Metropolde ya da şehir merkezlerinde, kalabalık sokaklara ve caddelere henüz gözetim altında çıkabildikleri dönemde, çocukların sığınakları kendi odaları olur genelde. Hayalgüçleri henüz kapatılmamışken, duyduklarını ya da gördüklerini kendilerine özgü saflıkla algılar, bir çırpıda fantastik boyuta geçirirler. Dolayısıyla izlediklerini ve okuduklarını, rengarenk veya tedirgin edici olsun, hem kolaylıkla kabul edip kendiliğinden gerçekliğe katarlar hem de havari edasıyla savunur, kimi zaman da kendi hayatlarının getirdikleriyle eğip bükerler. Gördükleri dünyanın bu kadar basit olmadığını, duvarın arkasında gizemli bir başka gerçeklik olduğunu, yerin altına giden merdivenlerin aslında başka varlıkların düzenine bir geçit yarattığını, her gün yolda gördüğü griler içindeki insanların arasındaysa gökkuşağının kumaşından yapılmış birilerinin saklandığını anlatsanız, ilgiyle sizi dinleyip tutkuyla söylediklerinizi geliştirebilirler.
Çocukluğunda macera dolu kitapları okuyarak merakını geliştirmiş ve büyüdükten sonra ne kadar ağır konularla ilgilenirse ilgilensin, karşısına çıkan bazı kitapları okumaktan hala büyük keyif alabilenler, hayalgüçlerini kaybetmeyen okurlardan oluşur. Bilimkurgu yapıtları, fantastik kurgular, masalsı serüvenler, alternatif evrenler, mitolojik yolculuklar içlerinde benim de bulunduğum bu türden okurların gizliden gizliye tutkusu haline gelir mutlaka.
Ben Jules Verne ile başlamıştım fantastik maceralar okumaya, pek çok kişi gibi. Çocukluğumda ne Le Guin vardı, ne Bitmeyecek Öykü veya Momo'nun yazarı Ende'nin yapıtları. Tolkien veya C. S. Lewis'in yapıtları çevrilmemişti. Harry Potter veya Açlık Oyunları da. Elbette zamanla, yeni yapıtlar dilimize aktarıldıkça ya da ben onların dilini öğrenip çevirmenleri ve daha da önemlisi yayınevi yöneticilerinin ikna olmalarını beklemeden bulup okudukça gençlik klasikleri olarak raflarda yer bulan yapıtların hatırı sayılır kısmını kat etmiş oldum. Yine de günümüz gençlerine gıpta ederim, rahat rahat Neil Gaiman ya da China Miéville romanlarını okuyabilirler diye.
Her telden serüvenle her yaştan okura
Çocukluğun, alternatif olasılıklara rüyalardan önce köprü kurduğunu bilen bazı yazarlar, yetişkinlere seslendiklerinde bile içlerindeki çocukları kaybetmeyenleri bekliyorlar takipçi olarak. Neil Gaiman bu alandaki en popüler isim muhtemelen. Terry Pratchett’in elvermesiyle gazetecilikten fantastik roman yazarlığına sıçrayan, Britanya fantastik edebiyat akımını hatmetmiş, Amerikan çizgi roman kültürünün başyapıtlarından Sandman’in metinlerini uzun yıllar boyunca yazmış Gaiman, doğrudan genç okurlar için yazdığı Mezarlık Kitabı, Coraline ya da fantastik boyutları yine her yaştan okura ulaşan Yokyer ya da Yıldız Tozu gibi senaryolarından romanlaştırdığı yapıtlarının yanı sıra, Amerikan Tanrıları ya da Anansi Boys gibi fantastik ve mitolojik yoğunluğa sahip, ama yine de okumak için biraz daha büyümenin mantıklı olacağı yapıtlarıyla pek çok yetişkinin de raflarına giriyor.
Tam olarak Gaiman’ın tarzında olmasa da, 1972 doğumlu China Miéville de İngiltere’nin bol bol yetiştirdiği “masal anlatıcılardan” biri olarak, günümüzün her yaştan okuruna ilginç fantastik kurgular sunmakta. Sosyal antropoloji ve uluslararası ilişkiler eğitimi almış, doktoralı bir yazar olan Miéville, polisiyeden deniz maceralarına, western’den fantastiğe serüven romancılığının her türünde eser vermeye çalışırken, yazdığı yapıtlara siyasi görüşü olan sosyalizmi de yediriyor. Rol yapma oyunlarının meraklısı olarak büyüdüğünden, yapıtlarının bazıları okurun aşina olmadığı bir evrende kahramanların eşya peşinde deneyim kazanma mantığıyla kurulmuş. Bas-Lag adını verdiği bir evrende geçen, Arthur C. Clarke ve British Fantasy ödülleri kazanmış üç romanının [Perdido Sokağı İstasyonu, The Scar (Yara) ve Iron Council (Demir Konsey)] haricinde Türkçeye aktarılan Un Lun Dun, Şehir ve Şehir, ilk romanı Kral Fare’nin de içinde bulunduğu yedi romanıyla daha genç yaşında geniş bir raf alanını kendine ayırmış durumda.
Geçen sene yayımlanan son romanı Railsea, Moby Dick ile Define Adası’nın aynı anda esinlemiş gözüktüğü, demiryolundan bir denizde trenleriyle korsanlık yapanların arasında geçen bir macera. Bir önceki romanı Embassytown ise dille, gerçekliğin değişebildiği coğrafyalarla, varlıklar arası hegemonya ilişkileri üzerine, felsefi boyutu yüksek bir kurguydu. Kimi zaman rahat girilen ve eğlenceli, ama kimi zaman ince ayrımlar üzerine kurgulanmış ve ihtiyatla yaklaşılması gereken dünyalar sunan Miéville, her daim çocuk kalacak yetişkin okurları kendisine çekiyor gitgide.
(Manşette kullanılan çalışma David Jay Spyker'a aittir.)
Yeni yorum gönder