Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Edebiyatın Dört Boyutu




Toplam oy: 122
Edebiyatın Doğası, meselesi edebiyat olan ama bunu “edebiyat ne güzeldir” hamasetiyle yapmayan bir kitap. Kitap içerdiği yazılar itibariyle tartışılmayı, itiraz edilmeyi, farklı bağlamlar ve perspektiflerden yaklaşılmayı hak ediyor.

Cemal Şakar sadece yazmakla yetinmeyen, ne yazdığını ve nasıl yazdığını da sorgulayan hem kendini hem de edebiyatı hesaba çeken bir yazar. Yeni yayınlanan Edebiyatın Doğası işte bu hesaplaşmaların sonucu eleştirel denemelerden oluşan bir kitap. Şakar, bir metni edebi eser kabul etmemizi sağlayacak form ve içeriğini beraberce işlediği kitabında seçtiği dört ara başlıkla bir anlamda edebiyatı da dört boyutuyla incelemeyi tercih ediyor.

 

Edebiyatın ilk boyutu dil. Dili sadece edebiyatın hammaddesi olarak kabul etmek doğru olmaz. Dil edebiyat için sadece bir malzeme değil aynı zamanda bir vasat, bir ortamdır. Edebiyatın dilin dışında varolması mümkün değildir. Evet, başka dillere tercüme edilebilir ama dilsizliğe, sözün bittiği yerden ötesine geçmesi mümkün değildir. Edebiyatın dille cilveleşmesini irdeleyen Şakar, bir yandan da edebiyatın kabullerinin nasıl birer klişeye dönüştüğünü de eleştiriyor.

 

Edebiyatın ikinci boyutu ise mekân. Şakar, bu noktada metropolleşmenin mekânı nasıl tükettiğini de sorgulayarak eski cevaplara yeni sorularla yaklaşıyor.

 

Edebiyatın üçüncü boyutu ise “gerçeklik”. Şakar, terörün gerçeklik algısını yırtmasını, dijitalleşmenin ve fantastik edebiyatın gerçekliği etkilemesini de sorgulayarak bir anlamda “dün dünde kaldı, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” sözünü hatırlatıyor.

 

Edebiyatın dördüncü boyutu ise “biçim”. Kendi yazdığı öyküde “biçim” meselesi üzerine en çok düşünen ve kalem oynatan Cemal Şakar’ın denemelerinde de biçim meselesine yer vermesi elbette hiç şaşırtıcı değil. Öyküde salınımların ve sıkışmaların eş zamanlı olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bu noktada Cemal Şakar gibi yeni kavramlar çerçevesinde kalem oynatan bir yazarın bulunması elbette bizim şansımız. Keşke bu başlık altında yer alan “Kavramsal Edebiyat” başlığı müstakil bir kitap olabilecek kadar çalışılabilseydi.

 

BİR YOL HARİTASI

 

Cemal Şakar’ın Edebiyatın Doğası adlı kitabı içerdiği yazılar itibariyle tartışılmayı, itiraz edilmeyi, farklı bağlamlar ve perspektiflerden yaklaşılmayı hak ediyor. Çünkü Cemal Şakar, bu kitap ile bizde eleştiri geleneği olmadığını bir klişeye çevirenlerin en çok yapması gerekirken yapmadığı mesaiyi gerçekleştirerek ortaya bir eser koyuyor. Dolayısıyla bir dil ve iklim meselesi olan eleştiri ancak başka başka kalemlerin mevcut kitapları tartışarak birer monolog olmaktan çıkarabilir. Hem ne demişler, tek çiçekle bahçe olmaz. Ayrıca bir şeyin yokluğundan şikayet etmek onu kendiliğinden var kılmıyor. Oturup çalışmak, var olan literatürü okuyarak tüketmek değil literatürü kritik ederek tahkim etmek, yazarak bir zemin inşa etmek gerekiyor.

 

Edebiyatın Doğası, meselesi edebiyat olan ama bunu “edebiyat ne güzeldir” hamasetiyle yapmayan bir kitap. Sırf bu yönüyle bile bir yol haritası hükmünde sayılabilir. Okuruna kestirme yol sunmayan bir harita Edebiyatın Doğası. Zaten kestirme yollara tevessül etmemek anlamlı bir şey yapmanın ilk şartı değil mi?

 

Sırf bunun için bile Edebiyatın Doğası okunmaya değer.

 

 

EDEBİYATIN DOĞASI
Cemal Şakar

İZ YAYINCILIK 2019

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.