şimdiki zamana ve buraya bakmak.
Gözlerden saklamak değil işaretlemek: Evet dünya, evet zaman, evet evren ben buradayım, burada duruyorum. Şu anda. Düşüneceğim biraz, etrafı izleyeceğim, gördüklerime, yaşadıklarıma bir anlam vereceğim.
Duruyorum, bakıyorum etrafa... Neler varmış?
Dünya hareket halinde. İnsanların nereden nereye gittiklerini, düşüncelerin hangi ırmaktan hangi denize aktıklarını, hangi duvarlara tosladıklarını sonra ve elbette tasarımların nasılken neye dönüştüklerini görüyorum. Çünkü görmek istiyorum.
Görmek istiyorum.

 

 

Çünkü yoruldum görmezlikten gelmekten, gördüklerimi söylememekten, sesimi kısıp oturmaktan, boynumu büküp çekilmekten, dizginlenmekten, engellenmekten yoruldum. Durmak istiyorum biraz.
Çünkü harekete koşullanmış olmaktan sıkıldım.
Durmak istiyorum biraz, çünkü toprakla yekvücut olmak istiyorum.
Durmak istiyorum biraz, çünkü bir ağaca benzemek istiyorum.
Durmak istiyorum biraz, çünkü herkes beni iteliyor, tartaklıyor beni. Herkes bir yerlere kovalıyor sanki. Herkes kaçmamı istiyor ya da kendisine doğru koşmamı. Gidip almamı istiyor. Alıp vermemi istiyor.
Bense yalnızca durmak istiyorum.
Durmak, burada, yerimi işaretlemek için. Dünyadaki yerimi, zamandaki yerimi işaretlemek için.
Durmak ve bakmak. Benim de bir bakışım var. Bak ben görüyorum.
Durmak istiyorum biraz, ne olur!

Tarih boyunca insanlar çeşitli şekillerde durdular. Yan yana, omuz omuza, karşı karşıya, sırt sırta, arka arkaya, aynı hizada, hazırda, rahat olda, ölümde, yoklukta, neşede, mutlulukta... Onlar böyle, farkına varmaksızın dururlar

ken nedense tarihçiler zamanın hep ileri gittiğini düşündüler. Çünkü akrep ve yelkovan koşullandıkları yönde gitmiyorlarsa saat bozulmuş demekti.
Ya böyle değilse. Ya çok temel bazı varsayımlarımız yanlışsa. Ya biri bizi kandırıyorsa. Ya hakikatin görüntüsü eğilip büküldüyse ve kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değilse. Ya aldatıldıysak. Ya saklandıysa bizden bir şeyler. Ya aslında bütün manalar askıdaysa ve biz sürekli koşuşturup durmaktan onları ne denli ihmal ettiğimiz bile farkedemiyorsak. Ya hızımız, acelemiz kulaklarımızı sağır, gözlerimizi kör ediyorsa. Ya dinlememişsek bir can nabzı uzun zamandır...
İşte bütün bunları gözden geçirmek için durmak istiyorum. Durmak ve biraz düşünmek. Bir de hatırlamak.
Yürürken beynimiz çok daha hızlı çalışıyor. Ama nereye yürüdüğümüz de önemli. Aldığımız nefes, o nefesin içindeki kimyasalların oranı. Bütün bunlar çok önemli.
Ama önceki gün olanları düşünürken mesela, ya da yarın olabilecekleri hayal ederken duracak kudretimiz olduğunu düşünün bir an. Nasıl da değişir dünya, çünkü nasıl da talep ediyor değişmeyi...
Güzel bir şey yapmış olacağız belki de sadece durarak.

Harekete koşullanmış bir şehirde, durmaktır direnmek belki de, fiziğin kanunlarına, kimyanın kanunlarına, hatta anatominin kanunlarına...

Şimdi duracağım ki sonrasında yapacağım hareketin bir anlamı olsun.
Şimdi duracağım çünkü karar vermek istiyorum.
Şimdi duracağım kendi adıma yapacağım o konuşmada -ki ona bazıları hayat der- kelimeleri özenle seçmek için.
Şimdi duracağım çünkü kendi kararlarımı ben vermek istiyorum. Elimi ayağımı nereye koyacağıma, hangi kelimeyi bir diğeriyle eşleştireceğime, o kelimelere ne türden anlamlar yükleyeceğime ben karar vermek istiyorum.
Burda durmak istiyorum. Tam da irademin olduğu yerde. Ayaklarımın dünyaya değdiği yerde durmak istiyorum.

Duracağım da. Kimse bana engel olamayacak.Duracağım elbet. Duracağım. Bildik kanunlar harekete koşulluyor olabilir, ben o kanunlara uymayacağım. Sırf dünya dönüyor diye, ben de dönmeyeceğim.
Duracağım, bulunduğum yerde kalacağım, bir çobana ihtiyacım olmadığını göstermek için.
Burada ve varolduğumu bildirmek için.
Baktığımı, gördüğümü anlatmak için.
Düşündüğümü, duyduğumu hatırlatmak için.
Hissettiğimi ve tam da burada olduğumu sessizce haykırmak için.
Hareket ediyor olmanın anlamını hatırlatmak için.
Tam burada duracağım.
Ve kelimelere anlamlarını iade etmek için susacağım.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.