Alt türlere “edebi nitelik” üzerinden kuşkuyla bakılır ama o alt türü ortaya çıkaran ortamın ve koşulların toplumsal boyutu her zaman ciddiye alınır. Feminist ütopya için de durum böyle. Feminist ütopyayı alt tür yapan, içeriğinden, savunduğu temalardan, hicvettiği kavramlardan ziyade, bilimkurgu özelliklerinin baskınlığıdır. Gelecekte, başka bir gezegende ya da evrende geçer. Cinsiyet üzerindeki biyolojik kaderi tersine çevirmek için teknolojiden faydalanır. Cinsellik, üreme ve dişil doğurganlık mecburiyetinden kaçışın hikayesi, bilimkurgusal yapı sayesinde anlatılır.
Doğumu ve doğurganlığı bu doğal fenomeni kutsamadan, sorgulayıp eleştirerek, iğrenilesi bir tonda betimleyerek, kötücül semboller atfederek anlatan kurmaca eserlerin korku alt türüne ötelendiklerini de tespit etmek gerek. Kadın bedeni üzerinde yaşanan kültür, hak ve ahlak savaşlarında, kadınların kazanımları hâlâ çok minimal. Bu nedenle ikinci dalgada takılı kalan feminist teori yeni politikalar üretemiyor, yerinde saydıkça neoliberal kurumlardan birine dönüşüyor. Belki de postfeminist provokatif metinlerin çıkış nedeni de bu. Ütopya bir sürgün hayatıdır aslında. Bu anın ve bu dünyanın bütün erkek egemen kurumlarını, şiddetini, öğretilmiş cinsiyet rollerini, hak ve emek eşitsizliğini, üremenin biyolojik yükümlülüklerini, aileyi, bedenlerdeki cinsel tutsaklıkları arkada bırakıp gidilen yerdir. Okları takip edin, birlikte gidelim.
Koku adlı romandan benim anladığım kadınlar birer çiçektir :-)
Yeni yorum gönder