Bilgisayar oyunları sizin ne ifade ediyor bilmiyorum. Ama sizi temin ederim ki, artık ergenlerin vakit harcaması işine yarayan eğlencelikler olmaktan çoktan çıktılar. Misal, okuduğunuz gazetelerin yazarlarından editörlerine; izlediğiniz filmlerin yönetmenlerinden oyuncularına ve hatta şu an okuyor olduğunuz derginin editöründen yazarına ve çizerine kadar, fazla sayıda insan mutlaka bir şiir ve romanla birlikte, bir video oyununa gönül vermiş halde.
Üstelik bunda şaşıracak pek bir şey de yok. Hepimizin elektrik prizlerine ve parlak ekranlara bağımlı hale geldiği bu çağda; merak ettiğimiz, içine daldığımız, sığındığımız kurmaca dünyalar da elbette bambaşka bir şeye evrilecekti.
Evet, kurmaca dünyalar diyorum.
Geçmişte el mahkum yalnızca kitaplar, tiyatro sahneleri ve belki de zamanla sinema perdelerinde ulaşabildiğimiz "diğer dünyalar"ı bugün bilgisayar ekranlarında, müthiş kurguları, karakterleri ve görsel efektleri olan video oyunlarında da bulduğumuzu kim reddedebilir ki?
SERİM- DÜĞÜM- ÇÖZÜM
Değil mi ki, "Bilgisayar oyunları artık edebi eserlerde bulunabilecek metinsel özellikler barındırıyor. Roman gibi bir olay örgüsü ve serim-düğüm-çözüm kurgusuna sahipler. Okur ve oyuncunun iç içe geçtiği bu türün yaratıcıları da bir "yazar" gibi üretimde bulunuyor."
Az önceki cümlelerim, aslında bu ayki dosya çalışmamızdan minik bir alıntıydı. Çünkü şimdi sizi oraya, bu ayki kapak çalışmamıza yönlendireceğim. Cihan Akkartal'ın "Edebiyat Oyunları" başlığıyla kaleme aldığı zihin açıcı bu yazıda, insanı edebiyat eserine davet eden his ile video oyunlarına davet eden hissin arasındaki benzerliği keşfedeceksiniz. Hem ben illaki edebiyat da isterim derseniz, sizi Godot'yu Beklerken'den Muhteşem Gatsby'e pek çok edebi yapıtın video oyunları bekliyor. O çok sevdiğimiz kurmaca denizinin, bir başka koyunda.
Nisan ayı dosyamızı buradan okuyabilirsiniz.
Yeni yorum gönder