Cemal Şakar sadece yazmakla yetinmeyen, ne yazdığını ve nasıl yazdığını da sorgulayan hem kendini hem de edebiyatı hesaba çeken bir yazar. Yeni yayınlanan Edebiyatın Doğası işte bu hesaplaşmaların sonucu eleştirel denemelerden oluşan bir kitap. Şakar, bir metni edebi eser kabul etmemizi sağlayacak form ve içeriğini beraberce işlediği kitabında seçtiği dört ara başlıkla bir anlamda edebiyatı da dört boyutuyla incelemeyi tercih ediyor.
Edebiyatın ilk boyutu dil. Dili sadece edebiyatın hammaddesi olarak kabul etmek doğru olmaz. Dil edebiyat için sadece bir malzeme değil aynı zamanda bir vasat, bir ortamdır. Edebiyatın dilin dışında varolması mümkün değildir. Evet, başka dillere tercüme edilebilir ama dilsizliğe, sözün bittiği yerden ötesine geçmesi mümkün değildir. Edebiyatın dille cilveleşmesini irdeleyen Şakar, bir yandan da edebiyatın kabullerinin nasıl birer klişeye dönüştüğünü de eleştiriyor.
Edebiyatın ikinci boyutu ise mekân. Şakar, bu noktada metropolleşmenin mekânı nasıl tükettiğini de sorgulayarak eski cevaplara yeni sorularla yaklaşıyor.
Edebiyatın üçüncü boyutu ise “gerçeklik”. Şakar, terörün gerçeklik algısını yırtmasını, dijitalleşmenin ve fantastik edebiyatın gerçekliği etkilemesini de sorgulayarak bir anlamda “dün dünde kaldı, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” sözünü hatırlatıyor.
Edebiyatın dördüncü boyutu ise “biçim”. Kendi yazdığı öyküde “biçim” meselesi üzerine en çok düşünen ve kalem oynatan Cemal Şakar’ın denemelerinde de biçim meselesine yer vermesi elbette hiç şaşırtıcı değil. Öyküde salınımların ve sıkışmaların eş zamanlı olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bu noktada Cemal Şakar gibi yeni kavramlar çerçevesinde kalem oynatan bir yazarın bulunması elbette bizim şansımız. Keşke bu başlık altında yer alan “Kavramsal Edebiyat” başlığı müstakil bir kitap olabilecek kadar çalışılabilseydi.
BİR YOL HARİTASI
Cemal Şakar’ın Edebiyatın Doğası adlı kitabı içerdiği yazılar itibariyle tartışılmayı, itiraz edilmeyi, farklı bağlamlar ve perspektiflerden yaklaşılmayı hak ediyor. Çünkü Cemal Şakar, bu kitap ile bizde eleştiri geleneği olmadığını bir klişeye çevirenlerin en çok yapması gerekirken yapmadığı mesaiyi gerçekleştirerek ortaya bir eser koyuyor. Dolayısıyla bir dil ve iklim meselesi olan eleştiri ancak başka başka kalemlerin mevcut kitapları tartışarak birer monolog olmaktan çıkarabilir. Hem ne demişler, tek çiçekle bahçe olmaz. Ayrıca bir şeyin yokluğundan şikayet etmek onu kendiliğinden var kılmıyor. Oturup çalışmak, var olan literatürü okuyarak tüketmek değil literatürü kritik ederek tahkim etmek, yazarak bir zemin inşa etmek gerekiyor.
Edebiyatın Doğası, meselesi edebiyat olan ama bunu “edebiyat ne güzeldir” hamasetiyle yapmayan bir kitap. Sırf bu yönüyle bile bir yol haritası hükmünde sayılabilir. Okuruna kestirme yol sunmayan bir harita Edebiyatın Doğası. Zaten kestirme yollara tevessül etmemek anlamlı bir şey yapmanın ilk şartı değil mi?
Sırf bunun için bile Edebiyatın Doğası okunmaya değer.
EDEBİYATIN DOĞASI
Cemal Şakar
İZ YAYINCILIK 2019
Yeni yorum gönder