Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // Dilimizdeki tüm iktidarlar




Toplam oy: 1221

Bugün tek bir sözcük çıksa ağzınızdan, kimliğinize dair bir şeyler söyleyebilirim. Mesela “çapulcuyum” deseniz, olasılıklar vardır ya, kim olduğunuz az çok belli olur. Hele birkaç cümle daha kurarsanız, seçtiğiniz sözcükler, onları sıraya dizişiniz neredeyse ifşa eder sizi. Saklanmanız çok zor. Üstelik, bugün sizi “ifşa” edebilecek en küçük dil birimi, sözcükler değil, harfler. “Newroz” ya da belki de “walla” derken kullandığınız bir w, ya da isminizin önüne koyduğunuz bir TC hiç de az şey söylemez sizin hakkınızda.

 

Kısa vadede hakkımızda birçok şey bilen, uzun vadede ise daha çok şey söyleyen dil peki, bugünün Türkiye’sinde ne durumda? Ülkenin toplumsal borderline halinden nasibini almış mıdır?

 

Bugün dil direnişte diyebiliriz ülkemizde. Öztürkçeciler, Türk Dil Kurumu, Güneş Dil Teorisi, internetçiler, Osmanlıcacılar... Herkes kendi dil direnişini veriyor, herkes kendi karşısındakine direniyor. Ortalıkta bir sürü “doğru” fink atıyor, bizim ise başımız sıkıştığında danışabileceğimiz ortak bir dil kaynağımız, sözlüğümüz bile yok! Sıkıştığınızda danıştıklarınız bile sizi siyasi bir hale getirebilir. Yine de her gün, tartışırken, sevişirken, düşünürken hâlâ bu dili kullanmaya devam ediyoruz. Öyle bir direniş bizimki!

 

Çapulcu-Yağmager-Maskaralık-Voyou


Bugün Erdoğan’ın Gezi protestocularına “çapulcu” diye seslenmesi az şey değildir. “Osmanlı seçkinlerinin Paris Komünü sırasında da isyancıları ‘yağmager’ (yani, birebir ‘çapulcu’) diye nitelediğini biliyoruz. De Gaulle, 68 hareketi için ‘maskaralık’; Sarkozy de 2005 ayaklanmasının arifesinde ‘it kopuk sürüsü’ diye tanımladığı banliyö gençleri için, olaylar devam ederken ‘voyou’ (serseri, çapulcu) demişti.” İktidarın dil silahı işte, deyip geçmek mümkün. Ama Erdoğan’ın bu dil oyunları, ortaya Gezi dili gibi taze ve heyecan veren bir dil çıkarmış olduğu için geçivermek çok da kolay değil. Gezi’de ortaya çıkan ve tüm dil meraklılarının heyecanlandıran bu “bağzı”lı, “chapulling”li yeni dil, bugün belki de incelenmeye en çok değer olan. Hem dildeki tüm iktidarları devirdiği hem de çağın ruhunu da içinde barındırdığı için. Öyle ya, dilimiz yalnızca siyasi erklere değil, çağa da teslim.

 

Ağzımızdan çıkan her sözcüğü daha iyi okumak ve dilimizdeki tüm iktidarları tanımak için gerekli bir yazı yazdı bu ay Süreyyya Evren kapağımız için. Evren’in de bu değerli yazıda söylediği gibi, “dil hakkında düşünme konusunda da ufkumuzun açıldığı bu dönemde yeni bir sözlük çalışması çıksın artık” umuduyla... İyi okumalar!

Yorumlar

Yorum Gönder


Ayşegül Kanat'ın alnından öpmek istedim sorusu için.
Kim bilir belki bir gün.

60%
40%

Sayın Bereketli "dil" diyorsunuz sonra "toplumsal bordline" le açıklama yapıyorsunuz. Ne demek "toplumsal bordline", hangi sözlükte aramalıyım anlamını?

40%
60%

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.