İnsanı soğuktan ve yağmurdan koruyan kemerleri, tuğla binaların kızıllığı ve İtalya’nın belki de en güzel yemekleri.... Bologna, çok da küçük bir şehir olmasa da, şehir merkezi hızlıca gezilebilecek bir şehir. Ama Bologna’dan gerçekten zevk almak için birkaç güne ihtiyacınız olacak.
Eski şehir kısmında görülebilecek birkaç yapı var, kocaman da bir meydanı: Piazza Maggiore. Şehrin ünlülerinden San Petronio Bazilikası ve Neptün Çesmesi de bu meydanda. Şehrin genç nüfusunun ve enerjisinin kaynağı ise dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan Bologna Üniversitesi. Hâlâ Avrupa’dan ve İtalya’nın diğer şehirlerinden çok sayıda öğrenci alan, 1088 yılına uzanan büyük bir tarih. Maggiore Meydanı’na açılan minik sokaklardan biri olan Via Pescherie Vecchie, saat sekizden sonra yer bulamayacağınız şarküterileriyle meşhur. Adından da tanıdık geleceği üzere Bolognese sosun ana vatanı Bologna. Herhangi bir restoranda yiyeceğiniz bolonez soslu bir spagetti veya lazanya, “Biz daha önce ne yiyormuşuz,” dedirtiyor! Yine İtalyanların vazgeçilmezleri arasından olan enginar ve kuşkonmazı da favorileriniz arasına koyun derim. Şehrin merkezinde ufacık tefecik bir kitapçı var; La Libreria dei Ragazzi. Özelliği, sadece çocuk kitapları satıyor olması. Dünyanın birçok yerinden, her yaşa uygun, rengarenk kitaplar. İlginizi çekiyorsa iki saatinizi ayırmanızı öneririm.
Gelelim benim her yıl Bologna’yı sebebi ziyaretime: Bir çocuk kitabı yazarı ve çizeri olarak dünyanın en büyük çocuk kitabı fuarını görmek, yeni kitaplar keşfetmek ve o güzel kitaplarda kaybolmak... Her bir sayfası ev duvarını süsleyebilecek sanat eserlerinden matbaanın tüm nimetlerinin kullanıldığı pop-up kitaplara, görsel çeşitliliği çok yüksek bir fuar Uluslararası Bologna Çocuk Kitapları Fuarı. Çocuk kitabı ne kadar gelişebilir, nerelere gider, çocuk bu işten ne anlar, bu kadar sanata ihtiyaç var mı gibi soruların tam karşılığı oluyor bu fuar. Çeşitlilik ülkelerin beğenilerine göre değişiklik gösteriyor. İtalya, İspanya, Fransa, Polonya gibi ülkeler gerçekten çocuklar için sanat kitabı üretiyor. Konularından çizimlerine, alıp eve asmalık çizimlerin sahipleri onlar. Çocuğa yeni bakış açısı katabilecek kadar yaratıcı, yetişkinin okurken harika mesajlar alabileceği kadar eğlenceli... Dolayısıyla favorim kesinlikle bu ülkeler. Deneyseller, özgürler, rahatlar ve bizler tarafından çok kıskanılıyorlar. Tam aksi yönünde daha şirin, sevimli, popüler kültüre dayalı, renkli çizimlerden oluşan kitaplara ev sahipliği yapan İngiltere ve Amerika var. Minik burun ve pembe yanak severler bu iki ülkenin kitaplarından daha çok hoşlanacaktır. Tabii İtalya'da pembe burun yok mu, İngiltere'de karakalem deneysel kitaplar yok mu, elbette var. Bir de Uzak Doğu kitapları var ki, iki kategoride de kitapları bulunuyor. Şirin ama yaratıcı, sevimli ama sanat bakışı yüksek kitaplar. Daha çok soğuk ve yumuşak renkler kullanmayı tercih ediyorlar. Özellikle Tayvan ve Kore standları görülmeye değer. Hem stand tasarımı olarak hem kitap kalitesi olarak ön sıralardalar. Matbaada da çok iyiler. Çeşit çeşit kağıtlar ve kusursuz baskılar var.
Ülkeler ve sergiledikleri kitaplar dışında illüstratörlere yönelik bir de sergi oluyor Uluslararası Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nda. Her yıl binlerce iş yollanıyor ve arasından 50 kişi seçilip kitap fuarı boyunca sergilenmeye hak kazanıyorlar. İzlemesi çok keyifli bir sergi; Meksika'dan İran'a, İspanya'dan Kore'ye bir sürü kişi seçiliyor. Dijital işler de oluyor, orijinal işler de....
Gelelim Türkiye standına... Kitaplarımızı güzel sergileyebilen, gezenleri içeri davet edebilecek alımlılıkta bir standımız ne yazık ki bu yıl da olmadı. Türkiye'de çocuk kitabı denince akla ilk gelen yayınevleri, kitaplarımızı yurt dışına pazarlamak ve dünyaca ünlü kitapları ülkemizde basabilmek için oradaydı. Gönül isterdi ki sanat gözü gelişmiş, yaratıcı, eğlenceli ve yeni bakış açıları oluşturabilecek kitaplarımız standlarımızı boy boy süslesin. Ancak çizimleriyle olduğu kadar konularıyla da oldukça büyük bir yelpazemiz mevcut. Bunu biraz dezavantaj olarak görebiliriz, çünkü Türkiye denince akla gelen bir “çizgi” ne yazık ki olmuyor. Bunların yanı sıra, yazar ve çizer çeşitliliğiyle hızla büyüyen, büyüdükçe yenilikler keşfetmek isteyen, keşfettikçe çocuklara daha farklı ve yaratıcı kitaplar sunan bir mecra ülkemizde çocuk kitapları. Bizler, yani genç yazar ve çizerlerin yeniliklerine fırsat vermek gerekiyor. Benzer çizimleri, renkleri görmek istemek aynı gömleğin her renginden almak gibi aslında. Bahsettiğim ülkelerin çeşitliliğine ve görsel kalitesine ulaşabilmek için yeni şeyler denemek ve bunlara destek olmak gerekiyor. O zaman çocuklar da iyi kitabı ve çeşitli sanat yaklaşımlarını ayırt edebilir hale gelecek.
Görsel: Gökçe İrten
Yeni yorum gönder