Dil ve edebiyat ayrılmaz ikili. Biz ölümlüler dili hırpaladıkça, edebiyat iyileştirmeye çalışıyor. Galat-ı meşhurlar, küreselleşme, çeviri, ideoloji, sokak, y nesli, teknoloji dili dönüştürüyor. Hayat, her sabah yeni bir sözcük eklediğimiz koca bir sözlük. Bir yandan sözlükler yazıladursun, dilbilimciler sonuçlar çıkarsın ama aasıl eğlenen yazarlar.
Cümle yapısı, noktalama, dilbilgisi kurallarına isyan edip edebiyatı kendilerine ve okura oyun alanı eyleyenler. Toplumsal ve siyası baskıyı, uydurdukları kurmaca dille hicvedenler. Fantastik ve gerçek arasındaki ayrımı hayvanlar dile getirerek yok edenler. Sözcüklerden başkahramanlar yaratanlar.
Dil, bazı yazarlar için kaybolanın peşinde bir arayış, bazıları için bir sığınış. Bu nedenle bütün dünya edebiyatları, "dil göçmeni" yazarların eserleri sayesinde daha zengin. Türkiye'de dilin öyküsü kavgayla dolu. Birinin devrimi diğerinin mağdurluğuna, birinin sadeleşmesi diğerinin laikliğine, birinin küfrü diğerinin nefret suçuna karşı. Bu ideolojik anlam kaymaları ya da genişlemeleriyle quo vadis, ey dil?
Yeni yorum gönder