Şimdi bende kitabın tanıtımını okuduğumda herkes gibi bir disütopya ile karşılaşacağımı sanıyordum hatta arkadaşlarla kendi aramızda Orwell'in 1984'ü gibi mi acaba diye de konuşmuştuk (tabi Orwell bu kitabı bilse ve bu benzetmeyi duysa yattığı yerde ters dönerdi şüphesiz).

Ama bu kitap bana göre disütopya felan değil hatta yanından bile geçmiyor...ya yazarın kendisi bunu yazmak istedi ama beceremedi ya da eleştirmenler -neye dayanarak bilemiyorum- böyle bir yorum yaptılar, ama bence değil... yani gelecekte geçmesi (ki tanıtımda böyle yazmasa kitaptan öyle bir his edinmiyorsunuz), bir takım teknolojik yeniliklerden bahsetmesi, suçluların derilerinin renginin boyanması gibi bilim kurgu efektleri disütopya demek değil... benim anladığıma göre disütopya ...şu şu şu olaylar olabilir hatta oluyor ama insanlar bunu nasıl yapabilir veya sistem bunu nasıl dayatabilir biçiminde bir dehşet, bir inanamazlık, bir imkansızlık duygusu yaratması aynı zamanda bununda olabileceğinin hissedilebilmesi lazım....

bu kitapta hiç böyle olmuyor sanki olaylar bizim gibi ülkelerin küçük, aşırı muhafazakar, aşırı dindar, dışarıya kapalı bir kasabasında ve bugünde geçiyor gibi ... hiç inanamazlık duygusu yok yani... renklendirme vs. yi geçersek ( ki kitabın tamamında neredeyse her satırında bu yazılı olmasına rağmen kızı bir türlü kırmızı olarak düşünemedim hiç öyle bir duygu vermiyor) bugün her toplumda yaşanan (hatta bizim gibi ülkelerde daha çok yaşanan) cahil genç bir kızın (kızın topluma başkaldırıyı içeren isyankar duyguları var kendisinin bile çok farkında olmadığı) evli bir adama aşık olması, ondan hamile kalması ve çocuğu aldırması sonucunda toplumun gözünde lekelenmesini anlatıyor (bugünle aradaki tek fark orada kürtaj daha kötü olarak görülüyor zina değil, bugün ise; eylemi bir nebze örttüğü için kürtaj ikinci plana düşebilirdi)....tabi toplumdan kaçarken veya hayatta kalmaya çalışırken başına gelenler ise (hani tanıtımda bir yol hikayesi olarak söylenilen) kötü bir dizi senaryosu gibi....

kitabın asıl anlatmak istediği, din sorgulaması aslında diğer tüm konuları buna alet ediyor... tanrı var mı?? varsa nasıl bir tanrı ? ( ki kitabın sonunda kendince bir cevap buluyor) insan hayatına yön veren kader mi?? özgür irade mi?? sorularını soruyor... ama bunu o kadar insanın gözüne sokarak yapıyor ki bir edebi eserde bana incelikten çok yoksun geldi... hatta o kadar ileri gidiyor ki dinin yasak, günah olarak nitelediği eylemleri / seçimleri (kürtaj, eşcinsellik vs.) tek tek çürütmek için roman kahramanı kızı hayatında hiç öyle bir eğilim göstermemesine, delicesine bir adama aşık olmasına rağmen bir eşcinsel ilişkiye soktu onu da tıpkı kürtajda olduğu gibi sorgulattı ve aradan çıkardı saçma bir şekilde....

kitabın hakkını yememek için; yalnızca renklendirme işleminin yapıldığı hapishane hayatının anlatıldığı 40-50 sayfa kadarlık bölüm iyiydi hakikaten ve disütopya olarak adlandırılabilecek kısımda buydu zaten... ama tabi bu tüm kitabı kurtarmaya yetmiyor...

bunların dışında çok sade bir dili, sürükleyici bir anlatımı var hiç zorlanmıyorsunuz okurken.. tek bir kelime ile yazmak gerekirse; kürtaj vb. konuların yasak olmasına (ki hiçbir şekilde katılmıyorum ) dikkat çektiği için okunabilir ama VASAT bir roman olmasını değiştirmiyor....

53%
47%