Sedef Betil’in üçüncü öykü kitabı Parçalar ve Zerreler okuyucusu ile buluştu. Betil, edebiyat için göreceli olarak geç sayılabilecek bir yaşta yazmaya başlamış bir yazar. Betil’in öykülerine bakıldığında çocukluğu, gençliği ve olgunluğu büyük bir titizlikle gözlemlediği ve bu tecrübesini ustalıkla kalemine yansıttığı görülüyor.
Betil, öykü evreninde çok uzaklara gitmiyor çoğunlukla şehir hayatının içinde geziniyor, sıradan insanların hayatlarının bir kısmına, bir kırılma anına şahitlik ediyoruz. Modern öykünün anlam dünyasını zenginleştiren, karakterlerin yolculuğunu belirleyen temel mesele “kırılma anları”dır.
İnsanın öyküsü de biraz kırıldığı yerden başlar zaten. Hayatın olağan akışını bütün “olağan olmanın görünmezliği”nden, ne kadar çok bakarsak o kadar çok fark etmediğimiz durumlardan kurtaran an “kırılma anı”dır. Sedef Betil, işte kendi yazın tecrübesinde bu anları kolaylıkla bulup çıkaran bir kaleme sahip. Aslında tam olarak bir keşmekeşin içine saklanmış anları yakalayıp kelimelere sadelikle dökmek Betil’in yaptığı. Bunu da hiç lafı dolandırmadan yapıyor, öyküye başlar başlamaz o hikâyenin ortasında buluyoruz kendimizi. Sonra aslında hafızamızın bir köşesinde saklı olan bazı “an”ları, “koku”ları, “duygu”ları tekrar hatırlatıyor. Güneşli ama ayaz bir güne, uçakta bir yabancı ile konuşmanın gerginliğine, geride kapanmamış hesap bırakılan ayrılıklara, yeniden ayağa kalkmalara, bir yaz sıkıntısında içilen naneli limonatanın tadına yormadan, sade, incelikli öykülerle götürüyor. Ayrıca öyle büyük, çarpıcı sonlar beklemeyin, bu öyküler hayat gibi işliyor, kahramanın da yarınının kaldığı yerden devam edeceğini hissediyoruz.
Yeni yorum gönder