19. yüzyılda, İngiltere’de, görgü kurallarının sınıflararası hiyerarşiyi taşımasından bir roman türü doğar. Jane Austen “novel of manners” türünün en yetkin yazarıdır. Aslında amacı, endüstrileşme, kentleşme, aristokrasinin kapitale gücünü kaptırması ile sınıflar arası çizgilerin değiştiği yaşadığı döneme bir uyum, bir düzen sunmaktı. Öte yandan Amerika’da Edith Wharton, parayla kurulmuş sosyete kurallarının yapay ahlakını eleştirmektedir. Uyumdan çok kaosu anlatır. Tanzimat’tan Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemde, değişim bizim de gerçeğimiz. Roman denen türde kendini ifade etmeye başlıyor ve romanın toplumu etkileme gücünü keşfediyor edebiyatımız. Batılılaşma kavramı İstanbul’u Anadolu’dan ayırıyor; nesiller arası gelenek ve modernite çatışması yaratıyor; Batı’ya öykünen roman kahramanlarını karikatürleştiriyor; eskimiş konaklarda ahlaki çürümenin sembollerini arıyor. Austen’ın uyumunun, Wharton’un kaosunun yerini bizde Yakup Kadri’nin hüzünlü ümidi alıyor. Kadına töre, din, kültür, siyasi iktidar, iktidardaki ideoloji tarafından biçilmiş makbül davranışlar, ve bu davranışların kadının toplumsal hayatta kapladığı alanı belirlemesi adab-ı muaşeret romanlarının ana temasıdır. Okları takip edin edebiyatla muaşeret dersleri başlasın.
Yeni yorum gönder