Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

İsfahan-Saraybosna hattında Orient Ekspress




Toplam oy: 151
Yaşayan en önemli Boşnak yazarlardan Cevad Karahasan Gece Göğünün Tesellisi/ Küllerin Anlattığı’nda okuyucuyu tarihte yolculuğa çıkararak, Ömer Hayyam’ın astronomi, şiir, felsefe ve siyasetle örülü farklı bir o kadar da gizemli dünyasına tanıklığa çağırıyor.

 

 

Çağdaş Balkan edebiyatı Türkçe için hâlâ keşfedilmeyi bekleyen bir ada. Balkan dillerinden dilimize çevrilen kitap sayısı çok kısıtlı. Son yıllarda bir hareketlenme olduğunu görüyoruz fakat Batı’dan çevrilen kitap sayısı düşünüldüğünde çok da anlamlı olmadığı ortada. Bunda şüphesiz bu dillerden çeviri yapan yetkin çevirmen azlığı da etkili. Hatta Balkan kökenli olup kendi dilinde yazmayan yazarların kitaplarının dolaşıma daha hızlı girdiği ve ön plana çıktığı söylenebilir. Bize her anlamda yakın olan bu coğrafyanın edebiyatına bir şekilde uzağız.

Yaşayan en önemli Boşnak yazarlardan Cevad Karahasan’ın son bir yıl içerisinde iki kitabı Türkçeye kazandırıldı. Cevad Karahasan’ın yakın zamanda Türkçeye çevrilen Sara ve Serafina’sı bizi yazarın anavatanına, 1990’ların ilk yarısına, savaşın, katliamın, bombaların, tutsaklığın Saraybosna’sına götürüyor. Karahasan’ın Gece Göğünün Tesellisi/ Küllerin Anlattığı romanında ise Saraybosna’dan çok uzağa İsfahan’a, Selçuklu dönemine gidiyoruz. Okuyucuyu Ömer Hayyam’ın astronomi, şiir, felsefe ve siyasetle örülü farklı bir o kadar da gizemli dünyasına tanıklığa çağırıyor. Bu kitap kimi eleştirmenlerce Umberto Eco’nun Gülün Adı, Amin Maalouf’un Semerkant’ına akraba sayılıyor. Bu kıyaslama edebi yetkinlik anlamında yerinde olacaktır fakat burada bir parantez açarak Karahasan’ın bu romanı ile nihayetinde oryantalist bir anlatı kurguladığını fakat bunun ötesine geçebildiğini söyleyebiliriz. Karahasan Küllerin Anlattığı ile 11. yüzyıl Doğu’suna daha “içeriden” bir gözle bakıyor.
O zamanlar Selçuklu’nun payitahtı dünyanın da en önemli merkezlerinden sayılan İsfahan’da şüpheli bir ölüm gerçekleşir. Ölen kişi önce Ömer Hayyam’ın yakın dostu Sali hemen arkasından ise bir başka yakın arkadaşı Feridun’un babasıdır. Büyük şair, astrolog ve düşünür Ömer Hayyam bu ölümlerin iç yüzünü araştırmaya koyulur. Hikâye Selçuklu İmparatorluğu’nun parlak günlerinden düşüşüne tanıklık ederken, tarihsel arka planında Hayyam’ın ruh dünyasına, şiirine, felsefesine uzanır. Karahasan’ın bu kitabını tarihi roman veya diğer iki kitabını “savaş romanı” kategorisine koymak haksızlık olacaktır, Karahasan daha sofistike bir anlatı ile karakterlerin psikolojisinin derinliklerini su yüzüne çıkarıyor, iç dünyasına dair çözümlemelerde bulunarak okuyucuyu mekânın ve dönemin atmosferine götürüyor.
Boşnak yazarın tarih yolculuğu

Kitap üç bölümden oluşuyor, bunların dışında sonsöz ve yazarın ruhunda savaşın bıraktığı karanlıktan çıkışını anlatan, umut vadeden bir itirafla bitiyor. Boşnak bir yazarı tarihte yolculuğa çıkararak çok da bilmediği bir coğrafyaya, Şark’a götüren motivasyonu itirafında okuyoruz. Yazar Saraybosna’daki Ulusal Üniversite Kütüphanesi’nde yüksek lisans tezi için çalışmalarda bulunur ve tesadüfen rastladığı ve defalarca okuduğu el yazması bir eserden bahseder. 25-26 Ağustos 1992’de fosfor bombaları ile bir şehir alevler içinde kalarak yanıp kül olur. Yazar bu olay sonrası derin bir suskunluğa düşer. Yıllar sonra suskunluğuna son vererek o kütüphanede okuduğu ve 1992’de kül olan her şeyi zihninde canlandırmaya karar verir. İşe o el yazması eserden başlar. Kül olan bir şehrin arkasından sadece hafızasında kalanlar vardır ve onları tekrar tekrar canlandırarak yazmaya koyulur. Küllerin Anlattığı romanı Çağdaş Boşnak Edebiyatı ile tanışmak isteyen okuyucuyu fazlasıyla memnun edecektir. Umuyorum ki Karahasan’ın diğer romanları da arayı çok açmadan Türkçeye çevrilir.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.