Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Edebiyatın gizemleri: Beş mit




Toplam oy: 950

Edebiyat denizi öyle büyük ki, içinde itinayla günümüze aktarılan bilgiler kadar, kesinliğinden emin olunmayan, nedeni ve sonucu bilinmeyen çok fazla hadise de var. Huffington Post, Kimsenin Bilmediği Şeyler: Hayat, Evren ve Her Şey Hakkında 501 Gizem adlı kitaptan beş edebiyat mitini derlemiş.

 

İşte Beowulf'tan Edgar Allan Poe'ya, T.E. Lawrence'tan Emile Zola'ya edebiyatın beş gizemli kuytusu.

 

 

 


Beowulf’u kim yazdı?

 

Beowulf Destanı, Anglosakson edebiyatının günümüze ulaşmış en önemli eseridir. “Nowell Kodeksi” aracılığıyla bilinen hikaye ejder avcılığı temasını öylesine etkili işlemektedir ki, 3.182 dizelik kadim metnin modern İngilizce çevirisi, çevirmeni Seamus Heaney’e 1999 yılında Whitebeard Yılın Kitabı Ödülü’nü kazandırmıştır. Fakat, Beowulf’un kökenleri hususunda neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Zira hakkında söylenebilecek en iyi şey VIII. ve X. yüzyıllar arasında yazılmış olduğu. Yazarın kimliği hakkındaysa hiçbir fikrimiz yok. Lakin, hikayenin nihayetinde yazıya geçirilmeden önce sözlü gelenek aracılığıyla nesilden nesile geçmiş olması mümkün.

 

 


 

 

 

 

 

 

 

Edgar Allan Poe neden öldü?

 

 

3 Ekim 1849’da kırk yaşındaki Edgar Allan Poe, Baltimore-Maryland’in sokaklarında büyük bir anksiyete ve çılgınlık halinde bulundu. Washington Üniversite Hastanesi’ne yatırılan Poe, dört gün sonra, başına ne geldiğini anlatacak kadar sağlığını toparlayamadan hayatını kaybetti.


Poe en son 27 Eylül’de, Richmond-Virginia’dan New York’taki evine gitmek üzere ayrıldığında görülmüştü. Baltimore’da bulunana kadar nerede olduğuna dair bir kanıt yoktu. Hastanede geçirdiği dört gün boyunca sarhoşlara ayrılan bir bölgede kalmış ve ziyaretçi görmesine izin verilmemişti. Ölmeden bir gün önce, art arda "Reynolds" diye bağırmakta olduğu söylenmiştir.

 

 

 


 

 

 

 

 

 

Bilgeliğin Yedi Sütunu’nun ilk taslağına ne oldu?

 

 

Arabistanlı Lawrence 1919’da, büyük bir kısmını Paris Barış Konferansı esnasında yazdığı Bilgeliğin Yedi Sütunu’nu neredeyse bitirmişti. Noel civarlarında elyazmasını da alarak İngiltere’ye dönmüş ve Reading’de aktarma yapması gereken bir trene binmişti. Lakin aktarmayı beklerken, içinde kıymetli elyazmasının bulunduğu çantası kayboldu.
Bazı açıklamalar Lawrence’ın çantayı trende unuttuğunu söylerken, bazıları ise onu istasyonun büfesinde bıraktığını; ötekiler ise çaldırdığını söyler. Böylelikle Lawrence’ın elinde ilk birkaç bölümün daktilo edilmiş hali dışında bir şey kalmamıştı. Lawrence kitabın geri kalanını hafızası aracılığıyla yazdı ve kitap 1921’de basıldı. Kayıp elyazması ve çanta ise hiçbir zaman bulunamadı.

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

Poe öldüğünde neden bir başkasının elbiselerini giyiyordu?

 

Mezkûr gizeme ilaveten, Edgar Allan Poe Baltimore’da bulunduğunda üzerinde bir başkasının kıyafetleri vardı. Elbiselerin sahibi hiçbir zaman bulunamadı, fakat bu Poe’nun bir “kümesleme”, yani bir kişiyi ele geçirip ilaçlayarak, onu birkaç oy merkezinde oy kullanmaya zorlayan bir seçim üçkağıtçılığı kurbanı olabileceği söylentisine yol açtı. Lakin Poe, Baltimore’da ekseriyetle tanınmaktaydı ve pespaye kıyafetler bile onu tanınmaktan kurtaramamış olabilir.

 

 

 


 

 

 

 

 

 

Emile Zola öldürülmüş müydü?

 

 

1902 yılında, altmış iki yaşındaki Fransız romancı ve siyasal aktivist, tıkanmış bacanın yol açtığı karbonmonoksit zehirlenmesinden ötürü Paris’in yedinci bölgesindeki evinde hayatını kaybettiğinde hem kaza, hem intihar hem de cinayet ihtimalleri mümkün görünüyordu. Zola, 1898 yılında Fransız Cumhuriyeti Başkanı’na Dreyfus davasındaki adaletin ihlali ve anti-semitizm dolayısıyla manşetten “Suçluyorum!” isimli bir açık mektup göndermiş ve böylece güçlü düşmanlar edinmişti. Doğal olarak hasımları ölümünü kutlayarak, pek de ikna edici olmayan bir biçimde Zola’nın Dreyfus’un suçlu olduğunu keşfettiği için intihar ettiğini dile getirdi (sonrasında durumun bu olmadığı anlaşılacaktı).


Yıllar sonra ölüm döşeğindeki Parisli bir çatı ustası Zola’nın bacasını “siyasi nedenlerden ötürü” tıkadığını itiraf etti. Lakin bu birini öldürmek için fazla ayrıntılı bir yol gibi görünmekle beraber, çatı ustası da kimin emirleri doğrultusunda hareket ettiğini söylememiştir.

 

SU

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.