Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

James Baldwin'den yazarlara tavsiyeler




Toplam oy: 197

James Baldwin yalnızca başarılı bir romancı değil, aynı zamanda bir deneme yazarı ve gözüpek bir insan hakları savunucusuydu. Lithub, Baldwin’in doğumunun 94. yılında, 2 Ağustos günü,  çeşitli yazı ve söyleşilerinden oluşturulmuş getirilmiş bir alıntı derlemesi paylaştı.


Baldwin, hiç süphe yok ki, kelimelerle nasıl ilişki kurulacağını bilen bir yazardı. Ancak onun yazdıkları, yalnızca yaratıcılığı körüklemek için değil, kendimize biçtiğimiz ahlaki standartları sorgulamak için de, ölümünden 30 yıl sonra bile halen tesirinden bir şey kaybetmiyor.

 

 
60'lı yıllarda bir süre İstanbul'da yaşayan James Baldwin, 
burada sıkı dostlar edinmişti.


 
 
Anlamak için yazın


Yazarken, bilmediğin bir şeyi anlamaya çalışırsın. Benim için, yazma eylemi, yazmanın kendine has dili, doğrudan bununla, başka türlü bilmek istemeyeceğiniz, anlamayı reddedeceğiniz bir şeyi anlamaya çalışmakla ilgilidir.

 

Kendinizi aldatmaktan kaçının


Kendinize meydan okumadığınız bir hayatın boşa geçtiğini düşünmüşümdür hep. Halen de bu düşüncem değişmedi. Şuna eminim ki, kendinizi ne için -ister ulvi bir dava uğruna ister küçük bir mesele için- aldatırsanız aldatın, bunun bedeli size çok pahalıya patlar. Hiçbir yazar bu bedeli ödeyemez. Yazarın meselesi kendisi ve dünyadır ve bu ikisine layıkıyla bakabilmeyi denemek için, gücünün kuvvetinin her zerresine ihtiyacı olacaktır.

 

Mümkün olduğunca çok okuyun


Her şeyi okurum. 13 yaşıma gelene kadar, Harlem’deki iki kütüphanede ne bulsam bitirmiştim. Yazmak hakkında bu şekilde çok şey öğreniyorsunuz. İlk olarak, ne kadar az şey bildiğinizi öğrenmekle başlıyorsunuz işe. Daha çok şey gördükçe bildiklerinizden daha az emin oluyorsunuz. Ben halen yazmayı öğreniyorum. Teknik ne demektir bilmiyorum. Emin olduğum tek şey, okurun “görmesini” sağlamak zorunda olduğunuz. Bunu Dostoyevski’den, Balzac’tan öğrendim.

 


Pervasızca yazın

Yazmanın giderek daha da zorlaştığının farkına vardım. Yazma sürecinin kendisinden bahsediyorum. Ciddi bir enerji ve cesaretin (her ne kadar bu kelimeyi sevmesem de) yanı sıra bir tür pervasızlık da gerektiren bir süreç...

 

Metninizi tekrar tekrar gözden geçirin


Bazen kelimeler çok hızlı gelir, sanki başınızın üstünden bir yerden kağıda akarlar. Aslında uzun zamandır kuluçkaya yatmış bekliyorlardır. Gerçi bu durum çok nadirdir. Çoğu zaman yazıp durur, uğraşır, yazdıklarınıza bakar ve beğenmezsiniz; hiçbir yere varmıyor gibi gözükür. Yırtıp atarsınız ve yeniden, sonra yeniden yazmaya başlarsınız. Bir gün bakmışsınız, istediğiniz gibi olmuş.

 

Ne zaman duracağınızı bilin


Romanı bitirmek demek hayalinizdeki kitabı elde edeceksiniz anlamına gelmez. Ortaya çıkardığınız metne tamah etmeyi öğrenmelisiniz. Bazen bir kitabı bitirdikten sonra dikkatimden kaçan, daha önce görmediğim bir şeyler olduğu hissine kapılırım. Genelde, bunu anladıktan sonra çok geç olmuştur bile.

 

Yazmak zordur


Ne yazarsanız yazın, hangi türde yazarsanız yazın hepsi size soğuk terler döktürecektir. Bu işin kolay bir yolu olmadığını kabullenin.

 

Tasvir etmek yerine gösterin!


Genelde ilk taslaklarım gereğinden fazla detaylandırılmış olur. Metni yeniden yazma sürecinin büyük bölümü gereksiz yerleri temizlemekle geçer. Tüm genç yazarların şunu öğrenmelerini isterim: Fazlalıkları atın gitsin! Mor bir günbatımını bana tasvir etmeyin, günbatımını mor görmemi sağlayın!

 
 

Basitlik her şeyden üstündür


Kemik gibi bir cümle yazın, amacınız bu olsun. Pürüzsüz, temiz bir cümle.

 

Özen, yetenekten daha önemlidir

Yetenek denilen şeyin bir önemi yok. Yetenekli olup da harap hale gelmiş pek çok kimse tanıyorum. Asıl önemli olan şu tanıdık kelimeler: disiplin, aşk, talih ve en önemlisi, sebat.

 

Mesafenizi koruyun


Yazar toplumsal olaylarla arasına bir mesafe koymalı, bu mesafenin sağlayabileceği bir berraklıkla olaylara bakmalıdır. İleriye yönelik anlamlı bir çıkarımda bulunmak için, önce geçmişe doğru uzun bir bakış atmalıdır yazar. Bu da ancak mesafenin sağladıklarıyla olur.

 

Yazmaya devam edin


Kendinizi canlı tutup, bir şekilde yazmanın yolunu bulun. Bu konuda denebilecek başka bir şey yok. Yazar olmayı kafaya koyduysanız, söylediğim hiçbir şey sizi caydıramaz. Aksi durumda zaten söyleyeceğim hiçbir şeyin size faydası olmaz. Yola çıktığınızda ihtiyacınız olan, harcadığınız çabanın hakiki olup olmadığını size söyleyecek birileridir sadece.

 

 

AB

 

 


 



Kaynak: Lithub

 

 


 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.